EDEBİ SANATLAR
Sevgili şiir dostları size bu günden itibaren Türk Edebiyatı Vakfınca yayınlanan ve İsa KOCAKAPLAN tarafından yazılmış olan çok faydasını gördüğüm severek okuduğum dostlarımın da okuması için tavsiye edebileceğim “ AÇIKLAMALI EDEBİ SANATLAR”
Kitabından özetler sunacağım.
Edebi sanatlar Türk edebiyatının ilk devirlerinden beri meydana getirilen eserlerde kullanılagelmiştir. Bu günkü eserlerimizde de kullanılmaktadır. Gelecekte ortaya çıkacak eserlerde de kullanılacaktır.
Edebiyatın malzemesi dil, Türkçe de mecazlarla örülüdür. Kitapta elli altmış adet edebi sanata yer verilmiştir.
1. HEYECANA BAĞLI EDEBİ SANATLAR
a. Mecazi mana sanatları
1. İstiare
2. Kinaye
3. Meca-ı mürsel
4. Ta’riz
5. Tesbih
6. Teşhis ve intak
7. Tezad
b. Gerçek mana sanatları
1. Hüsn-i talil
2. İltifat
3. Kat
4. Mübalağa
5. Müşakale
6. Nida
7. Rücü
8. Tecahül-i arif
9. Tekrir
10. Telmih
11. Tenasüb
2. FİKRE BAĞLI EDEBİ SANATLAR
a.Mana Sanatları
1. İcaz
2. İham
3. İham-ı tenasüb
4. İhamı-ı tezad
5. İktibas
6. İrsad
7. İrsal-ı mesel
8. İstidrak
9. İstihfam
10. İstihdam
11. Leff ü neşr
12. Mugalata-i maneviye
13. Sehl-i mümteni
14. Sihr-i helal
15. Tahmis
16. Taştir
17. Tazmin
18. Tefrik
19. Telmi
20. Terbi
21. Terdid
22. Tesdis
23. Tevriye
b. Mana ve söz saanatları
1. Akis
2. Cinas
3. Ebced ve tarih
4. İade
5. Kalb
c. Söz sanatları
1. Akrostis
2. Aliterasyon
3. Asonans
4. İttihad- iştikak
5. Lebdeğmez
6. Lügaz
7. Muamma
8. Reddü’l-acz ale’s-sadr
9. Seci
AKİS: Bir mısranın tersinden okunuşu ile aynı manayı veren yeni bir mısra yapmaktır. Bu sanat bir zeka buluşudur. Zihinde cinasla aynı tesiri yapar.
ÖRNEK
“ Mümkün değil Hüda’yı / bilmek de bilmemek de
Bilmek de bilmemek de/ mümkün değil Hüda’yı
AKROSTİŞ: Mısraların baş harflerinin birleşmesi sonucu anlamlı bir kelime veya isim çıkacak şekilde şiir yazmaktır.
ÖRNEK
Var olan bir sen, bir ben, bir de bu bahar
Elden ne gelir ki Güzelsin, gençliğin var
Dünyada aşkımız, ölüm gibi mukaddes
İnan ki bir daha geri gelmez bu günler
Alemde bu andır, bize dost esen rüzgar.
Cahit Sıtkı TARANCI
ALİTERASYON: Şiirde art arda gelen mısralarda ünsüz seslerin tekrarlanmasına denir. Ünlü sesler tekrarlandığında Asonans meydana gelir. Fakat bu iki sanatı tıpkı teşhis ve intak gibi birbirinden ayırmak pek mümkün değildir. Zira çoğu zaman hecelerde ünlü ünsüz sesler bir arada bulunurlar. Dolayısıyle Aliterasyon ve Asonans sanatı aynı anda meydana gelir.
ÖRNEK
Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya
Alsa bu soğuk taşlar anlımdaki ateşi
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya
Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi.
Necip Fazıl
Görüldüğü üzere yukarıdaki alıntıda “t”, “ş”, “l”, “k” ünsüzlerin tekrarı şiirde kendine has bir ahenk oluşturmaktadır.
