toprak kokan dermanı kıytırık bir
atölyenin karanlık odalarında dans
eden rahibelerde kutsal bakışıyor,
kutluyorlar sanki İsa’nın doğumunu.
sağduyulu ucube bir fikrin tuşlara
tökezleyen tıkırdamasına uyanan
kedilerin besili halleri gibi yegâne
bildiğim dostların teması ihaneti.
kaybolan bir ışığın, diş gıcırdatan
halleri sorguluyor; köşesine çekiliyor
tarumar yabaniye emanet şarkıda
melankolik eserleri kulağındaki.
uyanıyor çadırın şırıltısına sanki,
yağmur alıyor oysa umursamıyor
soru sorarak cevapsız boşluklara.
güvercin falı baksana daha makbul!
yarım yamalak yanıt daha acıtıyor
içinde şüphe fitilleniyor dim kızıla.
metaneti bilmem nerede arıyorum
diyor sesi kendince kızıl kahraman,
öyle hayal etmişti kendisini oysa.
sonradan öğrendi gerçek olduğunu,
letafeti süzülüp gittikten sonra. vah
halleri canavar ruhun kalesi miyom,
feragat etmişti evvel kırmızı şapkalı
masalları gerisinde bırakıp hayalleri
gençti, dinamiti icat etmişti ruhunda.
tutuyordu ritmi zulm etse piyanoya
sonra yarını vardı heybetine gebe,
duraklamıştı sadece durdurmadı
çarkı hâlâ dönüyordu bir çıngırtı ile
takır takır hissediyordu duymasada,
onca aşk yaşamıştı unutalı çok oldu
dalgın şapşal o maşuk hallerini. adı
çirkin kendi güzel cellatlara küfür
etmeyecek bir günden sonra. yoktu,
istesede edemeyecekti, meşakkati.
hem dönmüyordu artık geri kararlı -
koymuştu kafasına o açık yığılmış
dosyaları kapattı bir sabaha karşı
ezan okunurken, toparlayıp fırlattı
beyaza boyadı kat kat, evin odalarını.
Kayıt Tarihi : 30.7.2017 23:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!