Bu nasıl heyecan sinede yürek duramaz
Tarifi yok, bu özlemi kimse anlatamaz
Davet yüce, kavuşmaya gönül dayanamaz
Sabır bitti, bu yükü dağ bile taşıyamaz
Münevver Medine açar belki kollarını
Bilir hasreti, o da bekledi yollarını
Sakladı Sevgiliyi, yararak dağlarını
Serdi Habibin önüne, hurma bağlarını
Göründü yeşil kubbe, Habibullah bağrında
Selam durur hacılar, yürek kor, el semada
Takati kalmadı gönlün, sınır yok sevdada
Eridi bitti benlikler, Rasül’ün aşkında
Mescid-i Nebevi, huzur ki ta en derinden
Canlarda bir sürur, Allah-ü Ekber sesinden
Kalpler sığmaz göğse, çıkacak belki kafesten
Hoş geldin der bir nida, sanki Ruh-u Nebiden
Yaklaştı Ravza, sustu diller, ruhlar ayakta
Artık görmez gözler, kulaklar duymaz huzurda
Çıkmaz söz, kelimeler düğüm oldu boğazda
Çığlık ki gönülden, yankısı arş-ı alada
Ey Sevgili, günahımızla geldik katına
Layık değiliz yüz sürmeye bile kapına,
Bir el de bize uzat ashabın hatırına
Ümmetim de bir kez Hazreti Allah aşkına
Bu âlem dünyada değil, nasıl anlatılır?
Eşi yok bu tadın, hangi pazarda satılır?
Hicran yarası ki, söyle neyle kapatılır?
Nebi aşkı bu, gönül nerede kandırılır?
Muhammedi sevabın kurtarır mı sıratta
Hüda nimetini sorarsa ne var hesapta
İçindeki sızıya ilaç hangi kitapta
Dal Aşk-ı Nebiye, korkma ilahi hitapta
Muhammet ÖZGÜR (25 Nisan 2017)
Kayıt Tarihi : 25.4.2017 11:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Haç ve umreye gitmenin ne manaya geldiğini ve Medine-i Münevvere' yi ziyaret edenlerin yaşayacağı tarifsiz duyguları bir nebze olsun anlatabilmek için 14'lü hece ölçüsüyle yazılmıştır.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!