ilmek ilmek derilerimizin
kıvrımlarından çekilerek
sıyrılıp düşmüş bir harmaniye gibi
sırtımızdan kızıl bir halep kefeni
çerkes kölelerin elinde zındık ve facir
hurufun cem-i cümlesiyle yek vücut
şahken şahbaz olmuş adamlara
ser verip sır vermeden şah-ı şehid
aşkın imamesi
..
dünyanın bıçak sırtında yürümekle meşhurum
devletler ve yasalar
küçük bir çocuğa vurulan
tokat kadar adidir
sıcak sımsıcak bakışlarım vardır halka
halk ki demirle kurşunun bileşiği gibidir
tırnak nasıl etle kaynaşmışsa
ben de öyle kaynaşırım halkla
hicretim bıçak sırtındadır
..
her yanım kırmızıdır
yer ve gök kırmızı
hey kardeşim
sen benim içimdesin
ben kerbelanın içindeyim
aklının kıblesindeki mabud
yüreğinin pencerelerinin açıldığı yön
bakınca neler görüyorsun
ölmek insan için biliyorum
..
geceydi hatırlıyor musun
bir yaz gecesi
seninle yürüyorduk
adımlarına düşmüştük şeyh saidin
yıldızlar yağıyordu üzerimize
sen ağlıyordun
ben dua ediyordum
ay üstümüzde
vay gülüm
sığmıyorduk dünyaya
..
biz analarımızı
ağlarken gördük çoğu zaman
öfkeyle
bunun için diyorum
ne olduğunu biliriz ağlamanın
nasıl oturduğunu adam yüreğine
ve bu yüzden
öfkeli olmalıyız alabildiğine
kavgalı olmalıyız
..
nereden geldiğimi sorma benim
nereye yöneldiğime bak
ne dağ çeker bu yükü
ne de azgın bir okyanus
kırlangıçlar leylaklar
ve demirci çırakları
azgın bir bakıştır heyulamızda
kıyamet bir çocuğun ağlamasıdır
demirden ve tunçtan kaygılarımız
..
Emrivaki bir okşayışla
Varolmadı kaderimiz
Sen ve ben
Martavalların emzirdiği
Paçoz bir hayatın damarlarını
Dişlerimizle yırta yırta
Varoşların kara yazgısından
Şehirlerin pusmuş suratına
Öfkeyle ve başı dik yaslandık
..