Nasıl bir ruh bağlantısı ikindi saatlerinin
yalıçapkınlarına!
Nasıl bir dinginlik o uzak kıyıların seslerinde!
Guguk kuşu ağaçların şalında,
ve balıkçının akşam yemeğinin o gizemli saati
ve kadının uzayıp giden ağıtını
akordeonuyla çalan deniz,
bellek beşiklerini bulduğunda
ve leylak batan güne ateşini serptiğinde,
memelerini açan o güzel kadın.Kayıkla ve Meryem Ana’nın yelkenleriyle
rüzgârdan hız alıp uzaklaştılar
zambakların sürgününün âşıkları,
oysa gece nasıl bekliyor burada uykuyu
parlayan boyunlar üzerindeki saçlarıyla
ya da uzayıp giden ak kıyılarda
ve Orion’un altın kılıcıyla
nasıl saçılıyor havaya
kızların düşlerinden
nane ve fesleğen kokulu tozlar!
O yaşlı büyücünün kurumuş kekikle
rüzgârları yakarak beklediği yol kavşağında,
orada, bir elinde sessizlik sularının sürahisi,
kolayca cennete giriyorlarmış gibi
yürüyorlardı çevik gölgeler…
Ve ağustosböceklerinin tarlaları mumyalayan
yakarışından
ay tenli güzel kızlar çıkıp geldiler
dans etmek için gece yarısının harman yerinde…
Siz ey ayna tutan suların
derinliklerinden geçen hayaller-
Parlayan yedi küçük zambak
Orion’un kılıcı dönüp geldiğinde,
bir dilim kuru ekmek bulacak lambanın dibinde,
hayatı ise yıldızın küllerinde;
koca eller bulacak sonsuzluğa uzanan,
terk edilmiş yosunlar, kıyının son çocukları,
yıllar, yeşil mücevherler…
Ey yeşil cevher – hangi fırtına yalvacı gördü seni
güneşin doğusundaki, dünyanın iki gözünün
doğusundaki ışığı gölgelerken!
Çeviri:Cevat Çapan
Odisseus ElitisKayıt Tarihi : 2.6.2015 16:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!