'-Hacalı Ğızı üç baş gişiyne bizi
üç ekme(ği) nen ayırıvidi
az beri gocaycak değilimişiyin emme
durduk yerde mi geldik bu hale,
ağşama gadar tarlada tırnakladım,
ağşam eve ğelinşe
(gene de) ıramatlı
“-gelin” dedi
“-sizi dama ayırıvıdık”
dam dediysen damı yıkık
bi yanda geçi yatıyo
bi yanda yarım hasır
bi ğat yatak
bi de görümcem varıdı
de ki yatalak
aklı ermez,
kendini idare eemez
kendine hayırı yok
sabaha gadar, ele ekmeğetdim de
gonu-gonşu yarım ekmek verdi
çoluk-çocuğumun garnını ac gomadım
gursaklarına, haram lokma girmedi,
evel Allah
gocam; “emer galmış”
zati anasından
Hacalığızının öğey evladı
adı üsdünde gede’ydi
olmadan gedeydi
öğey evladı, -öte sözün beri başı-
evladı değil miydi?
emme öyle değil
dağdakı donuz
ondan gıymatlı
o’nu da yanaşma ğibi,
gapılarında meçcane çoban
bellemişler yılın yılı
bi de dedim ya,
görümcem var yanımızda
marazlı mı, marazlı
başında sağ, has-öz bobası varıkana
öz bobası deği(l) de ağası bakardı
dirayeti olmadıkdan sonura
ha sağ, ha ölmüş var mı farkı
ölse belki daha eyi olcağdı
zati bobası ölene bişiy olmaz kı
anasının vardığı olu(r) , bobası
emme bi çocuğun anası öldü mü anası
çocuk ortada galı(r)
neyise Allah onara sorar
onnardan alı cüvabını
ha!
gapılarında olduk
gocam onarın gapısında gelmiş o yaşa
emme az, emme çok
iki sunum ekmeklerini yedik
çok şükür, bin şükür olduğumuz hala,
benden yana gatın-gatın halal olsun
bize süal olmasında
ona ırgat olduk,
şona amele,
buna ortakçı
da!
öyle ev etdim, Hacalıkızının yıkık ahırı
keçi yatağı değil mi, e(vi) mizde
bit-pire kaynardı
hasırın, çulun, keçenin üstünde
süpürür de atardık dışara
o zamanlar ilacı-garacı bilen mi varıdı
ne zamandan sonura fıskaynan ilaç atdılar
hökümetin adamları DDT dağıtdılar da
bitin-pirenin
hakkından illallah etmeden gurtardılar
eh! çok şükür olduğumuz hala
çok şükür olduğunuz hala
bi de; onu deyvireyin
o zamannar haralda Gara Sümen muhtar
“sürdüğü yer sürenin olcak” demiş
hökümet demişdir za(h) ar
arkası galesi olan
gönlünün isdediği yeri sürer tabi
evinin önü zati onun
kim göze alıp da
gedip onun sürmeyi akıl edeceği yeri
sürmeyi aklından geçirebili(r)
düzayak yerler, köy önü, arpalıklar
hepiciği zenginnerin
ben de heybede, sırtımda, garnımda
çoluk-çocuk düşmüşüyün yola
o zaman herkeşin elinde hani
çi(f) t-çubuk mu var gari
kimsenin eyvallah etmeyceği,
guş uşmaz, kervan geşmez ye(r) lleri
el adım çapalamaya,
geçiyi çevirdi ğeldi
herif eşeledi bi yandan,
onun bokuna
herkeşin tarlaları, düzde beldedir dee
bizikinner selemet yerlerde
daşın gayanın içinde
o zamannar deden Feyzullahların çobanı
altı ayı otuzbeş guruş
uyku dünek yok, hak vahtı geldiğinde
“falan zamankı zıyan”
“iki ğün benim o(ğ) lannar gütdüydü”
bilmen ne demiş
yarısını kesmiş,
zahır çoban oluda, zıyan olma(z) mı
o da “sürüyün de, parayın da”
deyip fıldıratmış parayı
o da öyleleliğinen cereme oldu
adı üsdünde hoca’ydı değil mi
o hak öyle galdı ğetdi
eller çi(f) lik sahabı oldu, düzde ovada
biz dert, gırın başında daşlı tarla
bobanız onun cefasını çekdi
siz sefasını sürün, fırsatı varkan
bırakın mümbüt toprağı olan işlensin
eyisimi bobanızın çekdiğine bakın-görün
tasınızı dara(ğı) nızı toplan
gedin-varın tahsılınız alın
sırtınız dövlete verin
iki yakanız bi araya-ğelsin
çoluk-çocuğunuzun yüzü ğülsün
onu deyodum bizim tarlalar
ucara olunca,
varasıya ö(ğ) len oludu
gelesiye gecenin geş yarısı
onun uçu herkeşden er gakar yola düşerdik
yayan yapıldak
gece de herkeşden sonura
eve gavışırdık
biri bi yanda zırlar
biri bi yanda yırtınır
dönüp de baka mı bilidik çoluk-çocuğa
zati;
yolma tarlasından gelikene yolda
dünyaya getirdim ilk çocuğumu
eve geldim,
ekmeğ ederiken
unuduvumuşuyun doğurduğumu
ertesiğün Çataltepeye vardım gün doğumu
adam eynelin götünde
bi yandan başlamış
ötebaşdan beri yolup duru
adam '-neğ o ğız' dedi,
'-yo(k) nusa boşaldın mı'
eyneli çıkdık da öyle
'-o(ğ) lan mı, ğız mı'
'-eli aya(ğı, düz mü'
deyelek sordu
'-eyi bakalaım.' dedi.
