Edirne bir payitaht; duymuşsundur, bilirsin
Ama 0’nu görmeden ruhuna inemezsin
Dokunman gerek 0’na; söyleşmen ,karşılıklı
“Edirne’yi gezmeden, bilinmez! ”diyen haklı
O’nun diyecekleri mekanlarında saklı
*
Camileri, evleri , hanları, hamamları
Adı Rüstem Paşa'dan gelen kervansarayı
Şehir merkezindeki meşhur Deveci Hanı
Unutulmuş adlarla anılan sokakları
*
Esvapları eskimiş çeşme musluklarını
Hasan Sezai adlı Hazretin Dergahı'nı
Feyzullah Baba’nın yazılı taşlarını
Kesikbaş Türbesi’nin dağınık saçlarını
Yerinde görmezseniz Edirne anlaşılmaz
Bu tarihi mekanlar damarında dolaşmaz!
*
Beli bükük evlerden yola bakan cumbalar
Zamanın darbesine maruz kalmış kurnalar
Boyaları sökülmüş kırık dişli pancurlar
Gezdiğimiz yerlerde gözden kaçan hamamlar;
*
Sokullu,Tahtakale, Mezit Bey ve de Saray
Kapıkule Yolu’nda kurnasız Gazi Mihal
"Sizlere miras kaldık, gel-gör! ”diyerek ağlar!
Edirne’yi ilk gören kendini düş’te sanar
*
Mutlak gez Edirne’yi boş gününde, yavaşça
Elbette ki gezmeye camilerinden başla
İlk önce Selimiye; zerafetin timsali
Taştan laleye benzer dört ince minaresi
Girişteki binalar örtse de cüssesini
Edirne’ye gelmeden görünür çift lalesi!
*
Örneğin;sağ tarafta yeni sağlık merkezi
Elinde şırıngayla I.Murat Hastanesi
Sevgi Durağı denen durağın tam yanından
0na sevgiyle bakan FATİH SULTAN CAMİİ
*
Tam on iki kurnalı şadırvanın önünden
Kaldırarak semaya iki minaresini
“Hoş geldiniz!" der gibi bakar geldiğin yola
Göstermek için bize konukseverliğini
*
Az daha ileride Yavuz Sultan Camii
Şadırvanından bakan sekiz adet çeşmesi
Taptaze fidanları, yemyeşil çimenleri
Uzun minaresiyle sizi arar gözleri
*
Biraz daha ötede Mevlana Rumi Cami;
Her pencere taşında Selçuklu’nun izleri
Mermer şadırvanında sekiz adet çeşmesi
Camlarında çiçekler; lale-gül motifleri
*
Süslemeli balkonu,,mihrabı, kürsüsüyle
Ne olursan...ol da gel!“diyen hoşgörüsüyle
Tam altı şerefeli iki minaresiyle
Barışa davet eder tıpkı Mevlana gibi
*
Gitmekte olduğumuz yolun sağ tarafında
Saydığım bu üç cami size derken “Merhaba!”
“Baca “denen mevkiin biraz yakınlarında
“Hacılar Ezanı”nı katarak kervanına
Gelip geçen herkese derler “Uğurlar ola!”
