Eble ile Abasko:
İki akıllı eş…
Etli yemek çekmiş,
Canları bir gün;
Çıkıp bulmuşlar,
Dağda çobanı.
“Etlisinden bir koyun
Sat bize arkadaş,
Öyle ki yağ damlasın
Burnundan”, demişler.
Çoban buluş:
En semizinden,
Bir koyun; etli mi etli?
“Hani, demiş Abasko:
Bunun burnundaki yağ,
Aptal mı beledin bizi? ”
Çoban bakmış,
Karı koca çatlak.
Bulmuş en cılızından,
Bir koyun;
Burnunda nefyi...
Pazarlık bitmiş,
Yüksek meblağla.
Kesmişler koyunu,
Karı ve koca.
Parçalamışlar bir güzel;
Koyup tencereye,
Kaynamaya bırakmışlar,
Tandır dibine…
“Et yediğimizde,
Dişimize kurdan gerek.”
Diye çıkmışlar ormana,
Elde balta
Kurdan toplamaya…
Çok geçmeden,
Rastlamışlar köyün
Üçkâğıtçı adamına…
“Arkadaş demişler,
Eble ile Abasko:
Penceremizin kenarında ki
Çiçeğin altında,
Saklı anahtarımızı,
Sakın ha alıp:
Tandır dibinde,
Kaynayan etimizi
Yemeyesin!
Sonra da kazana:
Sakın ha pislemeyesin!
Şifreyi çözmüş üçkâğıtçı;
Tarif edileni,
Denileni yapmış…
Eve döndüklerinde;
Karı- koca:
Eble ile Abasko,
Birde ne görsünler:
Et kaynaya kaynaya
..ok olmuş.
Mart 2006
Halil YılmazKayıt Tarihi : 3.4.2006 20:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)