Duyuru - Hele bakalım...-2 Şiiri - Akın ...

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Duyuru - Hele bakalım...-2

Halk bilinçli ve tepki veren olmalı. Çiftçi Öncel önce çıkıştı, sonra da tükürdüğünü yaladı tayipten özür diledi; demezler mi sen neydin ne oldun? olmadı Öncel olmadı. Yücel Aşkın hiç değilse şerefiyle hapiste yattı çıktı.
Yeni Yök Başkanı uğurlu mu geldi? . Daha gelir gelmez türbanı serbest bırakırsak türban giymekten vazgeçerler demedi mi. Kamuda türbana yeşil ışık değil midir bu.
Gül de dememiş miydi, “cumhurbaşkanı olunca ben düzelecem” diye. bu kadar saçma ve anlamdan yoksun bi laf o da.
tsk'nın kanına müttefik denilenlerin eli bulaştı. Bir de ordunun küçültülmesini şart koşuyor ab. bu koşullar altında birliğe girmenin yolunu açmaya çalışanlar vatan haini nitelendirilecek. Ne zaman ki gereksiz konulardaki dayatmalarından vazgeçerler, anca o zaman üye oluruz. Kimse şanlı Türk ordusu hakkında atıp tutamaz, bu askerlerin tek amacı bizi korumak. Ve onu yıpratmaya ve/veya küçültmeye çalışanlar sabrın sınırlarını zorluyorlar ama bir dereceden sonra seyirci kalınmaz bu gibi şeylere, onu da herkes bilsin. Tsk kendine yönelik bu oyunlara karşı, her daim uyanık olmalıdır ki zaten öyledir. Ordunun küçültülmesi olayına kesinlikle karşıyım. Bunu kötü amaçlar için baskılıyorlar, o da ayrı. Tayiple Olli Rehn’in nasıl ve neden futbol oyna(yabil) diği anlaşıldı, insanlık utancında anlaşmış gibiler. Eğer Tsk olmasa, bu bölge ve dünyada adaletin timsali bir olgu ortadan kalkardı. Kendi adaletsizliklerine bizi de ortak etmek istiyorlar. Gelecek olası gelişmeler için şimdiden uyarılır, bu bir yere götürmez, anca hükumeti devirir yerine yenisini getirir.

Dinci kesimin emperyalist uzantısı (özellikle) , sevgilerini üzüntülerini dinle paylaştıkları kadar vatan kavramıyla paylaşmak istemiyorlar –tabi dinden anladıkları da bir başka hikaye ya neyse. Ben mesela,Tanrı’yı kutsal görüyorsam, vatanımı da kutsal bir mertebeye yerleştirebilirim ve savunurum sonuna dek. Çok fazla kişi de bunu yapar. Ama bazıları için rahat yaşamak ve kasılıp çevresine emirler yağdırmak ve bunun getireceği geçici zevkler vatan millet toprak olgusundan daha önemli açılımlarıyla bunu fark ettim ve yazdım şimdi./ Zikir yapmak neden korkutucu bir biçimde kendinden geçmek olsun, bunu anlayamıyorum. Head Bang yapmak da bir çeşit kendinden geçmek değil mi sizce? Yanağına vücuduna şişler geçirmek bana vahşet geliyor. Ve kadınlara da uyguluyorlar bunu. Meclisteki kullanılan kadınlar da bunlardan farklı mı ki, ne dersiniz… O çeşit zikirlere, bazı metalik söylentilerde W.A.S.P’ın civciv ezdiği’ne karşı olduğum kadar karşıyım; insan da kutsaldır hayvan da bitkiler de. İleride bir de uzay çıkacak başımıza, uzayı da kirletme başladık çünkü; yani ileride gene başımıza biz çıkacağız demek oluyor bu:P Uyduardan artakalan sayısız minik parçacık ve toz zerreleri yakın çevremizi giderek sarıyor.