*
Edirne göründükçe sesler çoğalır bir bir
Bu kez yolun solundan “hey!” sesi işitilir
Bu genç sesin sahibi asfaltın sol yanından
Uzun minaresiyle Genç Sanayi Cami’dir
*
Sonra Kadıbedrettin , Ayşekadın Camii
Ve gökyüzü kubbeli Defterdar Paşa Cami
Bir kaç yangın ve işgal görmüş insanlar gibi
Bir arada yaşarlar yüzlerce yıldan beri
*
Kız Öğretmen yanında Sitti Şah Sultan Cami
Meraklı çocuk gibi bakınır mavi mavi
Hazirede uyuyan Sittişah Sultan'ıyla
Ve cami yanındaki diğer mezarlarıyla
Bir tarih kitabının içinden bakar gibi
Yoldan gelip geçene güler durur daimi
*
Rivayet edilir ki bu camiyi yaptıran:
Yeniimaret’teki külliyeyi’nin banisi
Fatih’in büyük oğlu II.Bayezıt Han;
Çok sevdiği annesi Sitti Şah Sultan için
Özenerek yaptırmış bu harika camiyi
*
Bilin ki yalnız değil burda Sittişah Camî
Hastane Bayırı'ndan göz kırpar ona biri
Devlet Hastanesi’ne çıkan merdivenlerden
Hazresinde uyuyan bütün meftalarıyla
Sitti Şah’a el sallar Saruca Paşa Camî
*
Saruca’ya özenir Selçuk Hatun Camî’i
Görmek için uzaktan göz kırpan minareyi
Duvar üstünden bakan utangaç bir yâr gibi
Kaldırır da başını Kadiriye Sokak’tan
Karaağaç’ı gözler sabah-akşam gözleri
Onun bu durumunu tebessümle seyreder
Eski Cami, Sitti Şah ve de uzaktan LARİ
*
Sittişah arkasında Talatpaşa Caddesi
Bu caddede yükselir bir tarih efsanesi
Kanuni zamanından kalan bu hediyenin
Yaptıranı eşraftan Hacı Süle Çelebi
Bu yüzden ona derler Süle Çelebi Cami
*
Diriltmek için tekrar bu kültür değerini
İlgililer onardı camiyle minareyi
Abdest alma yerinde duran takunyalarla
Pencereleri örten demir korkuluklarla
*
Selçuklu mimarîsi kokan cami önünde
Mermer esvaplarıyla Hacı Ali Çeşmesi
Kurnadan akıtırken eski hayallerini
Bu semtin eski adı “Tarlakapı” der gibi
Testiyle ,ibriklerle bekliyor mahalleyi!
*
Kirişhane Semti’nde işte böyle bir cami
Bizleri bekler durur uzun yıllardan beri
Arayan bulur derler aradığı her şeyi
Ancak böyle bulursun aradığın camiyi
*
Ekmekçi Köprüsü’nden sol tarafa dönünce
Setlerin üzerinde yüz metre yürüyünce
Görürsünüz sağ yanda yardım istiyor biri!
Eskimiş elbisesi, kırık minaresiyle
İşte karşınızdadır Evliya Kasım Cami
*
Savaştan arta kalan malûl bir gazi gibi
Islanmış ayakları, kırık minaresiyle
“Bana bir baston verin evlatlar!”dercesine
Tunca’nın Eteği’nde bizleri bekler durur
Tunca’ya baka baka Evliya Kasım Camî
*
Edirne kültür kenti; her köşesi bir tarih
Süle Cami yanında Sabuni Mahallesi
Bulutları okşayan uzun minaresiyle
Kuşlara kucak açan uzun servileriyle
Büyük camlı ve geniş son cemaat yeriyle
Sokağı aydınlatan Fatih kokulu cami
Tıpkı bir LALE gibi süslüyor mahalleyi
*
Lari Cami de denen bu caminin önünden
Bir minare görünür binaların üstünden;
Sukûti bir hayalin içinde debelenen
Pancurların ardından bakınan bir yâr gibi
*
Burada tambur satan esnafı arar gibi
Tahtakale Hamamı Yolu’na bakar gibi
Tamburi Cemil Bey’i görmüş te şaşar gibi
Âlem’in üstündeki o güzel hilaliyle
Kiremitler üstünden bakınan bu camiye
Edirneliler diyor “Tamburacılar Cami”
*
Tamburi Camii’nden Meriç’e ilerlerken
Setlere doğru giden yolun sağ tarafında
Sinogog’un yanından geçen geniş asfaltta
Bir yalı bahçesini andıran gülizâr’da
*
Alımlı minaresi , kocaman kubbesiyle
Cami arkasındaki güzel türbeleriyle
Sanduka şeklindeki mermer kabirleriyle
Kabirler üstündeki mermer kitabelerle
Setler’in eteğinde sessizce uyur biri!