eyi bakalım.'
eyi bakdık, eyi gördük;
gün geldi, çoluk-çocu(ğ) ada gavışdık
kedi-köpeğede
gün geldi; geçimiz de oldu goyunumuz da
südümüz, peynirimiz, yoğurdumuz da
tavığımızda oldu, yumurtamız da
ineğimiz, öküzümüz, eşeğimiz
atımız, beygirimiz
çift de sürdük an başından an başına
öküz öldü,
koşuldum boyunduruğun bi yanna
düğenimiz olmadıysa,
tokuçuna döğdük deneyi
el tarlalarından başşak topladık da,
öyleynen gaynattık gölleyi
hona bi ısdar dokuyuvudum
ondan galdı iki belik iplik,
bi dutam goyun yunu
eğirdim,
ala-bele golan dokudum
onunan sırtıma ebişdi çocuğum
şona kıl eğirividim,
o verdi iki dutam çöpük
yasdık doldurdum,
kara çul dokudum altımıza yazdım
çuval dokudum
içine zehre gatdım
güpe-ğündüz
elin işine-gaydına seğirtdiysem
zabbaha gadak kendime
böğün çul, yarın çuval
ertesi ğün yatak-yorgan
ellerinkinden âlâ oldu yasdığım,
döşşe(ği) m, yorganm
gız gelin etdim, ağa kızlarından
eğsik değildi çenizleri
ağa kapılarından gelin aldık,
geri galmadık,
urbasından, başlığından
tam çalgı çaldırdık ağalar gibi
bizimde
yaddan yabandan okucumuz geldi
o(ğ) lumun-gızımın herbirinin;
hasırını, çulunu,
yasdığını, yatağını,
namazlığını, he(y) besini, sandığını,
kendi ellerimle dokudum,
tırnağımınan gazandım
evlatlarımın heş birini el sırasından
geri goymadım
her birinin geçimi eyi osun deye
onnardakı öte-beri ben de yok
neye..! he!
el içine garışcaklar
el içine
eller esgerden geldi de! !