ASONANS: Şiirde aynı ünsüzlerin tekrarına denilir.
ÖRNEK
Bir beyaz lerze bir dumanlı uçuş
Eşini gaib eyleyen kuş,
Gibi kar
Geçen eyyam-ı nevbaharı arar
Ey kebüterlerin neşideleri
O baharın bu işte ferdası
Kapladı bir derin sukuta yeri karlar
Cenab ŞEHABETTİN
Görüldüğü üzere yukarıdaki alıntıda “a”, “e”, “ü” gibi ünlü sesler tekrarlanarak bir ahenk oluşturulmaya çalışılmıştır.
CİNAS: Şekil ve söyleyiş bakımından aynı veya birbirine çok yakın, fakat manaları farklı iiki kelimeyi şiirde bir araya getirerek kafiye olarak kullanmaktır.
ÖRNEK
Ey kimsesizler, el veriniz kimsesizlere
Onlardır ancak el verecek kimse sizlere
EBCED ve TARİH: Ebced hesabı da denilir. Tarih düşürmek için kullanılır. Arab alfabesindeki her harfin sayı olarak bir değeri vardır.
Arab alfabesindeki harflerin sayı değerleri:
Elif: 1 , Be : 2, cim: 3, Dal: 4, He: 5, Vav: 6, Ze: 7, Ha: 8, Tı: 9, Ye: 10, Kef: 20, Lam: 30, Mim: 40, Nun: 50, Sin: 60, Ayın: 70, Fe: 80, Sad: 90, Kaf: 100, Rı: 200,
Şın: 300, Te: 400, Se: 500, Hı: 600, zel: 700, dad: 800, Zı: 900, Gayn: 1000
Arif Nihat ASYA aşağıdaki kıt’ada gfeçen necata vesile kelimeleriyle Peygamber efendimizin doğum tarihi olan miladi 570 ‘ işaret etmiştir.
Peygamberimizin doğruğu gece
Olurdu adına bir güzel eser
Vesiletü-necat diyeceğine
Necate vesile deseydi eğer..
Bu dörtlükte necata vesile kelimelerinin harf değerlere ebcede göre şöyledir. Nun: 50, Cim: 3 Elif 1, Te:400, He: 5 Vav: 6 Sin: 60 Ye: 10, Lam 30, He 5 Necata kelimesi toplandığında 459, vesile kelimesi toplandığında 111 toplam 570 etmektedir.
HÜSN-İ TALİL: Bu sanatın esasını, bir olayın gercek sebebinin inkar ederek bu gerçek sebep yerine hayali ve şairane bir sebebi geçirmek teşkil eder. Yani sanatkar bir mevcudun gerçek sebebini inkar edip, heyacanıyla uygun şairane bir sebep gösterirse hüsn-i talil sanatı yapmış olur. Sanatkar bu gösterdiği hayali sebebe kendiside inanmış olmalıdır ki sanat yapabilsin.
ÖRNEK
Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla
Yerden yedi kat Arş’a kanatlandık o hızla
Yeni bir ülkede yem vermek için atlarına
Nice bin atlı kapılmıştı fetih rüzgarına..
İADE : Şiirde bir önceki beytin son kelimesi ile bir sonraki beyti başlatma sanatıdır.
ÖRNEK
Eseri kılca belirtmez belinin çün sanema
Yine yok yere kuşanırsın kemeri
Kemer-i gayreti aşk ile kuşanıp beline
Yar kuyunu tavaf eyledi Zati seheri..
İHAM / İYHAM : Mısra veya beyitteki bir kelimenin iki yahut daha fazla anlamı konu ile ilgili olduğu takdirde iham sanatı meydana gelir. İhamın kelime manası “ vehme düşürmek”tir. Yani şair kelimeyi öyle kullanır ki okuyucu o kelimenin bütün gerçek manalarıyla şiiri anlayabilir. Dolayısıyla acaba hangi manada kullandı diye tereddütte kalınabilir veya herkes kendi anladığı manada kullanıldığını vehmeder.
