Eğer Söz Dile Gelirse

Har içinde kalan bir dil, eğer dile gelirse, ne çok şey anlatır
Kumru saflığından seven iki günahkâr
Kanayan cefakeş
Yanan yüreği
Hoyrat bir elin
Dalından kopardığın
Muradına ermiyen çiçeğin feryadını

Her seherde en eşsiz dakikalarda
Bakışı iç ısıtan
Güneşe koşan goncayı
Bulutların yağmurlara olan
Doyumsuz hazını
Ayrılığın özlemini
Tan yerin toprağa süzülüşünü
Ateş kırmızısı
Kızıl akşamlarda
Hüzünlü gün batımılarına
Efkarlanan çocuksu gözlerden dökülen gözyaşlarını

O yalansız dille güle " Mecnun gibi aşığım
Sana
Mabedim ol" diyen bülbülü
Hasreti
Özlemi
Sevgiyi
Zindan acısını çekerken
Gönül yandıkça
Yüreğinde
Fırtınalar kopan
Yavuklusunu sayıklarken
Yâr için kalbi çarpan
Günlerin
Ayların
Yılların mahkumunu
Biri çırpıda
Yaralara merhem olan, ateşi çok ağır gelen sevgiyi

Har içinde kalan bir dil, dile gelse, kuşkusuz bin yıl anlatır
Sevdayı, özgürlüğü, şu üç günlük dünyayı
İki dudakların arasından
Dökülen sözcüklerle
Özlemi
Mısketlerini bölüşmeyen
Çocukların
Şamatasını
Tükenen dostlukları
Göçü
Gurbeti
Zamları
Açlığı
Savaşları
Ve
Bahar'ı
Yaz'ı
Goncayı
Dalı kırılmış
Gülü
Her nefeside annenin çocuğuna olan
Sevgisi
Yaşamak için
Rızkını taşıyan
Karıncaları
Ölümün aldığı
Sevdiklerin yasını tutanların
Üzüntüsünü
Bir gün, koca dağları aşıp
Sıla özlemi çeken gurbetcilerin, sılaya varış
sevincini, heyecanını

Mehmet Çobanoğlu
22.07.2023
İstanbul