Özledim torunları gittim görmeye,
Gelinin çehresini bir görsen hanım.
Uyuyan çocuğa sussana deyip,
Öyle bağırdıki bir duysan hanım.
Yemek yapar tencereyi kırarak,
Kap kacağı birbirine vurarak,
Evde ne varsa bir bir sayarak,
Sanki hırsız var bir görsen hanım.
Yıkıp çehresini çatar kaşını,
Tulumba gibi sallar tiftik başını,
Her sözün sonunda ecel taşını,
Öyle vuruyorki bir bilsen hanım.
Çehresi turşu satar, limon suratlı,
Ben deyim katır sen de kıratlı,
Türkiyeliyim amma aslım Yozgatlı,
Dolaştım her yeri, bir görsen hanım.
Uzatamıyorum elimi yemek yemeye,
Korkuyorum gelin su ver demeye,
Torunlarımı bile öpüp sevmeye,
Eymeniyorum, hele bir görsen hanım.
Binbir vaadle beni yurdumdan etti.
Elimde ne varsa hepsini sattı.
En sonunda beni kapıya attı.
Kümesim olaydı, tünesem hanım.
Ne mal kaldı ne mülk, vermedik
Görgü dersi verir görgü görmedik,
En sonunda bana vurdu bir tepik,
Soluğu yanında aldım duy hanım.
Kıymak istiyorum inan canıma,
Biran önce varmak için yanına,
Hak etmiyorum dokunuyor kanıma,
Her sözü bir ok bir bilsen hanım.
CEYLAN'i der yaradanım aşkına,
Yardım eyle yoksul ile düşküne,
Darda bırakıp koyma müşkile,
Gün be gün duam bir duysan hanım.
Kayıt Tarihi : 22.3.2007 22:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiirimi Ankara'dan gelirken otobüsün içinde Yozgat'ın Sarıkaya ilçesinden bir ihtiyar amcanın eşinin ölümünden sonra oğlu ve gelinin evini malını sattırıp sana bakarım diye İstanbul'a getirip, en sonunda evinden kovduğunu ve eşinin mezarına varıp akşamdan sabaha kadar ağladığını anlatması üzerine yazdım.

TÜM YORUMLAR (2)