*
Bahçede sema yapan şirin servileriyle
Camiyi bir irem’e benzeten gülleriyle
Şadırvanı süsleyen on tane çeşmesiyle
Çıkrıklı küçük kuyu ve de türbeleriyle
*
Alicenap Hatun’un kızı Hafsa Sultan’ın
Şehzade Orhan ile Hüseyin Çelebi’nin
Şeyhülislam Mevlana Fahrettin Acemi’nin
Ümmügülsüm, Hatice, Zeynep ve Rükiye’nin
*
Edirne valisi Karamanoğlu Mehmet Bey’in
Şehzade Selim’in ve Şehzade Mehmet’in
Daha bir çok sultanın ve bir çok şehzadenin
Sadece taşı kalmış mahsun kabirleriyle
Yüzündeki peçeyi kaldırmış bir yâr gibi
Gelip geçene güler Dar-ül Hadis Cami’i
*
Dar-ül Hadis’ten sonra görünen şirin cami
II.Murat Han’ın Şeyhi’nin hediyesi
Bursa’yı başkent yapan Gazi 0rhan Bey gibi
“Ebu-l hayrat” olarak yaptırmış bu camiyi
*
Yaptıran Şüceattin, öyle bahadırmış ki
At sırtında koşarken yıpranmış giysileri
Bu yüzden hiç kalmamış caminin elbisesi!
Depremler de yıkınca alçak minaresini
Beylerbeyi Evliya Kasım Cami’i gibi
Kırık minaresiyle nâçar kalmış bu cami
*
İşte tam buralarda bir sürü küçük cami
“Zarf değil mazrufa bak!” sözünü söyler gibi
Gerdana sıralanmış sedef inci örneği
Setlerin eteğine dizilmişler her biri
*
Örnek; Viran Sokak’ta Kazas Salih Camii
Bir kaç küçük mezarla bekler ziyaretçiyi
Şaşırtır görenleri bu daracık sokakta
Selçuklu’yu andıran o zarif mimarisi
*
Şimdi girin eskiden kalan dar sokaklara
Yaklaşın Kadri Paşa Okulu’nun yanına
Kırmızı kiremitli evlerin arasına
Taştan merdivenleri,yemyeşil bahçesiyle
*
Tek kubbe, tek şerefe, görkemli gövdesiyle
Kocaman ağaçları, on tane çeşmesiyle
Eskiden YEŞİL olan kısa minaresiyle
Evladını bekleyen bir ana şefkatiyle
Asırlık hasretiyle karşıdan hoşlar sizi
Fatih’in sancak beyi MEZİT BEY’in CAMİİ;
*
Arabalar geçerken setlerin kenarından
“Uzun kaldırım “denen sokağın başucundan
Ortodoks Kilisesi Çanları’nın yanından
Minaresi el sallar bacalar arasından
*
Farklı dinlere mensup bu mabet ikilisi
Çelik çomak oynamış arkadaşlar misali
Ya da aynı anadan süt emmiş kardeş gibi
Bir arada yaşarlar uzun yıllardan beri
*
Taa uzaktan görünen uzun minaresiyle
Kanuni’nin veziri Süleyman Paşa Cami
Ekmekçi Köprüsü’ne gelmeden biraz önde
Beylerbeyi tavrıyla burada bekler sizi
*
Tazecik bir ekmeği şükürle koklar gibi
Soyduğu bir soğanı yumrukla kırar gibi
Sulu bir domatesi ak tuza banar gibi
Sonra açıp elini bir dua yapar gibi
Setlerin eteğine serip yeşil peşkiri
Gelip geçen herkesi buyur eder gözleri
*
Üç yüz metre ilerde Hasan Sezai Cami
Ahşap mimarisiyle dört gözle bekler sizi;
Gelip-geçene bakan mermer mezarlarıyla
Ve Hasan Sezai’nin yattığı derhahıyla
Bilinen bilinmeyen bütün meftalarıyla
Bahçeye hayat veren güzel şadırvanıyla
*
“Oku !”diye haykıran o kabir taşlarıyla
Bostanpazar Semti’ne “hoş geldiniz!”diyorlar
Selimiye Camii’ne bakan minareleri
*
Buradan giderseniz Kapıkule Yolu’na
Varırsınız Beylerbeyi Şah Melek’in yanına
Türbenin bulunduğu cami mezarlığına
Bu kadar uzun yolu adımladıktan sonra
Bir dua edin artık Şah Melek dostlarına
*
Yürüyün Gazi Mihal Köprüsü üzerinden
“Merhaba şanlı Tunca!” diye seslenerekten
Yaklaşın hendekteki caminin kapısına
Dua edin bahçede uyuyan meftalara;
Gazi’ye, hanımına,kızına, imamlara..
