Sen gittin, çaresiz kalmışız senden uzak
İhtişamla yolumuza kurulmuş tuzak.
Sen gittin, yokluğun yürekleri ayırmış
Bilen cahil olmuş, bilmeyeni kayırmış.
Sen yetimler yetimi, ıssız çöllerin ışığı
Sana canımız fedadır, Ey Ümmetin Aşığı.
İnleyenler çoğalmış, zalim küheylana binmiş
Alimler makama düşmüş, adalet sinmiş.
Gittin de gelemedik peşinden korkusuzca
Fani bizi kuşatmış, hapsetmiş sorgusuzca
Efgan esti bir zaman garipler yurdunda
Adalet aciz düşmüş fakirin umudunda
Gittin de Efendim, yanmışız bir zaman
Beşer sevgine susamış, inlemiş elaman.
Hicran ile özler olmuş şafağın sökmesini
Küfür pervasızca savurmuş tekmesini
Kandiller uykusuz kalmış, seheri beklemiş
Avlular ıssızlaşmış, baharına hazan eklemiş
Şadırvanlar gözyaşı akmış senin hasretinle
Sineler huzur bulmaya çalışır kudretinle
Çoğumuz yolunu unutmuş ulu camilerin
Birçoğumuz önünde eğildik haramilerin
Sen gittin boynu bükük kaldı lalelerin
Gittin de nuru sönükleşti rahlelerin
Ufuklara bakar oldu hezaran gönüller
Sıra sıra yoluna dizildi solmuş güller
Tanışıp arkadaş olduk zenginliğin acısıyla
Dostluk kurduk insanların en yağcısıyla
Seni unutturanlar utandırdı bizi dünyada
Özlem ve umutlarımız kaldı rüyada
Gittin de sızladı herdem sana meftunlar
Ayakta kalır mı ki bin yıllık sütunlar
Onlarda hicranınla gömüldüler tarihe
Duasız bedenler esir düştü karihe
Kardelenler her ilkbaharda azalır olmuş
Gülistana giriftar olan çiçeklerde solmuş
Sensizliğin ummanında kaybolup gittik
Kalmadı mecalimiz deryalarda yittik
Sen gittin, kalmışız tebessüme yaban
Akmıyor leblerden o içli vird-i zeban
Hayat yaşantımıza günah mumu yakmış
Şafaklar hasret, nehirler hep gıybet akmış
Kitap rafa kalkmış, hitap belirsizleşmiş
Hâyırlar tükenmiş, haksızlık hadsizleşmiş
Bir görseniz Efendim rezil ahvâlimizi
Badeler istila etmiş, perişan halimizi
Sabır gitmiş, kibir kılıç sallar olmuş
Nur’un ile dolu sineler, gam ile dolmuş
Yokluğun sinemizi yaraladı asırlardır
Orada göllenmiş didelerin yaşı vardır
Kana kana su içsek mübarek kabından
Sensiz karanlığa büründü alem hicâbından
Çarşı Pazar, gezdirdiler bizi habersizce
Sonra “hangisi daha güzel” dediler sizce?
Şan, şöhret ve mülke ettiler bizi müptela
O yüzden tez esti bağrımıza rüzgar-ı belâ
Tutamadık sana verdiğimiz sözü Efendimiz
Her yanda bir ses “eyvah yıkıldı bendimiz”
Cemalin düşlerimizi süslesin Efendimiz
Boynumuzu acıtıyor artık kemendimiz
Eski günleri özler olduk derin hicran ile
Gamlandık bir zaman zamansız buhran ile
Garipleri her çağda muştuladın Ey Resûl
Niyazımızdır Rabbim; “Sen eyle mevsul”
Yokuşlarımız çoğaldı, dizde derman kalmadı
Yel değdi, zaman savurdu, hiç huzura salmadı
Günler geceleri kovaladı, çehreler unutuldu
Senden uzaklaşan gönüller, musibet buldu
Yesrib’in tozlu yollarının aşıkları nerde
Hani kokunu getirirlerdi tanda, seherde
Sen’in tutkunların vardı, Cemal’ine hayran
Enes’lerin vardı, küfre karşı Sen’i kayıran
Asûde şafakları bekliyoruz biçare halde
Dinlemez kimse bizi, Sensiz bu ahvâlde
Kapılar kilitlendi, pencerelere çıktı komşuluk
Oysa açık kapılarda belli olurdu ululuk
Yağmalandı biçareler, yetim-fakir kıyıldı
Ağızlar mühürlendi, susmak evlâ sayıldı
Tebessüm kabre girdi, gösteriş başa geçti
O çehreler bir zaman, ne kadar da güleçti
“Hak Rızâ’sı gitti, “desinler' geri geldi
Geldi gelmesine de, o da sineleri deldi
Şeytan tacir oldu, hileler pazara indi
Hani hak müminin, haksızlık gafilindi
“Aldatmaca yok”, gitti çarşı ve pazardan
Oysa kanâatsizler kurtulmaz intizardan
Vuslatı aradık asırlardır Efendimiz
Hasret dostumuz oldu, nefret bendimiz…
Bizler saadet maşukuyuz Efendimiz
Aşığı maşuksuz bırakmaz Hûdavend’imiz
Yanımızdan ayırmıyoruz zevk-ü sefayı
Oysa çabuk unuttuk Ebvâ’yı ve Safa’yı
Kıyl-ü kal göğe ağdı, perde perde
Gazap yağmurları arttı yüreklerde
Melekler uzaklaştı candan, birer birer
Niyazlar getirmez oldu canandan haber
Dillerde İsm-ü Pâk’in kaldı Efendimiz
Ağlamayı unuttu şu bedbaht gözlerimiz
Gülmekten çizgiler oluştu yanaklarımızda
Derman olmaz oldu artık eyvahlarımızda
Dillerimiz menfiyatla yoğrulur oldu
Heyhat… Kalplerin asırlık ziyası da soldu
Halimizi kime arzedelim Efendimiz
Nedametten yana yok ki bir menendimiz
Nur’unu yansıt, şu biçare gönüllerimize
Bir kez daha bak şu günahkâr hallerimize
Süsle rüyalarımızı, Ey Habib-ül Bekkâîn
Ancak Cemâlinle olur yüzler mutmain
Ednâlar mecnun desinler, varsın
Sen, bereketsin, Sen nalânlara kârsın
Sen, başımızın tacı, en nadide yarsın
Sen Ey Efendiler Efendisi, iyiki varsın…!
05/06/2007...............................Mecrûhî
Barış ArslanKayıt Tarihi : 1.7.2007 16:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!