ÖRNEK
Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı
Bayburtlu Zihni
Son mısradaki ayağ-ayak kelimesinde iham sanatı vardır. Kelime 1. Kadeh, 2. İnsan uzvu olan ayak manalarına geliyor. İki mana da kullanılabilir.
İKTİBAS: Nazım ve nesirde ifadeyi süsleyip manayı kuvvetlendirmek için “ AYET” ve “ HADİS” kullanmaya denir. Her zaman ayet veya hadisin tamamı alınmayabilir. Günümüzde Başka yazarların yazılarından bölümler alınmaya da denilmektedir. Bu ise kelimenin yanlış kullanılmasıdır. Şiir ve nesinde sadece ayet ve hadisleri kullanmak iktibas sanatının sahası içine girer.
ÖRNEK:
“ La Yüsel’e binlerce sual olsa kurban
İnsan bu muammalara dehşetle nigahban
Mehmet Akif ERSOY
Tırnak içindeki kısım Enbiya Suresindeki “ Allah’ yaptığı işlerden sual olunmaz” mealindeki ayetten alınmıştır..
İLTİFAT: Şiirde veya nesirde bir konuyu anlatırken heyecanın tesirinde kalınarak başka bir sahsa veya nesneye hitap etmekle meydana gelir. Yalnız hitap edilen kişiye söylenen sözler anlatılan konu ile ilgili olmalıdır.
ÖRNEK
Binlerce lale serpili yüzlerce bahçeden
Beş yüz yılın kadehleridir şimdi yükselen
Eşsiz boğaz şerefli hayalin derindedir.
Senden kalan o levhada her şey yerindedir.
Y.Kemal BEYATLI
İRSAD: Bir beyitte kafiye yoluyla mensur ifade de ise seci yoluyla sözün sonunun nasıl biteceğini okuyucuya hissettirmek sanatıdır. Yani ilk mısrada ve cümlenin ilk bölümünde öyle ifadeler kullanılır ki son kısımda hangi kelimenin kullanılacağı okuyucu tarafından tahmin edilebilir. Bu sanata TESHİM ismi de verilir.
ÖRNEK:
Elemin kays’a kıyas etme dil-i mahzunun
Yok idi aklı ne derdi var idi Mecnun’un
Baki
(mahzun gölünün derdini Kays’ınki ile kıyaslama.
Zira Onun – Kays’ın, Mecnun’un aklı yok idi. Aklı olmayanın derdi olur mu)
İRSAL-İ MESEL / İRAD-I MESEL: Yazılı ve sözlü anlatımlarda atasözü ve vecize kullanma sanatıdır. İktibasla farke ayet ve hadis yerine atasözü ve vecize kullanılmasıdır.
ÖRNEK
Tok olanlar bilemez çektiğini aç kalanın
Sırtı pek kimseye ahval-i şita yaz görünür.
İSTİARE: Teşbihle yakınlık gösteren bir sanattır. Bilindiği gibi teşbih en az iki öğe ile yapılır.Benzeyen ve (kendisine) benzetilen. İşte benzetme bu iki ögeden sadece biri ile yapılırsa istiare meydana gelir. Mesela “ Arslan Asker “ deyimi Teşbih-i beliğ’dir. Çünkü iki öğe ile yapılmıştır. Asker Arslana benzetilmiştir.
İstiarenin muhtelif çeşitleri vardır.
1. Açık İstiare
a) Mutlak Açık istiare
b) Mücerred açık istiare
2. Kapalı istiare
3. Temsili istiare
4. Hayali istiare
ÖRNEK
Bir gemle bağlanan yağız at şaha kalkıyor
Gittikçe yükselen başı Allah’a kalkıyor.
Son macerayı dinlememiş varsa anlatın
Ram etmek isteyenler o mağrur asil atın
Han Duvarları
Bu şiirde “at “ Türk milletini temsil etmektedir.Atın muhtelif özellikleri ile Türk Milletiinin özellikleri arasında bağ kuruluyor. Türk milletinin benzeyen Atın ise benzetilen temsiliyle istiare meydana getiriliyor.