İnsanlar özgürler mi yeterince, hayır değiller. Dünyamız kirletilirken hunharca, hayvan ve bitki türleri hızla tükenirken –ki ilaç sektörü ne yapacak ileride? - savaşlar çıkar hesapları hala olduğu yerde aşikar dururken biz ne gibi bir özgürlükten bahsediyoruz. Bazı haklar tanınıyor ve mutlu olun ve teşekkür edin deniyor. ‘Azı karar çoğu zarar’ lafı anlayışı ile elimizdeki özgürlükleri sınırını zorlayana kadar kullanıp geri kalanı düşünmemek arasında gidip geliyoruz. Bu böyle olmamalı, amaç iyi olunca planlanan şeyler gerçekleştirilmeli; sizce de böyle değil mi?
-

Ara geçişte, Bir yazıya yer vereyim:

BİRLİKTE DÜŞÜNELİM BİRAZDA! ! !
Bu son yıllarda ILIMLI! olmayı çok güzel öğrettiler büyük çoğunluğa birileri.
Otuz küsur yıldır kardeşlik ve iyi niyet yokmuydu bizim aramızda?
Biz kimlere düşmanlık ettik de intikam peşinde koştuk?
Terörist başını bile en lüks otelde ağırlayan bizim askerimiz değil mi?
Ölenler(şehitler) başka milletin insanlarımı?
Kol, bacak, göz parayla olaydı akıttığımız kanın bedelini dünya ödeyemezdi.!
Bir yazı yazmıştım nacizane, kelle kaç tane? kan kaç kilo diye.
Orada bunları çok daha çıplak açıklamıştım.
Ben ekonomik kayıpları hiç düşünmüyorum ve umurumda bile değil.
Atamızdan sonra neler kaybettiğimize bakılırsa, önce kimliğimiz ve kaybettiğimiz insanlığımıza yanmalıyız biz.
Daha sonra da layık olmadığımız bir mirası nasılda har vurup harman savurduğumuza elbette.
Bize emanet edilen şu cumhuriyetin haline bakın bir.
Demokrasiden söz etmek için, demokrat olmak gerekir.
Bu yargıları adil yapabilmek için de bizzat yaşamış olmak lazım!
Nasılki ateş düştüğü yeri yakarsa, hepimizin biryerlerinin gerçekten yanmış olması gerekmez mi?
Benim içim yanıyor mesela.
Ya sizin?
Cebiniz mi yoksa?
Ekonomi ekonomi bu kimin ekonomisi söylermisiniz.
Borsada oynayan tahtalar bizim TÜRK şirketlerinin olmasa gerek.
Neyimiz kaldı satılmadık?
Terör, beslenme saatidir Emperyalistlerin.!
Yemek bizim ülkemizde de çok bol maşallah.
Vatandaşın iliği kanı,
parası pulu,
canı cananı bitti, sıra geldi ar a namusa değil mi?
Geç güzelim geç bir kalem geç....
O kalemleri bile kıran güçler kimler bellidir.
Aynen CASSUS belli gibi...
Bunu nasıl okuyacaklarını bilenlerde meclis koltuklarından belli! ! !
Siz hala düşünüyormusunuz yoksa ne yapmak gereğini?
ILIMLI OLMAK LAZIM ILIMLI! ! !
Fare üfleyerek yermiş adamın etini! !
ILIK ILIK YANİ! ! ! ! kirazçiçeği Edebyatdefteri.com
-
Türkiye sıkı bir dönemden geçecek ve geçiyor da zaten. Bu dönem ne kadar sürer, tahmin etmek zor ancak belli olan şudur ki laiklikten asla vazgeçilmeyecek, ve sonunda en temel o biçimiyle gene oturtulacak. Baskıların, derinliklerden tetiklediği antitezler(i) vardır; özgürlük asla vazgeçilmeyecek olan şeydir, ki bireyi özgür kılanın da dinle toplumsal yaşamı eşleyerek bağdaştıran laiklik olduğunu biliyoruz. Son günlerde kanaltürk’le rtük arasındaki durumlar biliniyordur. Türkiye’de aklı başında kalmış az sayıdaki kanallardan birine bu yapılıyorsa –kaldı ki son zamanlarda trt’den bile daha laik bir çizgidedir, kah sunucularının bakışlarındaki anlamlarda, zeka pırıltılarında, ifadelerinde kah bahsedilen konularla ve vs.