Akıncı beylerinden, dede Köse Mihal’e
*
Bayezıt Camii’ni başka güne bırakıp
Yıldırım Camii’ne bir de selam sarkıtıp
Şimdi dönün geriye eski lise’ye varın
Lise’nin Bayırı’ndan yukarıya tırmanın
Sitti Şah Camii’ni bir kez daha koklayın
*
Karşıda Selçuk Hatun ve Sarıca Cami’nin
Haziresinde yatan merhumlara uğrayın
Bir zaman makinesi içinde gider gibi
Yüzlerce yıl geriye, geçmişe kanatlanın!
*
Hastane arkasına çıkın basamaklardan
Geçin, musluk suları akan dar sokaklardan
Sizleri ürkütmesin gelen “işt, işt!” sesleri
Kiremitli evlerin kırık pancurlarından
*
Arada görürseniz viran olmuş binalar
Üzülmeyin, bilin ki, onlar son hatıralar
İşte Taşlık Cami’ni kucaklayan duvarlar
Duvarların içinde serviler, papatyalar
Evlerin duvarında okunan yazılarda
“Medrese Ali Beye gider” der, tabelalar
*
Gezdiğiniz yerlerde görün eski evleri
Köprüce Bayırı’nı, Şeyh Çelebi Cami’ni
Kadı Bedrettin Bey’in babası olan şeyh’in
Hala bahçede durur yeşil boyalı evi!
Dünyada iz bırakmış bir mefta kabri gibi
Üzerinde yazıyor: “Şeyh Çelebi’nin Kabri”
*
Sanmayın konuşmazlar bu kültür değerleri
Sorarsan anlatırlar eski kış günlerini
Eğer dikkat edersen duyar gibi olursun
Köprüce Bayırı’nda yokuş aşağı doğru
Kızak kayan gençlerin kahkaha seslerini!
*
Şimdi geldik Yahya Bey Camii’nin önüne
Caminin yanındaki maksem’in tam dibine
Bir dua yollayarak burda dinlenenlere
Selam edin camiye emeği geçenlere
Selam edin Saruca Mahalle sakinine
*
Aradan ilerleyin Yahya Bey Çeşmesi’ne
Tophane Bayırı’nda topların terkisine
Hayal et; mehter dinle,istersen at bir gülle
İstersen yürüyüver Hıdır Ağa Cami’ne
Gör, nasıl ninni söyler Sinan,Hıdır Cami’ne!
*
Mola ver Halk Eğitim Binası’nın önünde
Bir de burdan bakıver Selimiye Camii’ne
Yaprakların düştüğü sonbahar mevsiminde
Gördün mü, ne heybetli görünür Selimiye!