İSTİDRAK: Birisini över gibi görünerek yermek veya kötülüyor gibi görünerek övmek sanatıdır.
İSTİFHAM: Şairin cevabını bildiği bir konuyu soru şekline sokarak söylemesine soru sorma sanatı (İstifham) denir.
ÖRNEK
Gökte top sesleri bir bir nerelerden geliyor
.....
Belgar’dan mı Budin, Eğri, Uyvar’dan mı
Son hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan mı
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor
...
Adalar’dan mı tunus’dan mı, Cezayir’den mi
........
O mübarek gemiler hangi seherden geliyor
Y.kemal BEYATLI
Şairin bir bayram sabaahı duyduğu top seslerinden duygulanarak eski donanmalarımızı, ordularımızı ve onların zaferlerinizi hatırlatıyor.
İSTİHDAM : Bir kelime veya deyimi hem gerçek hem de mecazi anlatımıyla değerlendirilebilecek şekilde kullanmak sanatıdır.
ÖRNEK
Canavar vurduğunu saçma ile söylerdi
Sözü de attığı da avcımızın saçma idi.
“ Saçma” kelimesi hem bir kurşun türü hem de inanılmayacak söz manalarında kullanılmıştır.
İŞTİKAK: Aynı kökten türemiş kelimeleri bir arada kullanmaktır.
ÖRNEK:
Bakiyse eğer ruh dilemezdim bekasını
....
Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi
Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi
Y.Kemal BEYATLI
KALB : Bir kelimenin tersinden okunarak anlamlı bir kelime meydana getirecek şekilde kullanılması sonucu meydana gelir.
ÖRNEK
MÜR gibi emrine kılmış itaat halk-ı RUM
RAM oluptur nitekim Musa’ya ey şeyh sihr-i MAR
LAMİ
MÜR: Karınca RUM : Anadolu RAM: Bağlama MAR: yılan
KAT: Sözün tesirini artırmak için başvurulan bir sanattır. Cümle veya mısra bitmeden daha tesirli olacağı anda söz bitirilmez. Orada kesilir. Zaten “Kat” kelimesinin sözlük manasıda “Kesmek”tir.
ÖRNEK:
Hulya tepeler, hayal ağaçlar....
Durgun suda dinlenen yamaçlar...
Yahya Kemal BEYATLI
KİNAYE : Gerçek ve mecazi anlamları olan bir sözü onun mecazi anlamını kastederek Kullanma sanatıdır.
ÖRNEK:
Ben toprak oldum yoluna
Sen aşurı gözetirsin
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın. Yunus EMRE
“ Taş bağırlı dağlar” sözü kinayelidir.
LEBDEĞMEZ : Söylenirken dudakların bir birine değdiği B, P, F, V, M, gibi dudak ve diş-dudak ünsüzlerinin bulunmadığı şiire denilir. Daha çok şairlerce yapılan atışmalarda kullanılır.
ÖRNEK:
Ateşe yakar cihanı aşk ile narın senin
Ah ettin arşa dayandı ah ile zarın senin
Nas içinde destan oldun düştün dilden dillere
Yar elinden serserisin ya hani arın senin.
Ahıska’lı Emrah
LEFF Ü NEŞR: Şiirde veya nesirde birden fazla kavramı söyledikten sonra bunlarla ilgili özellikleri belirtmeye veya bu kavramlarla karşılaştırmak üzere yeni kavramlar söylemeye LEFF Ü NEŞR denir.
ÖRNEK:
Şuh Şirin’ ler yüzünden dağ delen Ferhad ’lar
Aslıhan ’ lar dan yanan Aşık Kerem ’ler görmüşüz.
Y.Kemal BEYATLI
LÜGAZ : Allah’ın isimleri ile insan isimlerinden başka bütün varlıklar için düzenlenmiş bilmecelere LÜGAZ denir.
