Bir hücre kadar dar bana bu dünya,
gökyüzü bir avuç ışık,
duvarlar yorgun, çatlaklarında soğuk bir sır var.
İçimde bitmeyen bir yangın,
adını bilmediğim yıldızlara yanıp sönen,
her gece düşer aklıma,
uzakta bir yerlerde
gözümdeki bu karanlığı yırtan bir sabah var.
Gardiyan geçer hücrenin önünden,
omzunda taşıdığı bir gurur gibi taşır anahtarları,
gözlerinde demirden bir sessizlik,
görmez o,
bu duvarların ardında yaşadığımı,
bu taşların altında nefes aldığımı,
umut, gardiyanım, sen bile bilemezsin bunu.
Duvarlarda parmak izlerim kaldı,
kağıda dökemediğim her kelime
avuç içlerimde saklı,
özgürlüğü tırnaklarımda arar ellerim,
çıkmak değil derdim belki de,
ama bilirim,
her insan bir parça gökyüzünü ister kendine,
bir parça bulut,
bir parça yağmur damlası.
Gardiyan, sen de mahkumsun aslında,
demirin iki yüzü var;
biri dışarda kalanlara,
diğeri burada yananlara.
Ama sen, dışarıda mısın gerçekten?
Dizlerinde bir zincir var senin de,
göğsünde bir kilit gibi sakladığın bir hüzün,
aynı gökyüzüne hasretiz aslında ikimiz de.
Bir gün gelip geçer belki,
demir kapılar açılır,
gökyüzü, mavi elleriyle dokunur yanaklarıma.
Sen de belki o gün anlarsın gardiyan,
özgürlük sadece parmaklıklara sığmaz;
bazen gözlerde saklıdır,
bazen en karanlık gecede,
yıldızların yokluğunda bile parlar.
Rüstem Badıllı 3
Kayıt Tarihi : 26.10.2024 01:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!