Bir rüzgâr esti, göğün derin yerinden.
Bir nefes can buldu hayatın içinden.
Bir ses yükseldi arş-ı alâya.
Bir oğlancıktı anadan üryan.
Sarıldı bir kundağa, kondu oracıkta salıncağa.
Kara kuru bir fidandı evvela.
Anasının ak sütünden haram lokmasız beslendi.
Her bebeden önce dillendi.
Daha dokuzunda at binmeyi öğrendi.
Sarı öküzü çift koşmayı, tarlayı ekip biçmeyi belledi.
Ak meşenin altında bilekleri bükmeyi, eğri ile doğruyu ayıklayıp, er kişi olmayı,
Silah tutup nişan almayı, köydeki her gençten önce öğrendi…
Çıkınca er meydanına yüzüne yan bakan başka bir mert daha yoktu.
Atı vardı kızıl bir şimşek gibi ismi Zülâl!
Kara yağız delikanlı atına çekti mi koşumları düz ova dar olurdu…
Hayatla yoktu bir zoru verdiği kadarını alır, fazlasına ise etmezdi tamah…
Bir yolun yolcusu olup gidendi, yiten zamanın içinde…
Elden alıp, beye sunmayı marifet bilenlereydi meramı.
Gel zaman git zaman bu yüzden seçti akla karayı, yattı aklı tuttuğu noktayı…
Tuttu Zülâl’ in yeninden, çıkardı beş patları belinden
Düştü dağların ardına, koynunda bir ipek mendil sevdiceğinden…
“Ah efem! Can efem! Koyma beni dağların ardına” dediyse de nazlı kız
Dinlemez deli dolu efe vurur yüce dağların ardına…
Peşinde bir dolu kovalayan yedi dağda kurulur bir düvel…
Âlem, cihan duyar bilir ki buraların efesi kuş uçurtmaz, kervan geçirtmez, gereksiz…
Lakin aranır, iğnenin kör deliğinde bile…
Peşindeki amansızlara karşı elinde vardır bir tek kuru canı ve imanı…
Bir de ona yemin edip ant içmiş gönül yoldaşı gızanları…
Ve cebinde mendil yüreğinde bir derin sızı, ismi Nazlı olan…
Gün geçer, ay olur… Haber gelir düzden, nazlı gidiyor elden…
Dellenir efe! Beş patları çıkarır yine belden!
“İnme! ” der gızanları efeye, dar ederler orasını bize…
“Siz durun” der efe, “acı patlıcanız kırağı işlemez bize…” Yalnız iner efe düze…
Ah efem! Can efem! İşlemez olur mu bu soğuk?
İşler iliklerine kadar…
Ancak candır, candan önce nazdır…
Patlar bir silah derinden, savrulur efe yerinden.
Gızanlar, koşar saklandıkları yerden, lakin geçtir…
Kan akar…
Nazlı vurulur can evinden. Ah efem!
Can efem! Ne olur kalk efem!
Üç koldan vurgundur efe, kalkamaz yerinden…
Bir isim düşer dilinden, Nazlı…
Beş patlar son kez çıkar, efenin belinden.
Nazlıdır bu kez düşen!
Efenin gölgesine yığılır gövdesi.
Nazlı ve sevdalısı çıkarlar düze…
İki yürek el ele…
Gızanlar efenin izinde
İki damla gözyaşı düşer hepsinin gözünden,
Masalın derinine…
Maide ÖzgüçKayıt Tarihi : 2.9.2013 14:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
çok hoş bir çalışma tam puam muhabbetle
TÜM YORUMLAR (3)