ÖRNEK:
Giydim bozu, gezdim düzü
Bir ağzı var, kırk da gözü (Çarık)
MECAZ-I MÜRSEL : Kelimelerin iki türlü manası vardır. Birincisi kelime söylendiğinde ilk akla gelen manadır. Buna kelimenin gerçek manası diyoruz. Bazen de kelime gerçek manasının dışında bir mana da kullanılır. İşte o zaman kelimenin mecazi manasıda söz konusudur. MESELA İstiklal Marşında “ Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı Hilal” Mısraında hilal kelimesi Ayın ilk doğduğu andaki şekli olan hilal manasında değil “Bayrak “ manasında kullanılmıştır.
MUAMMA: Sözlükte gizli, örtülü, anlaşılması güç manalarına gelir. Edebiyatta ise içinde Allah’ın isimlerinden herhangi birinin veya insan isminin gizli olduğu şiir veya yazılara denir.
MUGALATA-İ MANEVİYE : Birden fazla anlamı olan kelimeleri ikinci anlamları da ayrı bir maksadı ifade edecek şekilde kullanmaktır.
MÜBALAĞA: Bir olayın heyecanın etkisiyle büyütülmesi veya küçültülmesi demektir. Yani herhangi bir olay veya varlık insan şuurunu etkilediği zaman insanda normal dışı bir heyecan meydana gelir. İnsan da bu heyecanın etkisiyle onu büyütür veya küçültür.MESELA sıcak hava insana öyle tesir eder ki kişi “ YANDIM” der.
ÖRNEK:
Ey Bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
MÜŞAKELE: Bir fiilin yanına değişik kelimeler alarak tekrar edelmesi sonucu meydana gelir. Böylece sanatkar dilin çeşitli ifade imkanlarından faydalanarak, karşısındakiini hayrete düşürür. Hazırcevaplığın bir göstergesi gibidir.
ÖRNEK:
“ Bu nasıl iş? Aklıma gelmezken başıma geldi “
NİDA: Bu sanat ile çok kuvvetli duygu ve heyecanlar anlatılır. Sanatkar kendisini etkileyen varlık ve durumlar karşısında fazla heyecanlandığı zaman o varlığı kişileştirerek ona hitap eder. Bu sebeple teşhis ve nida sanata çok zaman beraberce yapılır. Nida bazende içi okuyucu tarafından doldurularak boş muhafaza vazifesini de görür. Sanatkar söylenemeyen ancak hissedilebilen duyguları da nida yoluyla ifade eder.
REDDÜ’L –ACZ ALE’S-SADR : İade sanatının benzeridir. İadede aynı kelimeler önceki beytin sonunda ve sonraki beyitin başında tekrarlanarak şiir devam eder. Bunda ise beyit veya cümlenin başındaki kelime yine beyitin veya cümlenin sonunda tekrarlanır. Yani iade manzumenin bütününe yayılır.
ÖRNEK:
Nale kılmaktan tenim oldu karin-i inhilal
Öyle za ‘fa uğradım ki herkes beni zannetti nal
RÜCÜ : Kelimenin sözlük manası geriye dönmek demektir. Edebiyatta ise sanatkarın önce söylediği sözü sonra reddeder görünerek sözün kalan kısmında önce söylediklerini kuvvetlendirici sözler söylemesidir. Yani sanatkar bir fikir söylüyor, sonra onu reddediyor, sonra bu fikirleri kuvvetlendirici yeni fikirler söylüyor.
ÖRNEK: Abdulhak Hamid in Makberinde Olduğu gibi “ Makber / Makber değil bir türbe / türbe değil bir mabed/ mabed değil bir kürre/ Kürre değil bir feza-yı bi intiha olmalıydı. “
Diyor.
SECİ : Sözlük manası güvercin ve kumruların nağmelerini tekrarlayarak ötüşleri demektir. Edebiyatta ise nesirde kafiye yapmak anlamına gelir.Yazıya güzellik vermek düşüncesi ile yapılır. Günümüzde ise mevlit ve namaz dualarında secili ifadelere bol bol rastlanır.
SEHL-İ MÜMTENİ : İlk başta kolay gibi görülen ama taklit edilmeye kalkıldığında benzeri meydana getirilemeyen eserleri için kullanılır.Aslında bir üslup özelliğidir. Sanatkarın dile son derece hakim olması sonucu başarılabilir.