- Yeni Yök başkanının daha ayağının tozuyla “Türbanı serbest bırakırsak, giyenler azalır.” Demesine de pek şaşmamak gerekiyor görünüyor. Bir laf vardır, bilirsiniz, “ne kadar yasak varsa o kadar kışkırtılır ve daha çok artar.” Evet, bazen bu doğrudur ama bazen de illa doğru olmak zorunda değildir bence. Ve ayrıca, bu bir yasak mıdır ki Allah aşkına. Bir sistem var burada, ve o sisteme göre isteyen istediği gibi giyinir ama kamu alanlarında uyulması gereken kurallar var. Bunu isteyen kabul eder isteyen etmez ama laik sistem bizim ülkemizin temel kuruluşundan gelen şeydir. Varlığımızın tutuşturucusu, füzenin yakıtı gibi…. Böyle bir şeye de karşı çıkılırsa, aynı ermeni türk kürt çerkez alevi vs. olaylarına girmek kadar saçma bir şey olur bu. Bizi biz yapan değerler neden böyle budalaca sorgulanır ve yıkılmaya uğraşılır anlamam. Bakın son olaylarda, Amerika’nın “Türkiye’nin kendi içinde bile pkk’ya yönelik bir müdahele yapmasını istemeyiz” gibi bir açıklamaları var. Bugünn duyduğum bir haberse aynen diyordu ki AB yeni belirlediği koşullarda ve o şartlara göre, Türkiye’ye hiç yer vermedi. Kanaltürk’e bağlanan Mine Kırıkkanat’ın şu dedikleri de oldukça manidar ve aslında anlamlıdır: “Böyle bir devleti ne yapalım…” Bu örneği şunun için verdim, böyle, cahilik için çelişkili sayılabilecek olası cümleleri, cümlecikleri bulup çıkartan gerici zihniyet “bakın bunlar bunu söylüyor, Türkiye’ye karşılar” gibi laflar ediyorlar; kimleri kandırabilecekler? Oysa orda denilenler tamamen farklıdır, devlet devlet ama laik devlet, din devleti değil! Sarkozy ve diğerleri bile bizim Tüsiad’ımızdan Medyamızdan ve malum olası partiye oy verenlerden daha iyi algıladı gittiğimiz noktayı. Büyük oranda bu sebeple almayacaklar, ertelediler bizi birlik yolunda. Ama demem şu ki, nedense –aslında şaşmadım ya- o kadar çok sevindim ki buna; eh artık, bir şekilde silkinmemiz lazım. Umarım artık bazı dersler almışızdır da, para için bile bizi gözden çıkartabilecek Avrupayı görünce biraz hanyayı konyayı anlamışızdır. Aslında bu biraz şaşılacak durum, biz değil mi ki Yunus Emre’lerin soyundan geliyoruz, gelin görün ki ekonomiyi bile şöyle bir kenara iten batı bizi dine doğru kaydığımız için bir kalemde gözden çıkarabiliyor. Yanı sıra, şunları tabi ki ekleyeceğim, en kötü olguları da sergilediler, hem teröre destek verdiler hem de iç işlerimizdeki düzenlemelerimize kadar dil uzatırken hükumete laik ol çağrısı bile yapmadılar. (bir de şu var, terör her ne kadar can alsa da, din baskısının uzun süreçteki bize ezası da bu kadar beterdir hatta belki daha fazla) Ama bu sessizlikleri gene de dünyanın gidişatına mani olamadı işte, ve birliğe girişimizin yolu tıkandı. Umarım hayırlı gelişmeler olur. Köşke giren türbandan sonra bir de üniversiteye giren türbanı kaldıramam. Hele böyle bir legalitede gelebilecek bir anayasayı ise hiç.
Sarkozy Fransa’sının bize karşı tutumunu asla tasviplemesem de bizim birliğe girmeyişimiz bazılarının istemedikleri ve çağdaşlık adına şu an belli belirsiz tökezleyen lehimize olabilecek bir gelişmeyi de getirebilecek umarım, bir bir sezgi yalnız.Royal Sarkozy’e üstünlük sağlasaydı daha iyiydi, ondan bir gömlek üstündü…

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 14.12.2007 05:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça