kırık kaldırımlar arasına düşürdüm tohumlarını ruhumun,
kanatları örselenmiş kuşlar gibi yalpalıyorum bak..
sen hala o pencerede bana bakıyorsun tek kelime susmadan
içinden küfürler, belalar döküyorsun üzerime;
saatler tedirgin,
saatler küflü...
boynumda adı konulmamış haritalar,
ince ince sızladıkça şimdi,
ben isminin harflerine salınıyorum,
ipini koparmış bir uçurtma gibi..
saçlarının gecesi,
sarmaşık düşler tırmanıyor içime;
sana bilenen bıçaklar gibi,
katili meçhul bir gölün yansıması gibi,
kıyıya vurmuş gökyüzü kırıntıları gibi,
koşar adım bulutlar gibi..
öksüz yağmur çocukları gibi,
avuçlarına yoğrulur yüreğim.
sen, sevdiğim tüm kadınlara benzeşen çiçek,
öyle uzak ki huzurdan, sensizken ellerim..
tenime büyülü harfler çizdim bak,
kıyısı balçık denizler gibiyim;
üzerimde ölü kuşların ayak izleri,
sakıncası bol hüzünler,
yuvası kırılgan bulutlar,
paslı gülüşler ve
puslu günaydınların yaraları var...
“üzerine kum serpiştirilmiş bulutlar,
en çok kendini yağar fırtınasız günlerde.”
neden söyler bir insan bunu,
kime söyler kimsesi yokken?
sen benim susuzluğumsun işte böyle,
kimseye görünemem,
yalın öpüşlerle doğurdu gün beni,
yanağımda yılgın bir tramvay izi..
fotoğrafındaki dikenler batınca gözlerime,
büyük harfler tükürdüm aynaya,
yedi kat dibi gibi zifirimin..
elindeki örümcek izlerinde,
bir unutkanlık, bir yeni uyanmışlık gizliydi,
bilemedim, bilemedim seni..
karşı kıyının yorgun deniziyim ben,
içinde en çok seni gizleyen..
ve susmak, taklididir ölümün
kalem kırıkları canhıraş,
içimi parçalar, söküp içimden;
adının harfleri öyle keskin, öyle kırılgan...
sevdiğin şarkılar geçiyor gözlerimden,
saklı bahçeler geçiyor, kokulu aynalar,
yasak ormanlar içtim,
denizlerin dikenlerini öptüm kana kana,
göz kapaklarımı içime döktüm, sese bulandım,
ruhumda tırnak izleriyle köpek leşlerinin,
kendi acizliğime sıkı sıkıya yarandım..
tadı bulanık günlerin özeti budur kadınım;
seni, dünü, günü geçtim,
ben en çok özümü aldattım..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!