ÖRNEK:
A benim bahtı yarim/ Gönlümün tahtı yarim
Yüzünde göz izi var/ sana kim bahtı yarim. (Mani)
SİHR-İ HELAL : Bir kelimeyi veya kelime gurubunu önceki mısraın sonunda veya sonraki mısranın başında anlamlı olacak şekilde kullanma sanatıdır.Kelimelerin anlamına dayalı bir sanat olduğundan mana sanatları gurubuna girer. Sanatkar her iki mısrada da anlamlı olması yolunda gayret sarf etteği için fikre bağlı bir sanattır.
ÖRNEK:
Gizlice arasam ağzın lebin emsem sorsam
Hiçbir çare bilir mi dil-i bimara aceb (Nedim)
Birinci mısra sonundaki sorsam kelimesi her iki mısra içinde manalıdır. Birinci mısrada ağzını sorsam emsem manasında ikinci mısrada ise sorsam soru sormak anlamında kullanılmıştır.
TAHMİS: kilime manası beşleme demektir. Genellikle gazelde kullanılır. Şair herhangi bir şairin beğendiği gazelinin beyitlerinin üçerine üçer mısra kendisi ilave eder.Eklenen son üç mısra kafiye vezin ve mana bakımından gaza uymak zorundadır.
TA’RİZ : Üzüntü öfke ve intikam gibi duyguların etkisiyle başvurulan bir sanattır. Buna dokunaklı söz söylemekte diyebiliriz. Söylenilen sözde alaylı bir hava vardır. Sözün gerçek manası veya mecazi manası karşımızdakini rahatsız etmez.Fakat söözü söyleyen kişi söylediği sözün tam tersini taşıyan manayı kasdeder.
ÖRNEK:
TERS ÖĞÜT DESTANI
Bir nasihatım var zamana uygun
Tut sözümü yattıkça yat uyanma
Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye
El için yok yere ateşe yanma
HUZURİ
TARSİ : Şiirde mısraları meydana getiren kelimelerin sayı, vezin, kafiye bakımından uygun olmasına denir. Bu şekilde yazılmış mısralar bir nevi birbirinin simetriği olurlar.
ÖRNEK:
Münhasırdır sözlerim evsafına
Müntazırdır gözlerim eltafına (Ziya Paşa)
TAŞTİR : tahmisin benzeridir. Ondan tek farkı beyitlere eklenen üç mısranın taştiri yapılan beyitteki mısraların arasına girmesidir. Bilindiği üzere tahmiste üç mısra beyitin üst kısmına geliyordu. Tahmisde olduğu gibi TAŞTİR’de eklenen mısralar vezin kafiye ve konu bakımından beyitle uygunluk taaşımalıdır.
TAZMİN : Başka bir şairin mısra veya beyitini şiirde kullanmaktır. Şairler kendilerini etkileyen mısra ve beyitleri kendi şiirlerinde kullanırlar. Ancak bunların hangi şaire ait olduğu belirtilmeli veya herkes tarafından kime ait olduğu bilinen meşhur mısralar olmalıdır.
ÖRNEK:
Rami Sarir-i hameni eyle terane-saz
“Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş”
A.Rami Çelebi
TECAHÜL-İ ARİF: bu sanatın temeli bilinen bir hususun bir nükte gözetilerek bilmezlikten gelinmesidir. Demekki sanatkar bildiği bir şeyi bilmezlikten gelerek karşısındakine bazı mesajlar vermek isteyecektir.
ÖRNEK:
Kimdir bu miskin, ol ne resendir? dedim. Dedi:
Zülfüm kemendi tutkunu canındürür senin (Habibi)
TEFRİK : İki unsurdan birinin yüksekliğini veya üstün olduğunu anlatmak için aralarındaki farkı göstermek sanatıdır.
ÖRNEK:
Bende Mecnun’dan füzun aşıklık istidadı var
Aşık-ı sadık benem mecnun’un ancak adı var.