ö(y) leyken everemedi evladını
ben onbeşinde everdim bobanızı
'erken kalkan yol alırımış
erken evlenen döl alırımış'
bu köyde güçcü(ğü) ken bi bobanız evlendi
bi de Bedel'in Memetali
ağan ya bi çuval çıkaramasın
ya da bi işin hakından gelemesin
'-ben senin yaşındaykan evliydim' derdi
emme bana galırsa siz siz olun
esgerciliğinizi yapmadan
eliniz yarım ekmek dutmadan
götünüzü dövlete dayamadan
evleneyin demeyin
eliniz yarım ekmek dutdu mu(y du)
size kim olursa geli
ağada bey de gız mı yok
bobası vermese gaçar geli
ağa da olsa eliynen getiriviri
ağanın gızını istemeye gedersin
veri(r) se alır geli(r) sin
vermezse döner geli(r) sin
yeterki eliniz ekmek dutsun
bırağın sizi dilediyse
kendisi ğelsin
bi ğıza gırk gişi talip olmuş isdetmiş de
gız bi gişiye varmış
kulun nasibindeki neyse
gaşşığında o çıkarımış
mal sa(hi) abı mülk saabı demiş
hanı bunun ilk saabı
mal da yalan, mülk de yalan
var birez de sen oyalan denilmiş
helbet var bi hekmeti
bunu deyen durduk yerde mi dedi
zahar bakdı gördü
ne, “benin” deyen
ağalar, beyler, göşdü
o da düşündü düşündü,
düğümü çözdü
dünne iki ğapılı bi hanımış
bi ğapıdan giren öteykinden çıkarımış
kimler geşdi ğetdi deği(l) mi
birezde biz oyalanacaz
bizde gatar edecez göçü
………
sıra bize ğelmeden gari
bi mürüvetinizi gördüm mü
Allah’dan daa ne isdeyen hinci
her şey nasip-gısmet işi
nasibine gayıl olmalı gişi
nasip-gısmet varısa da
birez de galgımacık va(r)
galgıdın gene olmadı
kadere gahretmecen
ne senden ürüku ne benden kıyam,
selamın aleykim aleykim selam
demecen
bi gapıyı gapadan Allah
kırk gapı açar ertesi sabah
yeterki do(ğ) ru yoldan ayrılma
tevekkül et Ta-al Allaha
do(ğ) rulukdan şaşma
dova ederkene “-Allahım” de
“-do(ğ) ru bildikleriyin
mutlu gıldıklarıyın yolundan ayırma”
sağlık da onun içinde,
çoluk-çocu(ğuyu) n selameti de
baş, diş, garın, bel ağrısı da
ne isdersen isde, emme ille
“-herşeyin hayırlısı” de
neyin hayırlı olup, olmadığını Allah’dan başka
kimsecikler bilemez ona ğöre
bak hinci:
İzzetlerin evi hinciki tersliğin yerindeydi
yerden bi ğöz, zati herkeşin öyleydi
halı dokuyup duruykan ğızları ğelinneri
yoldan geçiyomuş Aşşamellenin genşleri
Elif’in dıkgatını çekmiş işlerinden
gapgara-kıllı biri
“-ay Allahım” demiş
“hu kıllıya kim varı ki”
İzzet Garısı da “-za(hı) r gızım
onun da vardır bi gısmeti
Allah yarattığı gulun nasibini veri”
“-aman ana
kırk gönlüm olsa
birini vermen ona
Allah yazdıysa bozsun
kimi bulusa bulsun
yeterki benden uzak dursun”
bireş sonura bobası yollamış gardaşı Halil’i
“-öp gızım” demiş “gayınbobayın elini”
urbaya gedeceklerinde bi baksay kı
ötüyon evin öğünden geçen kıllı
meğerisem Elif’i isdemeye gelmişlerimiş,
nasibiymiş demek kine
kimin, kime nasibolca(ğı) nı
Allahdan başga kimse bilmezimiş
alın yazısı işde
“dilediğin deği(l) demişler
gınadığın başına geli(r) ”
hemi de Allahın gücüne ğeder
“yaradılanı hoş gör” demişler
“Yaradandan ötürü”
bi su yur-yaykar-temizler
bi gecenin garanlığı, bi de dört duvar
her ayıbı götürü
hinci bak aslan ğibi
bi sürü o(ğ) lannarı
göpgözel gızları oldu
seni-beni beğenmezler
Maşallah-sub(h) an Allah
birine “-gocan kel” demişler gücenmiş
“herkeşe keldir, bana baldır” deye söylenmiş
birine de “-vuyh” demişler
“gocan da bek çikinimiş
o da “-anamın evin de bu da yoğudu ya” demiş
onun uçun; herkeş
gaşşığında çıkan kısmetine gayıl olsun
emme kel, emme çikin; yeterki dirliği olsun
eveli birine
“varlığı mı isdersin
dirliği mi” demişler
“dirlik olmadan varlığı neydeyin
dirlik olsun varlık olu-yatar
Allah insana ağız dadı versin” demiş
her şey dengi dengine olsun
