gecemi huzurla boğan,
mihenk taşım,
kuyruksuz noktam,
kırlangıç çığlığım
ve
hovarda gönlüme avuçlarımla kazıdığım türküdür, dut ağacı
yani, sen! ; sağır ayna...
...
neyse, boş ver
artık iyiyim
haydi, git! ben, beyaz giymeden...
...
bir zamanlar, küçücüktüm!
ve
ana rahminde, sıcacıktım
sıcacıktı, rahmimi yırtan bebelerim
bir zamanlar; küçüktüm!
bir zamanlar...
...
bir zamanlar
çocuk ellerim vardı; yaşam, derin gibi...
henüz değmemişti tenime,
kirlenmiş sayfalara can veren siyah orkide
ve
bu zamanlarda dokunmuştu ilk kez
bu minarede okunan bahar ayazıyla yenik düşmüş minik kızıma
kırıldıkça, parlayan yakamoz / ölümüm! ...
bir zamanlar, küçüktüm
ve derinden kanlı kelimelerim,
menekşe yapraklarıyla düşünce dehlizime
kızıl paçavralar dolardım geceye,
cebimde sandığım, şiirlerle
_ki, hepsi benimdi! _...
oysa, tutunamadım diye küstü tüm yıldızlar bana
ve küstüm geçmişime, gelmişime
...
bir zamanlar, küçüktüm
ve gökyüzünden kıvrıldığım toprağa, iki adımlık dünyada
ay ışığıyla vurulmuştum çıplak sırtımdan,
gümüş kurşun, sürülü iken namluya...
oysa, bir çiftçi yüreği idi ellerim
ve bir çiftçi elleri idi gönlüm
düşünce serpildim mayın tarlalarında, haberin var mı?
bir zamanlar, küçüktüm
masum değil, küçücüktüm!
yüzün vurunca aynaya
nefessiz kaldım, titredi çenem
ve
susarak ölüme, dinledim beni
duydun mu?
Zeynep TavukçuKayıt Tarihi : 6.4.2008 16:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!