Duyguların Haritası- Garib Çoban

Engin Demirci
946

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Duyguların Haritası- Garib Çoban

Duyguların Haritası - Garib Çoban

Bu ıtlak zevkinin güncel versiyonun takma adı olan Ben olan Benden bahsedebilir miyiz biraz?..
İlkin peşin peşin itiraf edelim!..
Ben olan Ben târife gelmez.
Sevdiğim her şeyi, elimde tutabilsem de tutamasam da, her zaman seveceğim.
Çerçeve içine girmez.
Amma madem sual edildi boş çevirmemek icab eder.
Hayatta iki yol vardır!..
Biri aradığınız, diğeri bulduğunuz.
Bulduğunuz şey sorular, aradığınız şey ise yanıtlardır.

Yine neredeydik?..

Akşam iniyor, ayrılıyoruz yine ey sevgili.
Görüntüleri yeryüzünün ağaçlar, hayvanlar, kaputlarına bürünmüş yoksullar.
Analar, babalar, yetimler, öksüzlerin ey gözyaşıyla döl yatakları kurumuş insanlar.
Gezerim çok istediğimi.
Hayat, kesinliğe duyulan ihtiyaç ile bilinmeyene duyulan hayranlık arasında sürekli bir dengedir.
Oh, bu ölüler hep betonlar arasında gökte bir yıldızım.
Aydınlatıyor bizi ayıplarımızı örten kar’dan ayaydın yansıyan Huuu.

Belki yüreğimiz vardı

Alnımıza alnımıza vurun!..
Yüreğimize yüreğimize de haykırsın keskin kokusu karşılıksız sevmenin.
Aslında bu zevk, ben derken sen.
Ve o derken biz'e çağıran bir davet.
Sahra-yı kesrette, karada susuzluktan kavrulanlara.
Bahr-i vahdetten gel gel iden bir deniz feneri.
Ben, senin ben olabilmen için, sen oldum der gibi.
Önce biraz dilbilgisi okuyalım mı?..
O 3. Tekil Şahıs.
Hu-ve Müfred gayb.
O her ben diyenden ben dediği hâlde.
Hâlâ nesnenin bedenin ardında.
Gizli özne olarak kalıyor.
Bu sessiz insancık mezarları çemberinde.

Hakka aşık olan Kişi

Musa dağa baktı, Rabbini görmedi.
Ama sesini duyuyordu.
Çünkü gönül Kabe’dir.
Biz de öyle yapmıyor muyuz?..
Evet ayet hâlâ geçerli.
Şimdi de öyle!..

Birlik Kapısı

Keskin kokusu gönlüme şifa kar tanelerinin.
Hep yeniden ismini andırandan derinden derine safalar geliyor.
Ben karşımdaki beden dağına bakıyorum.
Sözünü duyuyorum, yüz perdesine bakıyorum, bakıyorum.
Ama kendisini göremiyorum.
O hep perde ardından kelâm ediyor.
İnsan denen canlıdan sevgi boşuna artık.
Yoksulluk çağı, putların sevinç, o öfkesi, o ısırışı, ezen, yok eden vicdansız çağın insanına nefessiziz artık.
Bizi hiç bir zaman terk etmeyene ya tevvab ya rahim olana sevdamız.
Bu dem biraz Yunus zevki sürelim!..
Bu vücûdum şehrine bir dem giresüm gelür.
İçindeki sultânun yüzin göresüm gelür.
İşidürem sözini göremezem yüzini.
Yüzini görmeklige cânum viresüm gelür.