TEKRİR: Heyecana bağlı bir sanattır. Sanatkarı etkileyen varlığın bir noktası daha çok dikkati çeker ve heyecan verir. O nokta artık heyecanın ağırlık merkezi olmuştur. Heyecan çeşitli aralıklarla o nokta üzerinde döner durur. İşte bu etkileyici noktaya tekrar tekrar dönüşler TEKRİR sanatını meydana getirir. Tekririr kelime manası da tekrarlamak demektir.
ÖRNEK:
Kız vücudun ne güzel böyle açık
Kız yakından göreyim sahile çık (Yahya Kemal)
TELMİ: Bir Şiirin mısralarını ve bir mısranın bir bölümünü değişik dillerde yazmaya TELMİ denir. Bu şekilde Türkçe Arapça veya başka bir dille söylenmiş mısraların bulunduğu şiire MÜLEMMA denir.
ÖRNEK:
Bir köhne köprüdür bu cihan kim gelen geçer
Bi’l-emni ve’s-selameti ic’al uburena
İbni kemal
Arapça olan ikinci mısra (Ya rabbi dünya köprüsünden geçişimizi güvenli ve selametli kıl) manasına gelir.
TELMİH: Sanatkarı heyecanlandıran olayın bir yönü, başka bir olayın veya kişinin yahut bir fıkranın hatırlanmasına sebeb olur. Sanatkarda hatırladığı olayı ön plana çıkarır.Okuyucuya da kendi hatırladığı olayı bildirmek ister. İşte bunun sonucunda telmih sanatı meydana gelir. Bu sanat Edebiyat kitaplarında (Söz arasında meşhur bir olaya işaret etmek) şeklinde tanımlanır.
ÖRNEK:
Ey dost senin yoluna
Canım vereyin Mevla
Aşkını komayayın
Od’a gireyin Mevla
Yunus Emre
Son mısrada Hz.İbrahim’ in Nemrut tarafından Ateşe atılması işaret edilmektedir.
TENASÜB/ Müra’at-ı Nazir/ Tevfik / İ’tilaf / Cemiyet : Kelimenin manası uygunluk demektir. Parentez içinde belirttiğimiz diğer isimlerde bu sanata verilen değişik adlardır.
ÖRNEK:
Hoş olur gecede mey sohbeti mehtap olucak
Nürsun meclise gel kim demişiz mah sana
Necati
(Geceleyin mehtap olunca içki sohbeti güzel olur / Sana ay yüzlü demişiz, nürsun meclise gel de mehtabımız ol)
TERBİ: Gazellerin her beyitinin üzerine iki mısra daha eklenerek meydana getirilen dörtlüklerden oluşan manzumeye denir. Tahmis ve tesdis tekniğiyle yapılır. Eklenen mısralar konu vezin ve kafiye bakımından terbi edilen gazelin beyitleriyle uygun olmalıdır.
TERDİD: Sözü beklenmedik bir şekilde bitirme sanatıdır. Sözün başından itibaren dinleyen veya okuyan kişi söz her an bitecekmiş duygusunu taşır.Sanatkar sözün sonunda beklenmedik bir şekilde sözün başı ile ilgisi olmayan şekilde sözü bitirir.
ÖRNEK:
Namluya dayanır yola dalarsın
Duruşun bakışın yaman be Ali
Boşuna tetiği ne kurcalarsın
Var daha ateşe zaman be Ali..
............................................
............................................
Kurşuna kahpeye atacağına
Kendine çevirdin.. Aman be Ali..
Han duvarları
Şiirin tamamı boyunca Alinin kadınla çobanı öldüreceği beklenirken şiirin sonunda Ali kendini öldürüyor. Bu sözü beklenmedik bir sonuca bağlamaktır.
TESDİS: Bir gazelin beyitleri üzerine dörder mısra daha eklenerek altışar mısralık bendler haline getirmeye denir. Teknik bakımdan tahmis ve terbi ile aynı özellikleri taşır.
TEŞBİH : Aralarında çeşitli yönlerden benzerlik bulunan iki varlıktan zayıfını kuvvetlisine benzetmek sanatına TEŞBİH denir.
