Gökyüzünde biriken yıldızlara sor beni
Irmaklarımdan akan şu gözyaşlarına
Bir zamanlar üstünde gezindiğim bulutlara
Hiç geri gelmeyecek yıllara sor beni
Sor ki döksün içimi boş kâğıtlara
Asmalı yaşın kopmuş dalından
Alp bakan o gözlerin alsız pulsuz
Bir halıda bedenin, atılmış toprağa
Pınarbaşı doyumsuz, yüzsüz, kupkuru
Bir yurdun sessizliğidir Alperen
Masmavi bir gökyüzü vardı kalbimde
Sevgi gibi soyut bir ormanda gizliydim
Gelmeni beklemek
Ölü bir güneşten ışık ummak gibiydi
Yolunu gözlemek
Güneşlerin bir andı vardı eskiden,
Okurduk hep, yükselirdik seslerle,
Tırmanırdık ucu bucağı, boylu boyunca,
Şimdi onlar da susturulmuşlar.
Gece tüter kokusu
Ilgıttır esintisi
Ilıtırım sessizliği
Dökülür nefesi
Tutarsız kalemim
Umut…
Ne çocukça tattığım bir duygu
Zambaklara dalıp, uzandığım kırlarda
Baharın getirdiği bir dolu şerbet ile
Hiç tanımadığım, duymadığım
Hatta sokağına bile uğramadığım
Canım elimde
Koşuyorum
Arkamda binler, belki on binler
Önümde yıllar, yıllar içinde milyonlar
Hep daha fazlası için,
Koşuyorlar, yarışıyorlar.
İşte bu,
Bu benim yalnızlığım
Benim karnavalım
Yalvarışım…
Biraz karanlığım
Karanlıkta aydınlığım
Kalbine sarar sarmaşık güller
Avare şair çaltı için derbeder
Güneş’inim ruhunda, gözlerim sefir
Sarı sıcak saçların hasmım düşer
Giz bahçesinde şarkı söyleyen
Kanadıma renk çalar bakışların
Uçarım…
Uçup da gökkuşağına boyarım gökyüzünü
Bir sel basar göğsümü
Dalgalanırım…
Dalgalanır da taşarım kıyılarına doğru
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!