Bir Hecenin anısı

Bir uyuşukluk b/aşka bir şey değil insancık.
Ah nerede vah nerede?..
Dağın ardına saklanmış.
Ama anısı sanki ağır bir kar tanesinin uçuşunun.
Kargaların kar bulutları arasındaki sisten yansıyor feryatları.
Dünyalık putlarıyla sevgiye meydan okuyanlar Hakkı’da, hakikatide inkar edenlerdir.
Onlar hep helaka gidecekler.
Zihin ancak nesne yönelimli okuyabiliyor.
Zira kendimi de nesne beden olarak algılıyorum.
Ve O'nu da hâliyle nesne zannediyorum.
Hatta kendimi bile bu beden zannediyorum, ben buyum diyorum.

Ve Hâlâ bekliyorsun

Israr eden putlarına yenilenler.
Umutsuzum benim, bilmem neyim neyi seviyorsun.
Evvelkilerin masalını okudun kabir başında.
Varlığın büsbütün akışını donduran.
Var-oluşu nesneleştiren.
Perde önünde akan filme mahkum ve mecbur.
Peki, bu perde ardında gizli özne olan ben olan ben ne?..
Felsefede mutlak soyutlama, mutlak hiçlik, mutlak bir şeysizlik, belirsizlik, tanımsızlık gibi bir terimle karşılıyorlar ki bizim şimdiki yok-var zevkimizde la ilâhe illallah'tır.
Onlar sevdiğini söyleyenler kesinlikle yalancıdır.
Siz her hangi bir k/adın değilsiniz, b/aşka tercih hakkınız var mı?..
Siz bir Maidesiniz, Aşkın ince manasısınız!..
Ama sessizce tek bir erkeğin gönül b/akışlarını, dikkatini çektiğinizde de kadın olabilirsiniz.
Bir bakış yeter bana, doğallıkla parlamayı, kendim olmayı tercih ederim diyene aşk olsun.
Gönüllerin sahibi putlaştırılıp vazgeçemediklerinizden daha çok sever bizi.

Karar saati

Belki başlangıcı ya da sonu getirecek, bir söğüt ağacının altındaki dünler.
Lâ kılıcı marifetiyle son soyutlamayı yaptığımızda.
Uyuşuk insanda iniveren rüzgar içindeki ölü yapraklar arasında yükselmek isteyen bir zavallı suret görürsünüz.
Bu değil, bu değil, bu değil, bu değil.
Renk renk içim içime sığmıyor tek bir sözcükle belki.
Sizi kendinizin en iyisine taşıyan bu karşılaşmalar var.
Ölümün çiçeklendiği yapraklar arasında korkunç, boğuk yürekler.
Yeryüzünde kaç gün mutlu kaldınız?…

Yalnız bir oyun

Yaşamak yok bu kadar putlaşmış insanlar arasında kendine bile acımasız.
Kapanmadan gök başka bir güne bir hikayeniz olsun.
Muhteşem ile öngörülemez arasındaki buluşmadır karşılıksız sevmek.
Kurşunlar bile insanı deşemez kabirdekiler gibi.
Olasılıklar diyarında mutluluğa ulaşılabilir insan.
Pencereler aklın diyarına göre çok daha açıktır.
Hepsini soyunarak çıkarıp attığımızda geriye ne kalır?..
Soyutlamayı yapan kalır.
Soyutlamayı yapan kalır amma soyut olarak kalır.
Sessizlik bu almış sokaklarını insanın.
İşte Ben olan Ben bu!…
İnsanı bundan böyle ölüm avutur mu, aşk için ölüm bile?..

Biri yaşıyor

Aslına dönüyor mevsim kar taneleriyle.
Ve insanın belki biri yaşıyor diye köpeklerin hüznü geziyor.
Sokaklardan açlıktan uluyan köpeklerin hüznü, pencerelerden dökülüyor yalnız insanın ışıkları.
Sessiz sokaklarda, kimsesiz banklarda, çocuksuz oyuncaklardan tatlı dizeler okuyorum.
Aslında gramerin kökeninde de bu yok mu?..
Elbette, Ben dilde bile bütün sahiplenmeleri yapan.
Ama kendisi sahiplenilemeyen öznedir.
Burada bir mutluluk tarifi de göz kırpıyor âgâh olanlarımıza.
Bu derin kopkoyu savaş insanın kendisiyle.
O eski sesi dinlemeye kapanmış gökyüzü.
Yaşamı aşacak bir belirti arıyor putperest insan.
Oysa yaban otlarının mezar yıkıntıları arasında bile çiçeklendiği aşklar vardır.
Gecenin karanlık büyüsünde belki biri yaşıyor diye seviyoruz kış mevsimini.