*
Asıl sürpriz burada bekliyor hepimizi
Cami’nin arkasında bir fetih efsanesi;
Fatih’in Evi ile Mezar Taşı Müzesi
Edirne Arkeoloji-Etnografya Müzesi
*
Yeni Saray Hamamı, Babademirtaş Cami ,
Üç yüz metre ilerde Atik Ali Camii
Baruthane Camiyle beraber Sarı Cami
Kırk yıllık bir dost gibi kucaklarlar bizleri
*
Buradaki mezarlar sanki Sümer tableti
0kunacak bir takvim yaprağı gibi hepsi
Bir dua süresinde geçince yanlarından
Apartmanlar üstünden birisi gözler sizi
*
Rumeli Beylerbeyi vezir Şahabettin’in
Evlerin üzerinden görünen hediyesi
Bir bey’in mızrağına taktığı tuğ örneği
Armudi külahıyla işte Kirazlı Cami
*
Tamam artık Edirne oldu bir kültür kenti
Camizâr’a benzetti 0’nu bu camileri
Üç Şerefe, Burmalı, Kirazlı, Eski Cami..
Serhaddin ötesine seslenirler daimi
Günün tam beş vaktinde aynı çağrıyı yapar
Kıyak Baba,Yahya Bey, Muradiye Camii
*
0smanlı’ya doksan yıl başkentlik yapan kenti
Atalar kültür kenti yapmışlar inanınki
Zeynep’in gergefinde duran o gül örneği
Edirne’yi örmüşler tıpkı bir dantel gibi
*
Hanları, hamamları, köprüleri dizmişler
Dört yana makzem,çeşme, sebiller eklemişler
Külliyeler içine medreseler yaparak
Her yeri lale gibi camiyle süslemişler
Kiminin gölgeleri düşerken akan suya
Kiminin ezan sesi ulaşır Kırkpınar’a
*
Şahmelek ,Gazi Mihal, Bayezıt ve Yıldırım ,
Mezit Bey , Şücaettin ve de Evliya Kasım
Süleyman Paşa ile yanında bir çok asım
Bir şey anlatır gibi göz kırpar ufuklara
*
Saraçhane Köprüsü yanında Çakır Ağa:
Bakarak Saraçhane Çeşmesi tarafına
Ağıt yakar Mirimar Cami meftalarına
“Bu köprüyü yaptıran Şahabettin olsa da
Subaşı bendim!”diyor Sinanettin Paşa’ya
*
Baba Demirtaş Paşa Mahallesi halkından
Burmalı Cami’inin arka taraflarından
Karanfil Sokak’taki cumbalı bir balkondan
Yeniçeri Ağası kalender Kuşçu Doğan
*
Buçuk Tepe’de yatan dostunu arar gibi
Baştan sona Meriç’i gözüyle tarar gibi
Bakınırken Karaağaç yönündeki yollara
Salı Tekke Sokak’ta oturan Arif Ağa
Dalıp gider bir daha gelmeyecek yıllara
*
Kıyak Baba,Umurbey, Meydan ile Sarıca
Muradiye,Barutluk,Gazi Mihal,Yıldırım
Nişancı Paşa, İmaret, Sabuni ,Muradiye
Kirişhane, Karaağaç ve de Yancıkçı Şahin
*
Medrese Ali Bey’le, Abdurrahman Mahalle
Ardından Saraçhane ve de Fatih Mahalle
Koca Sinan, Talat Paşa ve sonra Şükrü Paşa
Kucak açar, yâr gibi ,bu eşsiz camizâr’a
Fatih, Yavuz, Mevlana, Hacılar Ezanı’nı
Yeni bir lale gibi ekler camizârına
*
İşte sundum sizlere cami dolu bir tepsi
Edirne Danteli’nde oya gibi her biri
Çoğunun bir tanedir kubbesi, minaresi
Yeşil çimle döşeli huzur veren bahçesi
*
Kiminin bahçesinde yüzlerce mefta kabri
Duvarlarda yazılı kısa ayetleriyle
Ata armağanıdır saydıklarımın hepsi
Hemen hemen böyledir tümünün seceresi
*
II.Bayezıt’e bir şey diyemem amma
Meşhur “Eski Cami”nin başkadır cazibesi
Dokuz göğü anlatan dokuz güzel kubbesi
Öyle güzel bakar ki, eritir kalbinizi
Edirne’nin en eski bu selâtin camisi
İki minaresiyle yolda karşılar sizi
*
O’nun ilginç geçmişi fetret devrine uzar
İri kesme taşlarla örülen dört taş duvar
Duvarları süsleyen o harika yazılar
Üç Çelebi kardeşten kalmışsa da yadigar
Kapısının üstünde Çelebi Mehmet yazar
*
Selimiye Cami’yle arasında asfalt var
Leyla ve Mecnun gibi gün boyu bakışırlar
Biri yazılarıyla, diğeri endamıyla
Birbiriyle yıllardır sessizce yarışırlar..
