Bağırsam içimdeki sesi duyabilir misin?
Ya dizelerimin feryadını
Kulakların kör tıkaçla örtülü
Ağlasam dizine başımı koyarak
Merhametle hissedip, şefkatle siler misin?
Ya mısralarımın haykırışı
Sen yüreğimi ısıtan güneştin
Ben ise sıcaklığına hasret kalmış
Ayaz gecelerde titreyen ay
Sen ihtişamlı aydınlıkla doğan gündüzdün
Ben ise kanatlarından parlayan kıvılcımlarınla
Karanlıklarda kaybolmuş, çırpınan gece
Bulutlar örterdi sevgini
Demir parmaklıklar ardında
Mahpus yatar özlemim
Ayaz gecenin altında
Yağmur yağardı
Ufuksuz ihtirasım var sana
Başıboş gezen sokakların ucunda
Kaderim ızdırap çekmiş bana
Hayalsiz kurulan aşkın parkında
Dil susar gözler konuşur amansız
Hak, hukuk, adalet
Nisanda gelecek saadet
Yokluk içinde bir azamet
Vicdansız kaldı merhamet
Ben gelirsem bahar olur
Ne kadar acıdır
Senle olup sensiz yaşamak
Aynı suda yüzüp
Sen kulaç atarken
Ben kalmışım nefessiz
nefesimle boğuşuyorum
İstediğin kadar toprağı sula
içinde filizlenecek tohum yoksa
çaban beyhudedir.
İstediğin kadar yaşlar dök
damlasında sevgi yoksa
aktığı gözlerdeki çapaktır.
Sen hiç ölümün gölgesinde yaşadın mı?
Küçük dünyan içinde büyük hayaller kurarak.
Çaresizce; Azrail’e meydan okudun mu?
Gözyaşları içinde avucunu açarak.
Sel akıtan yaşlarla ananın kanın da yıkanıp
Hayat uzun dediğin bir yol değil
Aslında kısa bir anmış.
Kaplumbağa ömrü yaşarken
Yarım nefeslik bir kelebekmiş.
Alıp veremediğin,
Verip alamadığın son hevesmiş
Çığlıklar içinde nefessiz sustum
Bir şey bilmediğimden değil
Çok şeyi bildiğimden
Sustum yüreğim kanıncaya kadar
Haykırışlar içinde
Meşakkatsiz, yorgun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!