Kayıp kayıp gidiyor kar taneleri

Taşlanan sudan yükseliyor, yoruyor bizi sözler.
Ben olduğum için mutluyum, sahip olduğum şeyler için değil.
Parmaklarım kalemin üzerinde kayıyor.
Sevgi ve umut sözcükleri kafamda dönüp duruyor ve sessizlikten çıkıyor sevgim.
Bu dünyadan kaçıyorum ve yazıyorum.
Ruhumu teheccüt vakti özgür bırakıyorum.
Zaman aniden duruyor.
Unut o dünyanın tadını, korkuyu unut.
Ve şems vakti düşüncelerimin ekranında hayal kuruyorum.
Yazıyorum, kaçıyorum, hayal kuruyorum.
Sonunda özgürüm.
Yakıyor hâlâ boğazımı, burda yangınların dumanı.

Aynı şey artık derd içindeki derman

Tasavvuf dilinde 'Ene' bendir.
Ene’yi idrak edebilmek için, bir başka ene’ye gereksinim var.
Yani ötekinin şuuru, hissedişi yani gönlüne gereksinim var.
İnsan, insanın gönlünde dinlenir, gönlünde gözlenir.
Sessizliğin ortasında bir kucaklaşma.
Biz buradayız, tam buradayız, tam karşınızda.
Gezinen ve yolu bulan gönül eliniz değiyor.
İkimiz için yazılmış bir şiir gibi kar taneleri.
Sadece biz, sen, ben ve ikimizin kalbi sessizce atıyor.
İnna ise bizdir.
Artık karşılaşma var aynalaşma var.
Aynalaşma baka baka aynîleşme olur.
İkilikte birlik Kesrette vahdet.

Korkuyu unut

Hiçbir zaman ilham eksikliğimden şu anki kadar nefret etmedim.
Satır aralarında yürüme isteğini özlüyorum.
Kesinlikle nefes alıyorum.
Ama artık nefes vermiyorum.
Onu baştan çıkarmaya devam et.
Tekrar tekrar.
Parmak uçlarınızla ruhunuza dokunana kadar kalbinize dokunmak ve dudaklarınıza gülümsemeler getirmek için sevin.
İçimizde filizlenen bu mutsuz sözlerden, neşeyle lekelenmiş hüzünlü yazılar içinde canlı olarak nasıl uzaklaşabiliriz?..

Dündü, bugün buradayız.

Isıtan, güven veren süren büyük bir aşkın güneşi altında acıyı nasıl tersine çevirip yeniden mutluluğa dönüştürebiliriz?..
Bu söz fırtınası olmuyor.
Bekliyorum ilk samimi damlaları benim favorimdi beni unutuyor.
Kendimi her zaman yeni anlarla, tuhaf hislerle, lezzetli yıpranmış sözlerle karıştırdım.
Çoğu zaman canlı olan, cüretkar olan.
Karanlık olan bendim.
Yazmanın ateşi ve bir yazı doğurmanın mide bulantısı.
Anılmayı hak eden tek güçlü anlarımdır.

Yaprak dökerken gönül

Sözlerimde teheccüt vakti şüphe eken bazı çatlaklar, çelişkiler var.
Kaybolan bir güven, üzen bir korku.
Bir benin cüretkarlığı ve bir bizin ihaneti var.
Sağlam sadakatle bir seni seviyorum ve utangaç vefayla bir seni istiyorum.
O benim arkadaşım, aşkım.
Beni dualarıyla koruyan bir melek.
Ruh hallerimi, geleceğe dair umutlarımı, kalbimin çekmecesinde saklı sırlarımı ona emanet ediyorum.
O var dostum, aşkım beni dinliyor.
Onun kollarında, unutuyorum her şeyi, iyiyim, huzurluyum.