*
Güvercinler uçuşur birinden diğerine
Sanki mesaj taşırlar bu iki sevgiliye
Sinan, duvarlarına bir sürü yuva yapmış
Güvercinler, mektubu bunlara koysun diye!
*
Kabe’den bir taş varmış iç duvarın birinde
Vaaz vermiş burada Hacı Bektaş Veli de
Rivayete edilir ki:”Bir gün, gördüğü düş’te
Namaz kılmakta imiş Hz.Muhammed de
Demiş ki efendimiz:: ” Camiye iyi bakın
Bu cami ulu cami, cemaatsiz kalmasın”
*
Gökyüzüne bakarak gezindiğin bir günde
Bakınırken Sinan’ın Heykeli’nin önünde
0lur karıştırırsan, Ulu Cami nerede?
Sorarsan gösterirler: “Eski Camii bu! ” diye
Görkemini görünce şaşırmayasın diye!
*
Yazısı meşhur olan taş örmeli cami’in
Önünde abdest alır beş vakit bir çok mümin
0 kutsi havasıyla, esrarıyla, çok şeyin
Altı yüzyıl ayakta dururken öyle emin
*
Bedesten’in üstüne sabah gölgesi düşer
Caminin köşesinde yükselen minarenin
Üç sultanla anılan bu selatin camiin
Kimbilir ne mutludur, mimarı Alaaddin
*
Eskinin deyimiyle “dar-ün nasr” olan kentte
Bu cami sonsuza dek yaşayacak elbette
Bizlere atalardan emanet kalan mabet
Gökyüzüne haykırır:”Burdayım ilelebet!
*
Sonra Üç Şerefe’li; Murat II yapısı
İnsanı mest ediyor işlemeli kapısı
II.Mustafa’dan armağan kalmış bize
Saat Kulesi ile bakışan burmalısı
.*
Muradiye Semti’nde, çık Murat Camii’ne
Unutma, Fatih bile gelirmiş bu cami’ye
Sarayiçi rüzgarı dolarken ciğerine
Bahçesinden bakıver Söğütlük’ün yönüne
Şaşırma, sere serpe uzanırken Edirne
Buradan kuş bakışı eşsizdir Selimiye
*
Edirne’yi gezerek ancak böyle tanırsın
Kendini burda değil Osmanlı’da sanırsın
Sonra dersin: “Ummazdım, minareler ne ulu!
Galiba yanlış geldim, burası İstanbul mu? ”
*
Edirne’yi gezmeden Edirne tam bilinmez
Bir kere gördün mü de, yüreğinden silinmez
Mimarlar dantel dantel örmüşler Edirne’yi
Bu yüzden görmelisin mutlaka külliyeyi
*
Öyleyse git Tunca’ya, selam ver Beyazıt’a
Bol kubbeli anıtı gör köprünün yanında
Söğütlerin kökünü okşarken Tunca Nehri
Beş yüz yıllık bir gurur şaha kalksın ruhunda
Hastaları su ile, müzikle iyi eden
Şifahane'yi de gez, darüşşifa kısmında
*
Eşi yok külliye’nin Avrupa’da, Dünya’da
Camisi, medresesi, imareti…hep burda
Dua et; sultanına, yapana, mimarına
Bu dua gidiversin merhumların ruhuna
Böylece hakkını ver Fatih'in bu oğluna
*
Burdaki anıt cami, bir camii-selâtin
Külliye içindedir, o da kendinden emin
Sonra içini gezin derim ben bu mabedin
Tek kubbeden oluşan çifte minarelerin
Mimarını sorarsan, derler: “Mimar Hayreddin ”
*
Sınırlar yok olurmuş gönüller bir olunca
Tunca Nehri durulmuş Hayreddin’i bulunca
Bir söz demek gerekse Hayreddin’i duyunca;
Neretva’nın beline hilal kemer takılır
Mostar’ın toprağında bir Hayreddin olunca
*
Bir de burdan bakıver dar-ül karar’a doğru
Gördün mü nasıl uzar, göğe, dört kuğu boynu!