ÖRNEK
Durmuş saat gibiydi durup geçmeyen zaman (Y.kemal BEYATLI)
Teşbih çeşitli uygulamalara göre sınıflara ayrılmıştır.
1. Ögelerin sayısına göre teşbih çeşitleri
a. Mufassal (ayrıntılı) teşbih
b. Muhtasar (Kısaltılmış) teşbih
c. Müekked (Pekiştirilmiş) Teşbih
d. Beliğ (Güzel) Teşbih
2. Benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılışına göre teşbih çeşitleri
a. a. Temsili teşbih
b. b. Tesviyeli teşbih (Düzenlenmiş benzetme)
c. c. Teselsüli teşbih (Toplu benzetme)
d. d. Melfüf teşbih (Dürülmüş benzetme)
e. e. Mefrük teşbih (Ayrılmış benzetme)
f. f. Matlub Teşbih (Değiştirilmiş benzetme)
TEŞHİS VE İNTAK: Teşhis kişileştirmek demektir, İntak da konuşturmak. Demek ki bu sanatlar kişi sayılmayan ve konuşamayan varlıklarla ilgilidir. Kişilik ve konuşma insana ait özelliklerdir.Doğunun meşhur eseri “ kelile ve Dimne” bu sanatlar üzerine kurulmuştur. Çizgi Filmleri de bu sanatlardan sayabiliriz . Uzun olduğu için buraya alamadığımız ve Hemen herkesin bildiği AŞIK VEYSEL’ e ait ÇARIK-MES Konuşması bunun en güzel örneklerindendir.
TEVRİYE : Birden fazla anlamı olan bir kelimeyi herkesçe bilinen anlamında değil de uzak anlamını kastederek kullanmak sanatıdır.
ÖRNEK:
Bana Tahir efendi kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir
Maliki mezhebim benim zira
İtikadımca kelp Tahirdir.
Nef’i
(Tahir efendi bana köpek demiş/ bana iltifat ettiği bu sözden belli oluyor./ Çünkü benim mezhebim maliki mezhebi / benim mezhebimde köpek temizdir.) Son mısra herkesce bilinen anlamında değerlendirilse idi “ inancıma göre Tahir efendi köpektir” gibi bir mana çıkacaktı.tabi bu mananın cümlede yeri yoktur. Sadece okuyucunun kafasındaki düşüncenin bir boyutu olarak kendini gösterir.
TEZAD: Ortak yanları bulunan iki zıt kavramı biri gerçek, diğeri mecazi manada olmak üzere aynı konu etrafında toplamak sanatıdır.
ÖRNEK:
Ne siyah eylemiş bu nasiyeyi
Saçımı bembeyaz eden bahtım. A.Hamid
(Saçımı bembeyaz eden bahtım bu anlı ne siyah eylemiş) . Siyah alın ve bembeyaz saç iki zıt kavram olup bunları birleştiren olgu ise bahttır. Alnın siyahlığı mecazi olup bir türlü şairin başının dertten kurtulmadığını anlatmak istenmektedir.
HAZIRLAYANIN NOTU:Konunun Başında da belirttiğimiz gibi bu çalışma Kıymetli Dost İsa KOCAKAPLAN’ın Binbir emekle hazırladığı kitabının özetidir. Yayınladığımız özette herhangi bir hata işlemissek İsa KOCAKAPLAN’dan ve Okuyucudan özür dileriz. Mümküm mertebe kitaba sadık kaldık ama anlaşılır olsun diye oldukça kısalttık. Kitap bu anlattığımızdan daha güzel olup isteyenler TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARINDAN TEMİN EDEBİLİRLER. Hepinize saygılarımla
03.01.2008 Bekir TOLU
Bekir ToluKayıt Tarihi : 3.1.2008 11:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gurub arkadaşlarım yararlansın diye hazırlamış olduğum İsa Kocakaplan'a ait ' Edebi sanatlar' kitabının özetidir.

Sevgi ve saygılarımla.
Dr. İrfan Yılmaz.
TÜM YORUMLAR (9)