Bize bu hâl ile, bizden büyük, olmaz düşmen! ...
Namık Kemâl
Tekirdağ ve Edirne, Trakya ' da iki il,
Bu dizeler gerçektir, rüya değil, düş değil! ...
Bin dokuzyüz ellibeş... Erkek Talebe Yurdu...
Yüzlerce Mektepli ' yi, Edirne ' ye savurdu...
Tekirdağ güzel yöre! ... Yol ver Karaevli ' ye,
..
Sıla Benim, Gurbet Benim ' Memleketime Şiirler ' ve Onun
Yazarı Nevzat Bilgiç Hakkında....
Yazan: Araştırmacı, Gazeteci, Yazar Nazif Karaçam
Şair büyük insandır. Özellikle Memleket Şairi ise, daha büyüktür. Memleket Şairi olmak da kolay değildir. Bu tür şairlerde öncelikle Yurt ve Ulus sevgisi, geçmişin değerlerine bağlılık, Tarihe sevgi, Kahramanlara saygı başta gelir.
Bizim edebiyatımızda böyle bir kaç şair vardır. Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Mehmet Akif Ersoy ve tabii Yahya Kemal … Bu şairlerde Yurt güzellemesi, Tarih ve Ecdat sevgisi fazlasıyla dile gelmiştir. Ancak son yıllarda edebiyatımızda Memleketi terennüm eden şair pek görünmez olmuştur.
Nevzat Bilgiç “ Az görüldüğünü söylediğim ” şairlerden biridir.
“ SILA BENİM, GURBET BENİM, MEMLEKETİME ŞİİRLER “ onun üçüncü şiir kitabı olmaktadır. Daha önce “ KIRKLARELİ ’ NE ŞİİRLER ”, “ EDİRNE ’ YE ŞİİRLER ” adlı kitapları çıkmış olan şairin şimdi “ MEMLEKETİME ŞİİRLER ” Nevzat Bilgiç ’ in hayatında yer alan öncelikli yerlere yazdığı şiirleri içermektedir.. Bundan sonra şairin “ SAKARYA ’ YA ŞİİRLER ” i de yazması gündemde olabilir.
..
' Bir Belde ' i Tayyibe...'
Ki o Şehr ' i Edrine …'
Ne acılar görmüş bu güzel,
Barınak olmuş, her defasında,
Binlerce göçmene...
Halâ gözleri var Yaban ' ın,
Gözleri çıkasıca...
Sorun da yanıt versinler;
Ne olacak onca Minare! ...
Hiçbir kılıfa sığmaz,
..
Bir Ulu Kubbe ve dört minare,
Dendi mi akla gelir Edirne,
Be Ozan! … Neden suskun kalemin?
' Dizeler eğilmiş bak! ... Önlerinde Seccade.... '
İşte sedef kakmalı, oyma güzel bir kapı,
Sanki esmer gerdanda; fildişinden bir takı,
Kilidi dahi kutsal, yazılarla süslenmiş,
Besmelesi kendinden, Rab ' den ödül bu yapı....
..
Gönüllerde bir özlem,
Akıncılar... Sevecen,
Yedikleri üzümün,
Bedelini ivecen,
Kütük diplerine,
Bağ içinde terk eden...
...
Edirne ' ye gelip de,
..
KIZGIN ÇÖLLER MİYDİ YAMAN ,
GELEN HANÇER Mİ ARKADAN? ...
PAŞAELİ ÇOCUKLARI
“ Irak, Filistin, Yemen Cephesi ‘ nde
320 ŞEHÎD ‘ E.... “ Sadece Edirne ‘ li “
Edirne Selimiye, Meriç boyları nere,
Kumların tutuştuğu o kızıl Çöller nere? ...
“ Gücüne gitmez mi? “ de, bana şimdi Türkoğlu;
..
Edirne Sarayı ' nda, geç ' Babu'ssaade ' den,
Cihannuma ' ya var sen, bir gün güneş doğarken...
Gönlüm hep özlem duyar, Osmanlı ' nın asrına,
Konmuş öter bülbüller, Cihannuma Kasrı ' na..
Edirne Sarayı ' nda, taşdan dağ, su maksemi,
Günün su sorununa, ağlasam mı gülsem mi? ...
Adalet Kasrı ' na çık, yukardan bak Tunca 'ya,
..