*
Demem şu ki sevdiğim, burda yok karlı dağlar
Türkülerde kalmıştır Edirne’deki bağlar
Bu yüzden kabirlerden üzüm salkımı sarkar
Köprülerin altından akarken simli sular
*
Edirne’yi; Meriç’te-Tunca’da gören anlar
Köprüler , külliyeler bizi onlara bağlar
Edirne Meriç gibi, durgun akmaz hep çağlar
Edirne’yi bir gören bir de görmeyen ağlar!
*
Sonra ünlü çarşılar…çarşılar da çarşılar!
Zaman tüneli gibi tarih kokan mekanlar;
Arasta ve Bedesten, Çilingirler, Saraçlar..
Buralarda gezinir her yaştan meraklılar
*
Badem ezme, süpürge, sabun satan çarşılar
0ya oya işlenmiş minareli havlular
Devaimisk şekeri ve bilumum helvalar
Çarşıları süsleyen hatıralık eşyalar
*
İstediğin kapıdan gir Kapalı Çarşı’ya
Bu zaman tünelini seyrederek yavaşça
Mutlu olsun çarşının mimarı Sinan Usta
Mutlu olsun sadrazam Hersekli Ali Paşa
*
Bitmedi, gezeceğiz az daha, azar azar
Mezarları görmezsek merhumlar bize kızar
Bizden önce yaşayan Edirneli’ydi onlar
Mezar taşları lale, mezarlar'sa lâlezar
Lalenin soğanıdır işlemeli sarıklar!
Her taşın üzerinde bir fatiha yazsa da
Genlerinde kim bilir ne ilginç şeyler yazar
*
Mezar taşı da neymiş? Deme sakın, kırarsın!
0 taştan sarıkları gün olur da ararsın
Bunlar birer taş değil, Sümer Tableti gibi
Okudukça-çözdükçe, lâle gibi açarsın!
*
Uzanıver şimdi de Sarayiçi’ne doğru
Adalet Kasr’ı nda dur,seyret Tunca suyunu
Cihan pehlivanları sarıversin ruhunu;
Koca Yusuf, Aliço, Kurtdereli, Adalı
Yapsınlar sana burda bir Kırkpınar oyunu!
*
Karaağaç’a da uğra; sev yaşlı çınarları
Gördün mü, nasıl mahsun eski tren rayları
Çünkü artık müzedir, yolcu bekleyen gar’ı
Büyük Lozan Anıtı, Karaağaç Sokakları
Timurtaş Camii’nin o alçak duvarları
Derler ki: “Bizi gören geçmişi iyi anlar
Edirne’yi bir gören bir de görmeyen ağlar! “
*
Dön şimdi Saraçlar’a, oturaklarda dinlen
Fıskıyenin yanında güvercinlerle yemlen
Sakın ayrılma ama, tava ciğer yemeden
Bir yer daha vardır ki, gitmedin mi hiç olmaz
Balkan Savaş Müzesi(Şükrü Paşa);
……………………………………görmeden anlaşılmaz
Görmezsen, dar-ül mülk’ü gördüm deme;
…………………………………………………sayılmaz!
