Efendim Şiiri - Abdurrahim Küçük

Abdurrahim Küçük
14

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Efendim

EFENDİM –I-

Ta ki geldin bu cihana ilham alıp ezelden
Uzlet senin, vuslat senin, biz senîniz efendim

Gamın çoktu ama vahyin can kotardı gazelden
Canlar senin, tenler senin, biz tenîniz efendim

Azmışlıkta adam yiyen asi mücrim kulları
Sen arıttın, sen damıttın, biz canînız efendim

Rahmetinle cümle öksüz, dilli dilsiz yâd oldu
Sen lütufsun sen ihsansın hicranînız efendim

Haşmetinden tuz buz oldu şahı kisra sarayı
Bostanında nöbet tutan Sincanînız efendim

Senle söndü bin senelik Mecusi’nin ateşi
Ateşlerde hapse düşmüş çimkenîziz efendim

Bir bir düştü boyunları kaybede ki putların
Goncasına hasret kalmış dikenîniz efendim

Sapkınlar ilahı ‘Sâve’ çekti, rahman sûyunu
Yüreklerde saklı kalmış cenk erîniz efendim

Göller bile dîle geldî Allah birdir gelen hak
İsyan bizde, derman sende, can erîmiz efendim

Gêlişinle nurlarâ gark oldu dünyâ şehrimiz
Çöl dağîna çiçek attı, tanyerîmiz efendim

Coşan sûlar nîce vâdîleri yutup taştılar
Toygarımız felah buldu canetîmiz efendim

Göklerde kârıştı dünyâdaki sevgi sêline
Sohbetimiz servetimiz gamet'îmiz efendim

İstikbâlin cûşa verdi canlı cansız âlemi
Kör hücrêler câna geldî genitîmiz efendim

Nîce soysuz kurutmuşken zemzem âkan ırmağı
Sen bedende şiryan oldun şanıtînız efendim

Tüm zâlimler ağlaşırken giden yüce şanına
Sen garîban sığnağîsın tanıtînız efendim

Seninlê dürüldü zulmün koca defteri
Biat ettik boyun büktük, cemıtrîmız efendim

EFENDİM-II-

Seninle maksadın buldu arzın ölü toprağı
Anladı ağaçlar bile niçin taşır yaprağı

Çünkü nurun Ruşen etti zindan olmuş dünyayı
Gül cemalin gülsen etti dikendeki mumyayı

Rahme düştün çiçek açtı zulmetin bağrında taş
Teşrifinle cana geldi kimsizin gözünde yaş

Ayak basışınla başlar bitmeyen ümmet derdin
Gözün açtın ilk nefeste Yârab ümmeti derdin

Doğum günün ta geceden semalarda sezildi
Canlar öncesinde senin pakı soyun çizildi

Tecellinle kâhı taştı, kâhı durdu, çöl, ırmak
Sapıtmışlar ağlaşırken öksüze oldun sığnak

Sen bilirdin yetim derdin sende öyle doğmuştun
Yıllar sonra bu sevginle gözyaşına boğmuştun

Kundağından sıyrılırken düştün anne koynundan
Öksüzlük huzmesi aldı yetimliği boynundan

Hamrunu yoğurdu rahman yetim, öksüz suyuyla
Başka türlü baş edilmez azmışların huyuyla

Ne zaman alışsa kucak nurdan teni sarmaya
Hikmetinden sual olmaz gelir onu almaya

Tam alırken baba kokusunu büyük babadan
O nu da götürdü Mevla çekti aldı aradan

Sen senidin, sen Ahmet’tin Muhammet Mustafa
Son ümmetin server’iydin yok idi sana sefa

Geçecektin bir bir dünya imtihan surlarını
Yenmek için putlarını o yamyam kullarını

Öylesine azmışlardı yemişlerdi başları
Öz kızlara çukurlarda atmışlardı taşları

Onlar için bir zül idi kızlara baba olmak
Azmışlığın hudutları bu kadar olur ancak

Allah seni sarmalıydı sapkınların şerrinden
Köhne saltanatlar ürker hakikat neferinden

Öyle ol ki uzak dursun kirli kalpler, desise
Ruh iklimi aldanmasın sır saklayan nefis’e

Yolun şavkı ümmetini hakka sebil olmalı
Seni öldürmeye gelen sende hayat bulmalı

Örnek insan önder insan ey nebiler sultanı
Yüz bin kere feda olsun yoluna koyduk canı

Kulluk anlamaktır elbet yaratılış hikmeti
Onun adı Muhammed’dir, doğru onun ümmeti

Diğer ümmetlerde elbet aynı boydan geldiler
Tek farkları göklerin buyruğun yere serdiler

En son demde cem eğlendi inanlar bir safta
Son kitap armağan etti onlara altın yafta

Dedi ki ‘kat’ı İndullah’ ‘din’i İslam dinidir
Gayrisi yolun sapıtmış azmış insan kinidir

Bu uğurda nice hak nebi gelip geçti amma
En son gelen peygamberi sakın başkası sanma

Yetimlik mektebi bitti öksüzlük geldi sere
Ticaretle uğraşırken alıp götürdü nere

Nübüvvet müjdesi verdi ona Şam’ın yolları
‘Hıra’da başlayıp bitti aşkın halvet kolları

Gel dedi yaradan ona bu buyruğu al götür
Kullarıma son Resulsün vazifeni yap otur

