Ne zaman hüzünlü bir şarkı dinlesem,
Senin için dökülen yaşlarım aklıma gelir.
Gözlerin karşımda engin ummanlar gibi,
Tebessümünün hayali dağıtır o hüznümü.
Binlerce soru aklıma üşürür… en acısı neden…?
Tutmak gerek bazen geçmişi,
Olsa da bu hayatın çıkışı inişi,
Söylemek gerek bazen saklı sözleri…
Bedeli ağır olsada…
Söylemek gerekli…
O’NUN MEVSİMLERİ HEP KIŞ’TI….
O’nun hiç baharı olmadı ki yazı bilsin… bütün mevsimleri kıştı..
Hep zemheri bir ayaz dondurucu soğuktu her günü..
Güneşi hiç görmemişti o yüzden gözleri de iyi görmezdi
Bilmezdi bilemezdi umudu, sevgiyi, sevgiliyi…
Bugün çok öfkeliyim yine, hem de çok.
Beklediğin umut çok ama gerçekleşeceği yok..
Kaç zaman beklenir daha asla bilinmez,
Bak dersin ama bakar da görmez.
Erisin zamanı hapseden çelik duvarlar
Sen bilemezsin…
Kaç zaman geçti bu zindanda,
Kaç umut eridi buz tutan duvarlarında.
Sen bilemezsin..
Güle sevdalı bülbülün ağıdını,
Dil tutulup sözün tükendiğini,
Umuda yolculuk zamanı bugün..
Kaç kişi çıkar bilinmez.
Eller semada, ağızlar duada, en kutlu sözler dilde..
Fersah fersah ufuklar aşılacak bugün..
Kaç kişi diri kaç kişi ölü bilinmez..
Bugün çok daraldım,
Yer gök birleşti sanki de,
Ben arada kaldım…
El, nankör olmuş
Öz, namert.
Serin bir rüzgar gibisin,
Bazen usul bir esinti, içten içe mutluluk..
Kal öyle ve asla gitme…
Tutmak isterdim ellerinden,
Hep özlemimdi savrulan saçlarına dokunmak…
Kaç zamana öfkelendim kaç kez yenildim bilmiyorum
Ellerimle sımsıkı tutuğum kaç benim olanı kaybettim bilmiyorum
Ey zalim yetmez mi aldıkların, yaktıkların, yıktıkların
Beni bende bırakın artık küllerim yeter bana…
Çatlamış dudaklarımdan dökülen son sözlerim
Tutulmak; en uzaklardaki zerrede,
Kalmak; o zerrenin gölgesinde.
Kim bilebilir ki, sessizlikte erimenin acısını.
Ya uzanınca tutacak kadar yakınken…
Kim bilebilir ki benim kadar, sensizliğin sancısını.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!