Kaybolmaya çalışırken bu kalma arzusu eşsiz kalacak.

Aşk aynı zamanda kelimelerin sessizliğidir.
Doldurulacak bir boşluk değil.
Birbirini anlayan, gözlerinde kıvılcımla birbirini arzulayan iki varlığın suç ortaklığıdır.
Düşünceler bir araya gelince kelimelerin ne önemi var?..
Hassasiyet anlarını geliştirelim teheccüt vakti.
Her b/akışın bir s/öz olduğu yer, şems vakti.
Bir gün nefeslerimiz karışacak.
Ben seni sensiz bana b/akışınla sevdim.
Rol yapan her insan, eninde sonunda repliklerini unutur.

Ben varım..

Yüreğimiz kalıyor teheccüt vakti bir bize.
Belki yüreğimiz 366 ser çeşmeden dolmuştur şems vakti.
Küçük bir düşünce geçici, yalnız ve çıplak bir hüzünle, sevinçtir sanki ölüm.
İnsanlar dünyayı cehenneme çeviren.
Ve ardından da cennete gitmeye çalışan varlıklardır.
Senden isteğim, dostça tavsiyen aşk olsun daima.
En mütevazı çiçek bile hayatının eşsiz olduğunu kalbinin derinliklerinde bilerek, acele etmeden bir çiçek gibi yaşar hayatını.
Musibetlerle beni pâre pâre etsen de.
Sen’i her zaman daha fazla seveceğim.
İncitmek isteyen yüzleşmediği bir yaradan saklanıyordur.
Başkalarını küçülten, kendi aşağılık duygusundan kaçıyordur.
Dünyaya verdiğiniz zaten sizde olandır.
Ey garib gönlüm, bitti o şiir, başka mısrâ gerekmez!..

Küp içindekini sızdırır.

Kışa tutulmuş yanlarıma soruyorum, cevabı sessizce bekliyorum.
Teheccüt vakti, şems vaktini sinesinde gizler.
Onun için Ben olan Ben, birlikte yürüye yürüye.
Divanına vardığımda, ya burada akan, şimdiki an deneyiminin kendisi; olan senin için vâr olan tek şeyse?..
Celalinin kemalini arıyorum, insandan koru beni.
İnsan bir kâinattır, koca kainat da bir insandır.
Teker teker bakarsan çok görürsün.
Bütün bakarsan tek görürsün.
O aydan aydınlık olan aynaya baka baka, biz oluyor vesselâm.
(Y.ed - Bir Lokma Bir Hırka Albümü)

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 29.11.2024 16:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bilesinki.. Ey Sevgili; Fitilin kaderi yanmak, mumun kaderi erimektir. Eriyip gideceğimi bilsem, yine de beni alevlendir!. Biz ancak birlikte hiç olabiliriz!… (Kavli Hz. Pir Şems’i Tebrizi k.s.) Oraya gitme demedim mi sana!.. Seni yalnız ben tanırım demedim mi?.. Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?.. Bir gün kızsan bana, alsan başını, yüz bin yıllık yere gitsen, dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?.. (Hz. Pir Mevlâna k.s.)

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Osman Akçay
    Osman Akçay

    Kaleminize gönlünüze sağlık.
    Her daim esenlikte kalın.
    Saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    O haritanın her noktasında ya hayali kurulan
    Ya da gerçekleşen "anıların izi" vardır,

    İşte bu yüzden unutmak fiili,
    Hatırlanmak içindir...

    Sevilen hiçbir şey kaybolmaz!

    Tebrikler Engin Bey.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)