Kumrunun gagasında bir gül sapı
Bezine düşmüş sonsuzluktan kadife nokta
Toplayınca marifetini suyun harcına
Derleyip çıkıyor bulut hasırının üstüne
Kelebek kanadı kadar naifleşir geven
Yosun kadar ıslak ilhamında tüy
Sabrın erişilen dayanak noktası
İskemle bacakları oynaşan dudak ıslaklığı
Mürekkebine sürtünmüş geçerken okyanus
Kelime bitmiş harf sükûtta erdem coşkun
Her damlayla oynaşan yunus balıkları
Ne yüzüm suyu ne damarlı kâğıt ne başka bir şey
Sen aslında boy veren bulutumsu bulut
Gönüllere nakşedip saklanan kara kutusun
Ağaçların kabuğunda ya da tohumunda ince zar
Çizgileri düşürür eğik dallar gölgenin üstüne
İnşaat iskelesinden örülü motif duruşun
Karın şekli soğuğun camlara işlediği nakış
Tarih senin şanında kılıçları parlattı
Ya da mihenk taşı
Sen cenk meydanında komutan hutbesi şevki
Su ağacının dalında duran üzüm şerbetisin
Ney tutan elinde musikin düşer tek resmine
Bakışların firuze memleketi kokar
Pencere açılır hayata ufuktan ırmaklar dolusu
Yürür gider ekvator kadar derin
Ne zaman ki, zaman hayali bir nokta nazarında
O zaman durak, gitmek vaktidir asıl makama
Göz göz evler akar dağların yamacına sığıntılı
Islaklığını silen bir hatıra havlusu olmalı
Matemli türkü kıpırdayan keman yayı
Sıla tükenmez fitilli, kandil yağının sızlanışı
Kimleri doyurdun aç kalan günleri terk edip
Sert kirpiklerin değsin çay içinde ince kuma
Bir köz bir değirmen çarkı perde
Alev dudakların pembesine çelen lale buketi
Söz söyletmem dalınca ebruli uykuma
27.11.2012-Trabzon
Murat ÇavuşoğluKayıt Tarihi : 3.1.2013 01:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!