Bizzat içinden geçenleri yazan, kendini şair olarak görmeyen sadece biriyim.
Aşkı ele aldığım zaman kahve kokusunun sesi yankılanır yazılarımda. Ben Efe, herkes gibi biriyim ama içimdekileri dışa vuramam. Çünkü korkarım.. Geçmişimde çocukluğumun da ayak izleri vardır sonuçta. Yazarım.. Kağıda, sayfalara, her yere.. Ne bulursam.
Edirne doğumluyum, Kuşadası'nda yaşıyorum. Yazmayı, şiir ezberlemeyi ve kitap okumayı çok severim. Çocukluğumun pekte iyi geçtiğini söyleyemem açıkçası, böylelikle yazılarımda çocukluğuma da yer veririm zaman zam ...
Gözlerim seni arıyor, ellerim ellerini tutmak istiyor.
Sevdiğin gidince anladım, insan toparlayamıyor.
Her şey öyle bir karışıyor ki, seven insan özlüyor.
Hadi kopar bir papatya seviyor, sevmiyor.
Marifet bildin gitmeyi, çözüm müydü ayrılık?
Kaşlarının saçlarınla örtülüşünü izliyordum o akşam,
Her zaman olduğu gibi.
Her defasında da batmıyordu ama namussuz.
Sıyrılıveriyordu rüzgârın sükûnetinden.
O yüzdendir defalarca güneş dediğim.
Güneş dediğin ellerinin parmak uçları,
Her gülüşünde bulut, şekersiz çayında.
Sol yanım gökkuşağı yağmurunda.
Yıldızlar bürünür beyaz çarşafa,
En parlağı yıkalı aşkınla.
Martının kesik ayakkabı bağcığı,
Bir akşam yattı ve gözleri sürekli akşamları görüp durmuştu. Nefesi, pencerelerin buğularını susuzluğa uğrattı. Sıkıştırmıştı atmosfer onu, elleri saçlarındaydı. Gözlerine gök çizdiğinde bakışları kırılmıştı. Uzuvları soluk soluğa kalmıştı ki, her nefes tebessümünü sarmıştı.
Bir sokağın köşe başında ya da Galata Kulesi’nin taşlarında ellerini parçalarken görebilirdi karşılaşmanın asi tanrıça kutsallığını. Veyahut bir bulvarda Konstantinopolis’e selam verebilirdi İstanbul; o esnada da görebilmek mümkündü karşı kaldırımdan kendisine doğru gelmekte olan ayak izlerini. Bir mezarlığın karşısında dilenen insanın halinden anlardı ölümlü. Mezara et parçasından başka bir şey girmezdi, neydi para? Bir siyasetçi anlardı siyasetçinin birikiminden; demokrasi yalan, neydi teselli? En büyük yıldız güneş ise, neydi onun gözleri?
Tuzlu ellerimle seviyorum yanaklarını.
Dikenler yutuyorum bir akşam,
Dikenlere yatıyorum zaafımca.
Sen gecemde çıkan gökkuşağı gibisin.
Renk renk vurur penceremden içeri.
Koşsam gökkuşağının çıktığı yere doğru,
Orada görsem seni, bakarken top oynayan çocuklara.
Sen gecemi aydınlatan gökkuşağı gibisin.
Sen benim başıma gelecek en aydınlık hürriyetimsin.
öyle özledim ki gülüşlerimi, gülüşerini, gülüşlerimizi... mutluluğu uzakta arayışımdan kaybettim ellerimdeki seni. hikayenin belki başı belki sonu bilmiyorum.. ben hala sıramı bekliyorum. bir gün bir vakit çalacaksın kapımı diye bekliyorum...
Yüreğine yazıldım bekliyorum sıramı. Kalpten kalbe dolaş gel, bende son bulacaksın.