Ordu denince bir an, Kırkpınar ' ı düşlerim,
' Hoca şimdi ne iştir? ... ' demeyin kardeşlerim,
Edirne Kırkpınar ' da, çayırda Mustafa Bük...
Yurdumun her yerinde; beliriyor Atatürk! ...
Beliriyor Atatürk! ...
Nevzat Bilgiç
Sıla Benim Gurbet Benim
..
Ey Ademoğlu öğünme! ...Gel de Yaratan’ı dinle!
Apaçık tehlikeye atma kendini öyle!
Kibir edip çehreni halkına öyle asma,
Ve sallana sallana cahil gibi yürüme!
Allah der ki, “kibirle başlar üstünden bakan,
Gözlerini saklayan, rüzgâr yokken sallanan,
Övüngeni hiç sevmez... Anımsatır sonunu:
“Nasıl Cennetlik olur böyle gafil bir adam? “
..
Bilginler ve uzmanlar, uyarıyor durmadan,
Yeryüzünün suları, yok olmasın dünyadan,
Görmüş bu günleri de, uyarmış beyazları,
İki asır öncesi ' Kızıl derili Adam '.
Gala varken yanında, topraklarımız ıslak,
Ama kuruyunca göl, bir Cehennem olacak,
Ve Kıyamet kopacak, şaşkın ördek canlılar,
Pancarlar çürüyecek, ay çiçekler solacak...
..
Hey gidi Mehmet Akif! ... Hey gidi Ustalar hey! ...
Vasf ‘ ettiğin Toprak ‘ ta, inlemekte şimdi ney.
Gönüllü bir bombacı, henüz onaltısında,
Bıyığı terlememiş, korku yok kafasında.
Cehennem gemileri, denizaltı, muhripler,
İki tümeni Anzak, bir Hint tugayı asker,
Erenköy ‘ de Nusrat ‘ ın, tuzağına düştüler,
Ölüm kusan o devler, yittiler birer birer...
..
Tüm Evrende tanınmış,
Edirne kırmızısı,
Seccadeye gül olmuş,
Mutfaklara da elma...
Alın teri - göz nuru,
Yamak ve Ustası ' na...
..
Şu yaşantım boyunca, çektiğim acılar bunca,
Hep sorarım kendime; hoşuma mı gidiyor ne?
Acılar diye size, yazdığım bir kaç dizeme,
Kaynak oldu sonunda, şu Serhad kenti Edirne!
Öfkelendi ansızın ve söylendi bana Tunca,
Dedi; ' Ne sızlanırsın? ... Ne ağlarsın be çimende! ...
Sen acılar görmedin, yüreğin yanar duyunca,
Ne acılar var bende, ah! ....Hem de Tarih boyunca....'
..
Ne kadarsa uzunluk, Edirne ' den Ankara,
Bu büyüklük yakışır, Elazığ ' da Murat ' a.
Van gölünde Aladağ, suyuna kaynak,
Gülizar yaylasında, kırata bak kırata! ...
Şeytan dağından Peri, komşudan gelen Munzur,
Birleşip der Murat ' a: ' Dostum sen önden buyur! …'
Altın kuşakta bir su, asla gelmez uykusu,
Vadide Onda nöbet, kim demiş ki su uyur? ...
..
Sazlıdere üstünden, bir bakarsan denize,
Suya yansımış sanki, Afrodit ' in o tacı,
Meriç ' ten ötelere, barışı sunmak için,
O körpecik bedeni, eğmiş zeytin ağacı...
...
Değişik yapısıyla, Karaağaç limanı,
Ağaç gövdeleriyle şaşırtıyor insanı.
Sevda yanığı mısın, bir sabah buraya gel,
..
Edirne Serhad şehri, Köprüler Kenti denir,
Yedi köprü üstünde, halâ çağa direnir,
Tavuk Ormanı yanı, Saray Köprüsü adı,
' Yapım korunsun ' diye, sanki bize seslenir...
Evliya Çelebi der; ' El geçdi bu Köprü'den,
Biz de geçeriz Şahım, bu Kudret Kemeri'nden '...
(Verin benim Köprümü, neden yıktınız O'nu)
Diye Mostar seslenir, tarihin derininden....
..
Rabbim! . Çanakkale ‘ de; sekiz yüz elli Şehît,
Sadece Edirne ‘ den... Yâsinler ‘ i Sen işit.
