Ruhları gönlünce devşirmeyi bekleyen bir mezar,
Gecenin sağrılarına gizlenen bir kurt gibi
Gözlerine pusu kuruyor okyanuslar
Yeşilliklerin gizlediği
Tuzla yıkanmış bebekleri sarmalar bedenin
Masallarına saklanır ardıçlar
Ellerin denizlere kesilir
Mavi yüklü bir kentin damarları,
okşandıkça büyülenir
Oysa nehirleri yanıltır geciken sabahlar
Gümüşten perilere bezenir toprak
Ordular çoktan silahlarını bırakmıştır
aksayan, ayrışık baharlarında
Şimdi neden bir isim verilmez bebeklere?
Neden bir dua okunmaz kulaklarına?
Gülmemişler hiç, hiç ve eksik
Çekmişler uzun kısa kulaklarından
Tutturmuşlar olur olmaz nefessiz soluklara
Derken başımı kaldırdım bir an
Döndüm, döndüm etrafımda milyon kez de yine bulamadım,
Düşümün azmettirdiği, limoni ekşiliği
Döndüm, semasında kapattım kapılarımı
Vitrayları kırdım ve korktum sonra bir an, ah bir uğuldasam
Ah, bir de sığınsam, bağırsam, çağırsam...
Perde inecek gibiydi gecenin gözlerine
Bir yerlerine inme gelmesinden korktum perilerin
inmelerden korktum,
inlemelerden.
Eşiklerime dayanan cesetlerini gördüm
Ne ara geldin kavminle kanayan surlarıma?
Neydi gizli çehrelerin, silerken güneşin izlerini?
Gecelerce rahminden ölümler dökülür yüzüme
Yaralıyım Lut!
Çocuklar var Lut!
Olmaz Lut!
İzin verme Lut!
Unut, unut ve kapat kapılarımı susuzluğa
Yaralıdır artık bozkır, titrer karanlığı
Cüzamlı bir kadının kollarında birikir Süryani toprak
Sen ne desen o yakışır,
anne de ona
gulyabani de
fahişe de
Toprak kadındır, yaralı ve kadirdir
Unutma sevgilim, unutma
Bozkırın sağrılarında,
Yağmur, toprağa değmedikçe asildir.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta