Akın Akça - Duyuru-Hele bakalım neler ol ...

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Türkiye’de padişahlık sistemi işliyor. Başbakan ve maliyeci bakanın tılsımlı bir dokunulmazlığı oluştu(ruldu) medyada. Buna kanaltürk’te Emin Çölaşan da değinmişti. Son zamanlarda belki, eğitim bakanımız da bu padişahlık varyasyonlarının görüntüde ileri manevralarına eklendi. Tabi, başka türlü amaçlarına nasıl ulaşmaları olası olabilir ki, sadece despotizm işlerine gelir. İyi de acaba sn Çölaşan “gücümüz yettiğince..” iyi niyetli lafını sarfederken ve çok çabalamış haklı cumhurbaşkanımız sn. Necdet Sezer arabasıyla Emin Çölaşan’a selam vermek için yollarda görevini bırakmadan önce oralarda durururken; ne yapacakların tasarlıyorlar mıydı? Asla bir köşeye çekilip oturamayacağız, yaşlanınca bile; tarih bize bu lüksü tanımadı –bunun iyi yönleri de var, zor yönleri de… Ya ordu napıyor, kendi bildikleri var kesin, ama izin verilirse benim fikrim şudur ki, hiç köşeye çekilip olan biteni seyretmeye gerek yoktur, suçlular vakit geçirilmeden cezalandırılmalıdır çünkü bu kadar kötülüğü bir arada gördüğünü zannetmiyorum ben Atatürk Cumhuriyeti Dönemi’nin. Atamıza bağlıyız, acı çeken insanlarımıza cumhuriyeti vermeye mecburuz, o halde haydi kolları sıvamaya. Gerekli her şey yapılmalı, ama bu millet şeriata ve bölücülüğe teslim edilmemeli. Hükumettekilerin malum lafları hala kulaklarımızda, hukukçusuna değil ulemaya güvenen, bilim yerine dini her şeyin üstünde tutar, ki bu da aklı reddetmek demektir, halbuki Kuran der ki aklınızla inanın der benim bilgime göre. Cumhuriyetin karşı durduğu dinciliktir, dindarlık değildir. Dini yönlendirmeye çalışanlar, kendi amaçlarını önemsiyor, dini ya da Tanrı’yı değil, önce bunun ayrımını koymalıyız. Alevilik ülkemizin çok önemli bir unsurudur ve tarihten gelen böyle önemli noktadakiler asla bu zorlamalara prim vermemelidir, sonuna kadr direnmelidir. Namaza zorlayanlar, küçük çocukların bile başını örtmeye çabalayanlar, bunlar insan olamaz, bence. Ne kadar ki bunlar yapılagider, kesinlikle tepkiler artacaktır, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Ne İran, ne Arabistn’ız, ne de Avusturya… Herkes kendinin ne olduğunu bilsin, ve kompleksleri maske olarak kuşanarak para kazanma ve sırtını rahata yaslama sevdası ve kendini saydırma hastalığıyla bu çeşit yollara başvurmasın, bu büyük arbedeler çıkarır.

Şanlı TSK geceyarısı internet muhtırasını yanlış algıladılar, mitinglere dökülürken “ne darbe ne şeriat” lafları edildi. Bu çeşit bir tavrın “Hepimiz Ermeniyiz” yaklaşımından pek de farklı bir mantıksal süreçte işlediğini göremiyorum yazık ki. Olay şu, ‘Türkiye’de yaşıyoruz, hepimiz ermeni ve hepimiz türküz, ve hepimiz Çerkez ve hepimiz lazız, vs. Yani bu şu demek, darbe istemiyoruz denmez, zaten bunu ordu biliyor, iyiliğinden kuşku mu duyuluyor ki bu laf edilsin laiklik teminatçılarına? İnsanlar nasıl kandırılır bilmem, bu çeşit şeylerle uğraşmıyorum, akpliler çok güzel oyuna getirmişler yılların Yağmurdereli’sini. İmam Hatipli bile olsa alevi kökenli birkaç kişinin de partilerine katılması cabası.
Bu imam hatipli alevi akp milletvekili şeriatı savunmaya çalışırken, telefonla katılan Sünni bir fizik bilim profesörü ise laikliği savunuyrd olayların şekline bir bakın :) Yasama ve Yürütme aynı işlemeye başladı, son örneği de Yök başkanlığına kimin geldiğiyle alakalı. Dilerdim ki, türbanı serbest bırakmakla bu tip saçma şeyler azalsın ve gerçek olsun bu, ama bu saçmalıktır ve gerçekle de alakası yoktur. Bu laf aynı Gül’ün önceki şu lafını anımsatmaktadır: “Hayır, kötü şeyler yapmayacağım; artık Cumhurbaşkanı olunca laikliği savunacağım” İşte bu lafı ediyor ve medya buna bile pek tepki göstermiyor, ben ne diyeyim. Bunun için ödül bekliyor herhalde sn Gül. Ama bu sözünde bile samimi olamazdı zaten, şimdiki halini gene görüyoruz, hiç değişmedi. İşleri güçleri yalan dolan, talan…

Son Tandoğan mitingindeydim -bide bu uğurda rüzgar yedik nezle kaptık -hukukun siyasallaştırılmasına karşı tertiplenen. Tandoğanın oralarda birkaç türbanlı gördüm, sanırım oralara insanların neden toplandığından habersizdirler. Ama genel kültürlerini anketlere tabi tutsan pek de bilgilidirler, görürsün. Fakat olay şudur ki, tarladaki gariban ve mükemmel ninelerimiz, köylü başörtülü insnalarımız bunlar değildir. Onlar Anadolu insanıdır, türbanlılara ise bu gözle bakabilen varsa bana bir söylesin ne nedir. Hayrünnissa hanım hanımcık, türbanını çekmiş birde altına son model pembe topuklu –kim bilir kaç paraya- ayakkabı geçirmiş, eywallah, ne de çirkin ya, ayakkabının altı bile neden pembe, neden bu aptalca gösteriş, bu kadar gül suyuna uçakta ihtiyaç var mı Hayrünnisa hanım? Arap oluşumlarının geçmişini çok yerden çok şekliyle alan ülkemize taşınmasına izin vermeyeceğiz. Bizim bir sentezimiz vardır, ve Atatürk sayesinde daha da gelişen bu sentez, kendini bir de “Yurtta barış dünyada barış” ilkesi üzerine oturtmuştur. Ama şimdiki hükumet napıyor, savaş çıkarmak için sadece peçeye sarığa zorlasa iyi, bir de ağaçları katlediyor, barajlarla su ile cinayet işliyor… Suyun nasıl bir cinayet aleti olabileceğini de ilk kez bunlardan gördüm yahu. Şehirlar arası yolları para aracı olarak aşındırdılar; yakında soğağa çıkarken polisler bizden para isterse şaşmayın, işte kendi ülkemizde bunları yaşar duruma geldik; sebep? Bahçeli’nin sözünde duramaması ve ikinci kere bu bozguncuların başa gelmesi oldu -üçüncü kere olmayacak bu!
-

Tamamını Oku