İçimdeki bitmez özlem dinmez çağlayan
Baba ocağım, köyüm Ebulhayır’ımı yaz
Hasretliği; yüreğimi durmadan dağlayan
Yiyip-içtiğin senin olsun gördüğünü yaz
Çok uzun zaman oldu köyüme varamam
Gelip de eşten dosttan haberini soramam
İçim-içimi yiyor artık habersiz duramam
Düğün, dernek, bayram, töresini de yaz
Kurban Pınarından Alemdarın başından
Belaca, ininönü, çayır tarlanın taşından
Ocaklarda kaynayan düğürcük aşından
Dağlarını, ovalarını, ocaklarını da yaz
Yine yolların kapanıyormu karlı kışında
Otobüsler; kalır mı Kara özü yokuşunda
Çevre köyleri de anlat köyümün dışında
Gadılı’yı, Alamadın’ı, Gızılcini de yaz
Kışın yüzümüzü bıçak gibi kesen yelleri
Derelerden azgın akan bahardaki selleri
Çalışmaktan yorulmuş nasırlaşmış elleri
Yürekleri çelik gibi pek insanları da yaz
Tandır başındadır ana, bibi, hala bacımız
Yufka ekmek, bazlama pişirirmi sacımız
Onlar bizim onurumuz bizim baş tacımız
Elleri hamurlu, unlu kadınları da yaz
Huzurlu bir yaşam olmalıdır çabalarımız
Uzak değiliz; akrabadır ana-babalarımız
Ebulhayır’lıyız; farklı olsa da obalarımız
Püllüleri, Memişleri, Sadıkları da yaz
Uzun yol büyümezdi gençlerin gözünde
Yürürlerdi, baharında, yazında, güzünde
Çemen, ekmek yemek için Karaözü’nde
Dağ-bayır yürüyen genci yaşlısını da yaz
Yokluklara inat ışıl, ışıl gözlerindeki fer
Köy-kasaba-şehir önemlimi çalıştığı yer
Onurlu bir yaşam içindi akıtılan tüm ter
Köyümün yoksul, onurlu insanını da yaz
Doyulmazdı; yaşlıların küfürlü sohbetine
Kaç kişi kimler kavuştu hakkın rahmetine
Lütfedip de; katlanırsan yazma zahmetine
Ahrete göç eden insanlarımı da yaz
Baharda bahçeler rengârenk çiçek açar mı?
Pınar gözleri yine dolgun-dolgun akar mı?
Kadınlar hala tokaçlarla yünleri yıkar mı?
Hacelinin pınarını, avgunun suyunu da yaz
Yokluk-yoksulluktan terki diyar edenler
Tan ağarırken tarlaya çalışmaya gidenler
Bitap düşen yorgunluğa direnen bedenler
Yorulunca söğüt gölgesinde yatanı da yaz
Sayısı hakkında kimse yapmıyor yorum
Herkes gibi en çok merak ettiğim sorum
Kaç tane oldular; nedir acaba son durum
Abdıl’ı da, Abdıl’ın çocuklarını da yaz
Emekliliğin tadını; doyasıya tatmış mı?
Tembellik edip de; yan gelip yatmış mı?
Şekerleri katıp da balını ucuza satmış mı?
Halil AYDOĞDU’nun arılarını da yaz
Uykuya çok düşkündür durmadan uyur
Sen; yapacaklarını son saniye de duyur
Tembelin gamsızın birini ararsan buyur
Hala oğlum Mustafa DEMİR’ide yaz
Kolay değildi olmadı başarısının hazmı
Takdire şayan değilmidir onun bu azmi
Mert-kara yağız, Saddam kılıklı Nazmi
Köyümün muhtarını, azalarını da yaz
Yıllarca durmadan gidip, gelirdi dışarı
Ailesinin destekleri ile geldi bu başarı
Canı gönülden kutlamak gerek Yaşar’ı
Yaşar ERTAKUŞ’un rakı-balığını yaz
Oyunda, çayda, kahvede hepsi bahane
Sohbetlerin gırgırı, şamatası da şahane
Akşamları uğrak mekânıdır kahvehane
Veyis’in kahvesindeki sohbetleride yaz
Yaşamımı; gök kuşağı misali renkleyen
Ruhuma bedenime acıyı-hasreti ekleyen
Anam, babam var; benden dua bekleyen
Mezarlıkta Fatiha bekleyenleri de yaz
Daha nice güzelliklerin var sayamadığım
Kalbimden başka yerlerime koyamadığım
Yalnız Kurt’um hasretliğine doyamadığım
Baba ocağımdaki tüm özlemlerimide yaz
01.02.2011 saat:00:01
Oktay DoğanKayıt Tarihi : 1.2.2011 00:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!