……………………..*………………..
Saygı ,sevgi ve mutluluk dileklerimle…
*
nian.2015
Kayıt Tarihi : 11.4.2015 16:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
***Dokuz sayısı Türklerde uğurlu sayılan bir sayıymış...Dokuz sözcüğü de tuğuz dan gelirmiş......Ayrıca gezegenlerin dokuz tane olduğuna ve semanın dokuz gökten ibaret olduğuna inanılırmış.....(Kyn:Ahmet Akyol ve Vikipedi) .. Eski Cami'deki dokuz kubbe ile II.Bayezit Camii'ndeki, caminin sağ ve solundaki pencere açıklıklarından geçilen, camiye bitişik dört odalı tabakhane bölümündeki dokuz kubbenin bunu anlattığı düşüncesindeyim.. NOT; 14-16.mart.2016 tarihinde camilerin sıralamasında değişiklik yaptım ve Feyzullah Paşa Türbesi'ni ekledim.. .... Kabe taşı: hacer-ül esved taşı........................ Payitaht: 0smanlı padişahlarının taht merkezi-başkent....................... Dar-ül karar: Kıyamete kadar yaşanacak şehir................................. Dar-ül mülk: Başkent-Payitaht.............................. Dar-ün nasr: Üstün şehir(Hz..Muhammet söylemiş) ................. ... Üç ay kadar önce gördüğüm rüyada, Eski Cami’nin yanındaki Bedesten’in içinde idim........Asırlar öncesinde gibiydim.......Bedesten’n içinde dükkanlar yoktu.........Bedesten, köhne bir han görünümünde idi........... Bir kenarda, yatakları otla doldurulmuş iki divan vardı..........Divanlardan birine uzandım........Birdenbire dışardan gürültüler ve bağırışlar duyuldu….......”Minare yıkılıyor! ..minare yıkılıyooor! ”............................ Yataktan telaşla doğruldum..içerde gezinmekte olan sekiz-on yaşlarında bir çocuğu kucakladığım gibi Bedesten duvarlarının birinin dibine çömeldim...............Büyük bir gürültü oldu..............Bedesten’in, Cami’ye bakan köşesi yıkılıverdi..Bu köşe toz-toprak içinde kaldı…Üzerine minare düşmüştü........... Sarsılarak uyandım........Bir-kaç saat rüyanın etkisinde kaldım........ Bu rüyanın anlamı ne olabilirdi? .......Cami’nin minaresi Bedesten’e bu kadar yakın mıydı? Anımsayamadım...Ne yapabilirim diye düşündüm.. İki ay kadar sonra Edirne’ye gidip bu camiyi -minareyi ve Bedesten’i ziyaret ettim..Minare Bedesten’e yakındı.........Yıkılırsa, Bedesten’in üstüne düşebilirdi…..... Bu duygularla Edirne’yi tanıtmayı ve bu eşsiz değerleri daha iyi korumayı amaçlayan, naçizane bu belgesel şiiri yazdım........elimden gelen buydu......kusurlarımız affola! ................................. …. Yapıtları, Unesco tarafından “Dünya Mirası” listesine alınan, yaşadığı yüz yıllık yaşam süresi içinde 400’ e yakın eser üreten, en büyük mimar Mimar Sinan’ın ölümünün 427.yılı olan bu yıl, 0’nu saygıyla-minnetle-takdirle anarak; kanlarını dökerek- canlarını vererek bu toprakları bizlere vatan olarak bırakan, sahip olduğu toprakların kıymetini bilerek onu gergef gibi işleyen, üzerinde kalıcı eserler bırakan bütün gazi ve şehitlerimizin ruhlarına rahmet..rahmet..rahmet.... diliyorum.. .........................o......... Yararlandığım Kyn: 1-Kendi gezi-gözlemlerim 2-Edirne'de Osmanlı Hakimiyeti:Padişahlar dönemi 3-Edirne Vergi Dairesi Edirne sayfası
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!