Hasan, Hüseyin,Ali; İbrahim,Ahmet,Mehmet,
İnan orda döğüşmüş, bu güzelim memleket! ..
Saros’da Onlar vardı, Mecidiye ‘ de Onlar,
Orada Şehîd oldu; Adem, Arif, Bayramlar.
Seddu’lbahir ‘ de Bekir, Kilitbahir ‘ de Emin,
Demedi karnım aç, altımda toprak serin...
..
Ah... Meriç köprüsünde, tek başına bir adam,
Bir Sonbahar ateşi, bağrında yanıp duran,
Eğilmiş öyle dalgın, bakarken akan suya,
Sanki anılar geçer, o kemerler altından,
Ah... Akma Arda akma! ... Sevdam yüzer sularda,
Gençliğimi ararım, arasıra dalar da...
...
Salt o yıllarda değil, asırlardan bu yana,
Atalar at sulamış, Balkanlar ' da Tuna ' da
..
Cizre ve Hazreti Nuh, bir Türbe ki; gizemli,
Gemi nerde? ... Nuh nerde? ... Bu bir ikilem sanki! ...
Kasrık Boğazı - Cudi... Bir görkemli görüntü,
Sen görmeden dönersen; bu bir kayıp inan ki! ...
Bizim için ne ise, Edirne - Kırklareli,
O değerde sayılır, Şırnak ile Silopi! ...
Uzattı ellerini, Devlet Baba şefkatle,
Sevgi ile yolladı, Vatan size Mehmet ' i! ...
..
' Kurmay binbaşı Mustafa Kemal. ' 21 Temmuz 1913
Yirmibir Temmuz Bindokuzyüz onüç,
İki Trablusgarp yorgunu,
Bu dizelerde o günleri;
Anlatması bile öylesine güç! ...
Henüz dinlenemeden daha,
Kurtarıcı olarak geldiler,
Acı içindeki yaralı Trakya ' ya.
..
İçimde acı anı; ah güzelim Ardahan! ...
Allahuekber Dağı... Nice Mezar Ata ' dan...
Yüklenen yüklenene, Vatansever Enver ' e! ...
Ben Onu koyamam ki; gökten başka bir yere! ...
İçimde bir coşkusun... Ah Ardahan.. Ardahan! ...
Sana övgü düzülür; Edirne ve Kırklar ' dan.
Her şiir ya ruhundan, ya esindir kanından,
Son Türk ölene kadar, asla bölünmez Vatan! ...
..
Edirne ' de bin çeşme,
...
Hamidiye caddesi,
Kaleiçi...
Kartlara konu olmuş.
Kırkpınar Sarayiçi;
Tutuklu nice Ata,
Hüzünle yatar Orada...
...
Yüreğimi deşme! ...
..
Bu dizeler gerçektir sanma sakın elde saz,
Madenlerin yeterli bağrındadır doğalgaz,
Bakır, altın ve demir; deme sakın tamtakır,
Akıtırsan terini yapmaz artık sana naz...
Bayramdere, Osmancık, Hamitabad, Poyralı,
Nerde bu maden deme, toprak bile boyalı! ...
Nikel, kurşun, grafit; gizlenmiş hep sinene,
Sıva kolları artık, serilmişken bu halı...
..
“Kamer ile Kemale...Bu Vatanı sevene”
Tunceli ve Kocakoç, Çiçekli ve Sütlüce,
Gün bir başka doğacak, yamaçlardan inince...
Çemişkezek, Gedikler; su dostu Akçapınar,
İkisi de anlamlı, ne güzel bir adı var...
Hozat ' ta yaprak açmış, Geyiksuyu - Çağlarca,
Yanar yüreğim yanar, Şehîtleri anınca...
Mazgirt ile Darıkent, sevdi bizi Akpazar,
..
Meriç kıyısında dur, Tarihe bir halı ser,
O yönden sana doğru, İnanç Rüzgârı eser...
Seçilir o deryadan, bakarsan ileri,
Kentin inanç denizi, Selimiye Camii...
Dört minare bir Kubbe, Sultan Selim hamisi,
Türk ' e bir armağandır, Selimiye Camisi...
Nerden bakarsan bak, görünür Selimiye,
..
' Zühtü Güvenç ağabeyime '
Saray ' dan çıkan Gelin, Seyitler ' den gir Gelin,
Burda katılır sana, onca nedimen Gelin.
