Einstein’ın Kadınları Ve Yüzleşme... Şii ...

A. Esra Yalazan
198

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

6-7 Eylül olaylarını anlatan Güz Sancısı filminin sonundaki hakiki belge fotoğraflarla bile ilgilenmeyen bir seyirci, bitiremediği patlamış mısır kutusunu sallarken bir yandan da mızırdanıp duruyordu: “Bak ne güzel anlatmışlar, biz de anlamış olduk vaktiyle azınlıklara neler yaptıklarını. Ergenekon’u da böyle güzelce kitaplarla, filmlerle anlatırlar inşallah. Valla, yalan yanlış haberlerle canımızı sıkıyorlar, iyice kafamızı karıştırdılar.”

Bugünlerde buralarda doğup büyüyen hiç kimse, zekâdan ve sağ duyudan nasibini almamış bu tür yorumları yadırgamıyordur herhalde. Böyle zamanlarda, sabırla derin bir nefes alıp tımarhane hayatına devam etmek lazım. Ben de öyle yaptım zaten ama itiraf etmeliyim ki şöyle konuşmak istedim onunla: “Hanımefendi fevkalade haklısınız. Zaten bu seyrettiklerinizin mahalle çetesi sandığınız Ergenekon zihniyetiyle hiçbir alakası yok. Bu adamların zulmü bambaşka. Biz de bunalmamak için gazeteleri okumuyor, televizyonlara bakmıyoruz. Bu konuda hiç kitap da yazılmadı. Zaten okusak da anlamak istemediğimiz için canımız sıkılıyor. Acele etmeye de lüzum yok. Gayrimüslimlere yapılanları izleyebilmek için bakın ne güzel sabrettik. Ümidinizi kaybetmeyin. Elli yıl sonra sadece Kürt oldukları için öldürülüp kör kuyulara, sokaklara atılan binlerce yoksul, çaresiz insanın, memleketin her köşesinden fışkıran bombaların ve silahların filmi de yapılır belki. Ama sakın endişelenmeyin, muhtemelen bu hadiseleri de ilerde mahallenizin sinemasında acıklı bir aşk hikâyesi eşliğinde seyredersiniz, çok sarsılacağınızı sanmıyorum. Bu arada bana da bu işlerle ilgilenenler anlattı; büyük gazetenin ‘anketör’ yazarı da sizin gibi filmi izleyip çok duygulanmış, mahcup olmuş. ‘25 yıl boyunca bir tek Kürdün kapısına işaret konmadı’ diyor, pek gururlu. Ne dokunaklı bir yaklaşım değil mi? Siz kafa karıştıran haberlere boş verin ama onu mutlaka okuyun, insan ferahlıyor. Hakikatle yüzleşmeye dair inancınız pekişir. Ama tabii ben yine de sizi yanıltmış olmayayım. Bakarsınız cevval Türk dizicileri, o kadar beklemeden nedense suç sayılmayan darbe girişimlerden de dizi yapar yakında. Biz de, evlerimizde yayılarak seyrederiz paşalarımızın gizli günlükleriyle zenginleşen renkli hayatlarını. Tabii o vakte kadar hâlâ bir tankın altında ezilmemiş, sokak ortasında ensemizden kurşunlanmamışsak! ”.

Bu sayıklamaları zihnimden geçirirken, bir kez daha Tanrı’ya bize içimizden konuşabilme yeteneğini bahşettiği için şükrettim. Eve dönünce bu gazetede yazan dostlarımdan birini aradım. Arkadaşım, her hafta köşesinde derdini yukarıdan aşağıya doğru ifade edebildiği için nispeten daha sakin ve olgun tabii. Benim bu coğrafyanın lisanını anlamayan şikâyetlerimi dinledikten sonra ümitsiz olmamamız gerektiğine karar verdi, ben de ilerde bu memlekete dair anlatmak istediklerimin listesini yapmaya...

Yazının okuduğunuz kısmından sonra niyetim köşenin ve sayfanın içeriğine uygun malum kültür-sanat mevzularına dönmekti. Nitekim öyle yapacağım ama korkarım aradan çekilerek zira giderek yükselen ateşim yüzünden düzgün cümleler kurmakta biraz zorlanıyorum. Hiç yazmamaktansa bu hafta bu köşeyle ilgilenenleri bilimin magazin hayatına teslim etmeyi tercih ettim.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta