Ebrulî Düşler Albümü Şiiri - Ali Osman D ...

Ali Osman Dönmez
38

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Ebrulî Düşler Albümü

I
ey umudu emziren takvim
bir gece dokunursa melâl
saçlarına hazan değmiş yapraklara
aynalarda gözlerimi üşütme

II
kadîm sırrı aralayınca kalem
bir ebrû yakamozlanır sahranın gözlerinde
yankısını yitirmiş ırmaklar coğrafyasından
sevda ıtırları taşınır yüreğin şimaline
ıslanır uykusuz gözleri âsumanın
leylâlar uyanır çorak topraklar ülkesinde
sılasına hasret yıldızlar şavkır
bağdat’ta, şam’da, diyâr-ı rûm’da…
döner mânâ gurbetinden hüzün bakışlı perî
[â(h/û) ]lar düşer şiirin gümüş deryasına
âsûde cihanlar kurulur
bâdeden, sâkiden ve hazdan…

söz: füsunlu kanaviçe.. raks eder bu âhengin atlasında
“mestâne, nukuş-i suver-i” ab/rûya bakar münâdi
sıyrılır meçhulün yüzünden o an perde
temaşa şöleninde yalnız hâl konuşur,
dil dert eker; bin dert eklenir her derde

III
-horasan’dan ağıtlar gelir / kerbelâ’dan feryat
bin bir zelzelenin merkez üssüdür payitaht-

şölen dağılır, bakî’de öksüz kalır seda
ıtrî garip, sülüs târumâr, erguvan renk körü
hüsn ve aşk; edeb ve sühan; dergâh ve munlâ
hüzün sağanağı eylül…
her sükût, bir ölü evi

lakin henüz âhenk bozulmamıştır
firak zelzeleleriyle
gökyüzü berraktır, deniz mavi..

karanlığın meçhul köşelerinden
ayak sesleri gelir
yakındır kasım
çün mest denizinden
yorgun döner şilepler


IV
-bir gam akşamı
sözlerini guruba banıp
lav misali bir katre bıraktı
hatıralar diyarına gülendam-

sırlarını döktü âyine, çehreler başkalaştı
bilindi kim huşrüba, hüsn kim
minyatür sustu, hat ağladı
sükûtu şehriyâr kılan âyin
şems’e yanık ney
tennure rüzigârları
aynı çerağı tutuşturdu
bilindi leylâ’ya mı mevlâ’ya mı
hangi zülfte esir asırlardır kays

V
-sen mi daha mağlupsun galip ben mi
dehrin kapılarını tuttu ankebut
kulaklarımda hep o yankı: “dön geri bak”
“mumdan kayıklarla” ne a/sırr/lar geçmem gerek-

ebrû dağıldı, yakamoz söndü, sırça köşk talan
bir ebr-i hazan hâlelendi venüsün gözlerinde
sükût, libas giydi nevanın ikliminde:
vatandır sühan;
başkası gurbet, başkası yaban…
bilir misin ‘felâtun’
bast zamanı kaç elif miktarıdır saniye
karanlığa sarılsın artık mevsimler y/âr diye

derken kadîm divanlardan
sesime sesini kattı şair
melâli akıttı kalbime
‘yok bu cihan içre vasfettiğin’
çözülmüştü asırlarca esrarını yudumladığım tılsım

VI
-füsûn diyarı bu: nice hazanda boyverir nice yaprak
bir elinde sönerken güneş / öbüründe güler, gümüş gözlü bir şafak-

eylüller vardı;
dehrin zembereğinde muştular eşiği/
bağbozumu değil, yürek cemresi
değişti resim değişti mevsim değişti…
âhenk; hak ile yeksan
kargaşa; bulunmaz hint kumaşı asrın gönderinde
bu ‘gölgeliği’ artık y/aşamıyorum
metal seviler anaforu bu “çok çiğ çağ”
zihnim karışık, dizlerim kaos yorgunu

meltemini yitirmiş denizler gölgeliyor â(hû) nun gözlerini
kasrın âyinelerinde metruk âyinler
semazenler toprakta.. sağır sultan raks yorgunu