gerisine Allah Kerim
Adem Oğlu, zaba(hı) nan yata(ğı) ndan ga(l) kıp bille
dünyayı işleyecen deye gakmalı
işi gözünde böyüdürse
kendine bile olmaz hayrı
gız gısmı
her gün dünürcü gelce(ği) miş gibi
dimdik durmalı
at ğibi
ğarı gısmı da
gız gibi olmalı
yenim bulaşık mı
paçam tozlu mu deye
sağına-soluna bakmamalı
bilmeliykine
humayında leke var
toz zerresi yok kendinde
olur ya gazara
paçası çamır
“-nazar dokanmasın” deye-goya
anası sıvamışdır
aklı öyle almalı,
garşındakı öyle bellemeli
çeşmeye gederkene
“-bu desti bana ağır” deye
çüşdüm-çüşdüm gedersen
ne ömrüyün gadri,
ne desdiyin gıymeti
ne de o suyun bereketi olu
ne işi başarısın
ne evde su olu
ne içenin içine siner
ne seni gören
gördüğüne sevinir,
üsdelik Yüce Yaradan da gücenir
sana desdiyi, ömürü veren o,
çeşmeye suyu veren o
ne sudan içen ganar
ne arkandan dönüp
-alıcı gözüynen- bakar
ne de “-bu da gız deye
sana müşderi çıkar
ona ğöre”
“-dutduğun işi önce kendin beğenecen
ondan sonura elin öğüne serecen
dutduğun iş garşıdan ayna gibi parıldamalı
beni falanca dutdu deye haykırmalı”
“-ben onu-bunu bilmen
hayata dört elle sarılacan
duttuğun işi..kercesine dutacan
iş senden memnin olacak
sen de duttuğun işden
memnin olacan
iş yüzüne gülecek,
her şey dengi dengine
sen işden gorkma(ya) can
iş senden gorkacak
fitne-fücür düşünmeycen ki
başın dik duracak
basdığın yer
zangır-zangır titrecek
adımın omzundan geniş olacak
yere sert basacan
gerisine garışma sen
evel Allah
evlerinin arkasından geçiyokan
Kara Sümen “-Döndü geçiyo gene”
derimiş
sert adımlarımdan
hinci nerdeee! ”
ne Kara Sümen kaldı ne de o Döndü
bırak yörümeyi
ayakda durcak halimiz yok
ha şükür olduğmuz hala
yarına çıkcağmıza
Allah Kerim”
“-adı üsdünde
gonar-göçeriz
kendimi bilividiğimde,
Gürdutlar gonalga yerimiz
Gocagayanın yanna defnediliridi
mefat edennerimiz
getsen-varsan-baksan,
bilemezsin hankı yıkık daş kimin
hepiciği anam-bobam-gardaşım
uruhuna fatiha mezerliğimiz
gardaşlarımın kimi Menemende,
kimi Çanakkalede, kimi yemende
anamın mezeri Alac(a) inlerde dellerdi
bobamınkını bilmen
kim arar, kim sorar, kim bilir hinci
ebem Deli Elifİn mezeri
Borlu Eşşeğalanındaymış
(Güzelbahçe)
kim arar, kim sorar, kim bilir hinci'
Dedem 'anamın mezeri de
Kırkbaş Yaylasındaymış
hep ahdetdim, nasip olmadı
oraya gadar varsan
kim bilir, kim gösterir
dur bakalım başında daş var mı'
dedikleyin;
ya suyun başı,
ya ağaş kölgesi, gonalgamız
emme illem geçilere yaylak, obamız
güderiz, sağarız, süzeriz,
bişirir-daşırır yer-içeriz
alma yanaklı olurdu böbeklerimiz
bir dağ eteğine konar obamız
daş cizeler, üsdüne altı direkli çadır gurarız,
ocak çokarırız
Sarıgeçili-Tırtar aşiretiyiz
“yörük, yörük yörüdü
kıllı deri sürüdü”
bi kaç deve, bi de geçi-goyun sürüsü
sürer gideriz
gonar-göçeriz'
İbrahim ÇelikliKayıt Tarihi : 7.12.2006 10:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Babam reçberdi, Dedem hala yörük, o yıllarda Yeldeğirmenindeki tarlada orak zamanı, eynelde aile bir araya gelir, nasihatlar edilir. Çocukların, gençlerin gelecek ile ilgili ufukları; bayıra oturup, engin süzülürken, gözler ufukta, kısık, dokunaklı bir sesle çizilir, hedefler verilir, hayat öğretilirdi, Üzerimizde emeği olan herkese saygılarımızla.. Yukarı Tırtar Köyü'ndeki akranlarım adına... İbrahim Çelikli

Dost, Tırtar'ın Aşiretinizin ismi olduğunu olduğunu sayende öğrendim. Ama ne anlama geldiğini (Tırtırlamak, tiftiklemek mi oluyor) söylersen öğreneceğim. Çok güzel yazmışsın kutlarım... itiraf ederim senin kelime haznen daha geniş... Saygılarımla
TÜM YORUMLAR (2)