Orda başladı habipin kullarına hasreti
Onun ancak ümmetidir bu cihanda serveti

Can siperim servetinden ayrı koyma kulunu
Azmışların yollarından çevir benim yolumu

Kulluk için bizi kullarından gayrı kayırma
Sevgilinden bizi orda ayrı sayıp ayırma

EFENDİM –III-

Ah efendim göremedik kardan akçe yüzünü
Hiç çıkarma kalbimizden size giden hüznünü

Sen rahmanın en ülfetkar en rahimkar kulusun
Ümmetine yardım eden peygamberler yolusun

Mekke eşrafı sana hak bir deyince kızıp azdılar
Nur yüzüne taşlar atıp gül yanağı cızdılar

Oysa rabbin sana elçi göndererek yanaştı
Bir istekle gark ederdin nice kapılar aştı

Sen kurumuş dudaklara çölde zemzem ırmağı
Sen yaratılmış eşrefin ey gönüller oymağı

Ne zaman bunaldı gönlün müşriklerin şerrinden
Mükâfatın yüce oldu Mekke cücelerinden

Birde buna eklenmişti ayrılıklar kasveti
Önce amca, sonra yârâni sadık’ın hicreti

Başka sebeplerde vardı aldı rabbin katına
Cebrail eliyle yaktı senin göksüne kına

Açtı baktı temiz kalbi bir kez daha pakladı
Belki bir yumağı ora gizlicene sakladı

Sonrada al dedi işte sana Rabbine Burak
Teselli ol gökleri gör Rabbin katında tur at

Hem Kudüs’te imamet ol, Şanı yüce geçmişe
Ondan sonra gelir sitretülmünteha da gişe

Senin için ordan öte ayrı binek ayrı tur
Dönüşün bineğin refrefe kolay da sana zor

Orda erdin Cemâlüllah sırlarının künhüne
Sen Allaha erişmişken unutmuştun dünkü’ne

Dönüşünde taşıyordun demet kulluk buyruğu
O gecenin hediyesi bize namaz kulluğu

Oruç, Zekât, Şehitlik de o günlerden tediye
Sevgiliden sevgiliye dar gününde hediye

Öğretildin ibadetle, mabuda nasıl kul olunur
İhsan ettin ümmetine nurlu yol ki bulunur

İşte böyle bir seherde daldın Rabbin yoluna
Havsalandan geçiverdin geçmiş kullar boyuna

Onların ömürleri çoktu bin seneyi geçtiler
Bunca yılı Allah için cihat yolu seçtiler

Ümmetinin ömrü kısa ibadette kısadır
Bu yarışı geçmek için dayanmaz buna sadır

Münacatın yüce katta hemen cevabın buldu
Ümmetine kadrine layık ‘kadir’ gecesi oldu

Ol gece ki bir gecenin hayrı bininden çoktur
Ümmetine bolluk olsun hakkın zulmeti yoktur

Ol kitabı mukaddes ki onda semadan indi
Efendimin en pörsümez mucizesidir indi

Bu gece göklerin kanatları gezer yerlerde
Aç gözünü seyreyle melekleri nerelerde

Bizzat Zati tecellisi teşrif eder dünyaya
Yok mu? Diyor, yok mu? İnanmak isteyen rüyaya

Haydi! Gelip katılınız geleceğe, şua’ya
Tecellisi mizan kurmuş edilecek dua’ya

Sende al nâsîbini bu servet merasından
Sana gaflet, ehven gelir en azılı hasımdan

Sana armağan gözleri bir gecelik kapatma
Bunca bolluk içersinde gelen günü karartma

Sende koş duldur gönlüne kırıntıdan birkaç şey
Sonrada en kötü kullar bile olur senden yeğ

Bu gece cümle kullara dağılan Hak rahmeti
İşkenceci hayatından uzaklaştırır zahmeti

Süt taşıyor haydi durma kepçe getirip de al
O demezse arılara yapacak mı sana bal

Bu geceler esenliktir tâki şafak vaktine
Ah efendim koyma bizi şeytan ile akdine

Biz seninle cana gelir ancak medet buluruz
Kovma bizi dergâhından asi mücrim kulunuz.

Dilimize söyletme hiç bundan sonra kötü söz
Sen bizlere armağan et yücelerden bir çift göz…

04.09.2010
Abdurrahim ÜÇÜK

Çimke : En küçük ateş kıvılcımı
Gamet : Erkek veya dişi üreme hücresi.
Gen : İçinde bulunduğu hücre veya organizmada özel biri
olan, kuşaktan kuşağa geçen
Şanıtınız : Sanınızdanız
Save : Taberiyye gölü, golan tepelerinin güneyinde
Toygar : Tarla kuşu
Sincan : Gül gillerden, doğu Anadolu bölgesinde yetişen,
kırmızı veya kan kırmızı çiçekleri olan çok yıllık kokulu bir
bitki
İndi : yanımda

Abdurrahim Küçük
Kayıt Tarihi : 25.9.2010 18:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Abdurrahim Küçük
    Abdurrahim Küçük

    tşk Perihan hanım. Sizin o güzel yüreginizden sevinç hik eksilmesin

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    kutluyorum tam puanla emeği, duyarlı kalemi her bir bölümü ayrı bir güzellikte işlenmiş.Şefatine nail eylesin rabbim.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Abdurrahim Küçük