soy dîller göçtü, varaka ‘kalp’ hâl döküldü
başı sonu belli değil.. yükselen s/imge inkılâbı
kalem yasta, s/öz libasını yitirdi, mânâ gâib
postların içi doldu; çakal kral, orman harap
kargaşa tufanı: hangi yağmur incidir balığa, yılana hangisi zehir
kurt ulutan karanlıkta
toprak hangi talana gebe

uykuları kuşatan kâbuslardan sonra
hangi tabire gülümseyip
hangi pîre tutunayım
kenan: güneşini kuyuda yitiren sıla
mısır: mahkûma taç giydiren gurbet
sıla mı daha sıcak gülendam gurbet mi
züleyhaların yüzünü epritiyor
vadisine yaban ırmaklar…

bakışlar şaşı, ‘hayret’ yitik hazine
aşklar yabanî, bıçaklar kalp doğruyor şimdi
şahmeran diyarında
hangi gara sığınayım
kalbim serapa çağ yanığı

VII
-toprağa düşer nedim, galip… / lakin “bâki” kalır kubbede ölmez
“meşaledir, devredilir elden ele”, raks eder asırların dilinde
filize durur kudemâ her şafak şiirin “kemal”inde-

sürgünü hüküm giydim ‘belâ’ meclisinin ‘divan’ında
mehlika; “çıkrığı yok kuyu”
“yedinci oğul, yarı beline kadar gömülü”
gümüş yüzük parmaktan sıyrıldı; lakin devran aynı:
taş duvarlar ardında raks, hüzün evinde buğu
ellerim soğuk, ellerim kirli, kalbim çağ vurgunu
kalbim ah! bir dokunsa yüreğine o esrarın
toprağımı donatır vuslatın ebemkuşağı ışıltısı
hânemde firak, kalbim gurbet yanığı
köz yağmuru çeşminaz hayat bahçelerinde
hüküm giydim bir meçhul zemherinin gözlerinde
ellerim soğuk, ellerim kirli, kalbim çağ vurgunu
saçlarım ah! hüzün kırığı

VIII
asırlardan, figanlardan, tufanlardan sonra
tam yedi devran yundum
arındım tam kırk hızır çeşmesinin kurnalarında
yüzüm şafakta donanmış hisler anıtı
hangi ip, kalbi otağına götürür?
...............
bilirim, vicdan paralar âmâ bir dilencinin elleri

IX
ey kenti gafletinden uyaran rüzgâr!
sütunları titreten sûr!
bakir haneler kur dirilişime
bedensiz cesetler diyarından
dergâhına yorgun adımlar, talan bir kalp ile geldim

bağışla acizim/ arzuhâlim dilimin döndüğü kadar
cürmüm çağlara pranga

ey rahmeti ‘kün’günden çıkaran söz!
çöz düğümünü esaretimin
boşansın dîdemin kurumuş pınarları

X
tılsımınla g/özle çağları müneccim
hangi muştulu gecede hâlelenmiştir o sitare
hangi ustaya ab/rû
hangi kalfaya âyinedir terkisindeki
bir gün yıkanır karanlığı çağların
veda tepelerinden aydınlanır yesrib

XI
ey umudu emziren takvim
bir gece dokunursa muştu
saçlarına şebnem düşmüş yapraklara
aynalarda gözlerimi ‘şaşı’rtma

Ali Osman Dönmez
Kayıt Tarihi : 5.12.2008 09:31:00
Hikayesi:


Bu eser, jüri üyeliğini İskender Pala, Nurullah Genç, Turan Karataş, Beşir Ayvazoğlu… gibi saygın isimlerin yaptığı, Ümraniye Belediyesi’nce organize edilen ve 6194 eserin katıldığı 5. Geleneksel Şiir Yarışması’nda İkinci olmuştur.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Filiz Kalkışım Çolak
    Filiz Kalkışım Çolak

    Off Allah'ım öyle bir deryaya daldım ki sırılsıklam bir kucakla sonsuza akmak az göğsümdeki çırpınışa.... Ayakta alkışlıyorum pirim..Şairim diyenlere kapak olsun....

    Cevap Yaz
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    candan kutlarımmmmmm

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Ali Osman Dönmez