Hatıralar gömülü yerde kalır çoğu zaman. Belki bir şarkının sözleri
belki de bir şiirin mısralarıyla ani geri dönüşleri olur hayata. Dokunur usulca yüreğimize “Hatırladın mı? ” diyerek. Bir şeyin sakladığımız yerden çıkarmasını bekliyoruzdur belki de, yoktur aslında cesaretimiz, duymayız şarkıları, okumayız şiirleri…
Hatırlanmak istenen her ne ise, ince ince deşeler yüreği. Nihayetinde açılır tozlu sandıkların kapakları. Zerreler etrafa yayılır, önce başımıza sonra saçımıza dökülüp, tenimize, yüreğimize değer.
Gözyaşları tozlarla birlikte hareket ettiğinde, bir iz kalır yanaklarımızda tıpkı yürekte bıraktığı izler gibi. Kenarlıklı, yolu belirsiz acı bir iz… Artık hatırlama zamanı gelmiştir. Eller titrek biraz da hüzünle gezinir eskilerin üzerinde…
Geriye dönüşün içli bir gezintisidir geçmiş yılların yolculuğu. Acılar, karalar ve insanlara duyulan öfkeler yâd edilir belki de. Puslu, sararmış resimlerdir o yıllardan arta kalan onlarda soluktur, bunca zaman. Kirpiklerde asılı kalan damlalar gibi iğreti durur dudak kenarında ki tebessümler de. Soluk sarının hâkim olduğu resimlerin yakışıksız duruşu gibidir her şey.
Küs kalınmıştır acı anımsamalarda ki çiçeklere, güneşe. Yağmurlar tatlı ve bereketli değil, damlaların her biri bin hüzünle yağmıştır yüreklere. O yılların yağmurları ile gözyaşları arasında pek bir fark yoktur çoğu zaman her ikisi de asitli bir akışkanlık taşır nedense, yakar yüzleri, bağırları. Kıskanır mutlu zamanlarda ki tabloları…
Bilinir bir şey değildir ki acılar. Zamansızdır, anidir gelişleri. Kuşanamazsın kahramanlık zırhını, koruyamazsın kendini. Tahmin yürütemezsin sonuçlara dair olacaklardan. Olup bitmesiyle anlarsın ne derece yaralandığını, sonra kaldırırsın saklanacakların arasına…
İşte o hatıraların efendisi sen olursun bundan sonra. Öfkeni saklamak için karanlıkların içinde bir kuytuluk seçersin gizlice. Kapağını hiç açmak istemediğin sandıkların en altına koyarsın nazikçe. Üzerine en ağır eşyaları yığarsın sıkıca. O an için incinmesini istemezsin, içinde sevdiklerinde olduğu için. Kapaklar kapanıp, kilitleri vurduğunda duyumsamazsın artık öfkeni. Geçmiştir, acı da olsa yaşanmıştır bir zamanlar. O hatıralara ithaf ettiğin gözyaşlarının izi vardır yanaklarında. Ve bir sabah uyandığında her şey hiç yaşanmamış gibidir.
Zaman ilerledikçe ay doğar karanlıklardan eteğinde ki yıldızlarla, güneş parlamak için fırsatını bekliyordur yerini almak için. Seni selamlayan çiğ taneleri vardır yeşeren umutlarında. Hatıralar yükünü bıraktığı sırtına kancalar vursa da, yıkılmazsın, dimdik durursun hayata karşı.
Efendisi sensin hatıraların. İster aç kapağını serbest bırak, ister sakla kuytuluklarda.
Gülnaz HasköyKayıt Tarihi : 1.2.2009 13:12:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Gülnaz Hasköy](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/02/01/efendisi-sensin-deneme.jpg)
kutlarım.
TÜM YORUMLAR (18)