Gözü yaşlı dereler, yüz görümlüğün senin,
Alyazma, kurdelenle, Edirne ' ye git Gelin! ...
Bazı yıllar taştın sen, ovaları kapladın,
Efendi ' ye bereket, ya da büyük zarardın,
Şimdi yok o coşkunluk, günden güne kurudun,
..
Pazar suyu, Karagöl, Yedigöz ile Terme,
Darıldınsa sevdiğim, bana mektup gönderme...
Çarşamba, Yeşilırmak, binbir yeşile ermek,
Samsun - Ordu tek yürek, ezgi söylerken Bermek...
Kelkit ve Karadeniz, Tokat, Erbaa, Niksar,
Önceleri uzaktır, sonra sizi kanıksar.
Giresun ve Bulancak, anılar ve çotanak,
Atatürk ' le el ele, Sivas ve Koyulhisar...
..
Yıldız dağları üzgün, hasret Deli Orman ' a,
Bitki örtüsü bezgin, pancarlar küsmüş sanki,
Eski bağlar yok artık, sebebini sor bana,
Gözlerim yaş içinde anlatırım inan ki....
Edirne 'ye göz kırpar Kızanlığın gülleri,
Birden ezgiler söyler şimdi özgür dilleri,
O tütün tarlasında, sabahın seher vakti,
Sanki tenimi okşar, yârin ipek elleri...
..
Tunca kıyısı... Romanlar,
Edirne ' nin süsü Onlar.
Hiç olmadan Romanlar,
İzlenir mi oyunlar?
Çalsın zurnayı zurnacı,
Davulcu davulu vursun,
Bizim yörede şölen var,
Yedi mahalle duysun...
..
Kırklareli - İstanbul, yanısıra Edirne,
Çifte raylarla bağlı vagonlar katar katar,
Çocuklar hep kırsalda özlemle ona bakar,
Kültürlü birkaç yolcu, gazete dergi atar.
Hey gidi Gar binası! ... Kimler geçti buradan...
Kiminin gözü yaşlı, kimi mutlu ayrılan,
Oysa şimdi yapyalnız, bir sessizlik içinde,
Çevresinde turlayan, anılardır durmadan...
..
Geçti o kış ayları, bak yeşillendi Kırkpınar,
Kanat çırpar tüm kuşlar, coşkuyla akar bu sular,
Arda Meriç sabırsız, Sinan Yıldırım sabırsız,
Gelecek güreşçinin, hasretle yoluna bakar...
Bir yanda Koca Yusuf, ötede Adalı Halil,
Birden kapıştılar ki; yürek dayanacak değil...
Tanık istersen eğer, rahmete kavuşmuş tümü,
Kırkpınar toprağı ve Tunca'dır güreşe delil...
..
(1965 Yazı ' ndan.... 2005 Ağustos ' una)
' 64.Dönem Yd.Sb.adaylarına en içten sevgi ve saygılarımla...'
Seneler sonra indim, gözüm Edremit ' e,
Yollar, yapılar... Geçen zamanda değişmiş,
Yitirmiş özelliğini kimine göre,
Kimine göre Kent, oldukça ilerlemiş...
Ünlü Parkı ' na girdim, içimde o eski duygular,
Ayni palmiyeler, çamlar, akasyalar, oyalar...
..
Selimiye uğruna, ister doruklara çık,
İster yeryüzünde dolaş, ama gözlerin açık,
Her zerresinde onur var... Hamisi Evliyalar...
Geçmişinde bu Kent ' in, ne kara var, ne balçık...
Özveri ile çalışmış,
Kim geçmiş ise buradan,
Renk ve lezzetler katmış,
Aşına sofrasına,
Olağan üstü bir Kent,
..
Arda kıyılarında,
Sinesi taş, gözünde yaş,
Yusuf ' unu ararken,
Gördün mü Hatice ' yi?
Deryalara sordun mu,
Çözmüş mü bilmeceyi?
...
Ozan ' ın kaleminde,
Bin anlamlı Edirne! ...
Bir kez girmiş oldun,
..
Saraçlar'dan Karaağaç,
Haydi,düşün peşime! ...
Mimar Kemalettin yapısı,
Karaağaç İstasyon binası,
Lise ' de okumuş her gencin,
Canlanır Mektep hatırası...
Devinir birden Kara tren,
Mendiller sallanır, gözyaşları içinde,
Şimdi yalnızdır Peron ' da
..