1999, Ağustos 17'i depreminin yaşandığı Yalova'da eski bir evin onundeyiz; evin bütün kolonlarında o tarihin izlerini, çatlaklarla görebilirsiniz.Eski renginin yeşil olduğu belli olan bu ev; rutubetle, üzerinden geçen yıllarla birlikte kahvenin en yaşlı tonuna dönmüş; duvar diplerinde ise nemden küflenmeler...Belki de deprem altında kalmış bir çocuğun duvara çizmiş olduğu oyuncak evler bile duvarla çatlamış tam orta yerinden.Keşke, diyor insan hepsi öyle çizilmiş evler olsa da, kimse acı çekmese!
.Iste bu evin icinde o yasli annemiz, anacigimiz Muhayyer Teyze'nin, kuculmus masmavi, cekik gozlerini gormek insana aci veriyor inanin.Kapiyi yavasca aciyor Muhayyer Teyze, kamburlamaya az kalmis sirti; icinde onca aciyi barindirsa da gulen bakislarini buluyorsunuz karsinizda, size hemen bir cay ismarlayip hem de kendi elleriyle ' Zahmet Olmasin' ' sozune de kizan bir durusla agidini yakmaya başlıyor.Sımsıcak çay eşliğinde acı bir hikaye dinlemek.
Karadeniz Ereğlisi'nden gelip buralara gelin olmuş. Ah olmaz mışım güzel kızım, deyince de dolan gözleri boşalıyor insanın avucuna.Boğazında düğümlenen kelimeler o yaşlı narin elin yaptığı katı kurabiyeler gibi zor geciyor insanın boğazından.Muhayyer Teyze, bir teybe koyuyor türküsünü, kendisi de arada mırıldanıyor, birçok şeyi unutmuş gibi davransa da, bir kelimeyle ağlayacak bir pınar gibi duruyor gözleri.
Çeyiz sandığı da depremden sonra kurtardığı anılarından biri, onu kaybettiği evlatları yerine saklıyormuş evinde.Geçimi mi? Devlet maaşa bağlamış onu, şöyle ökçelisinden olmasa da dualarını eksik tutmuyor onlardan.Postacılar yoluyla evine bırakılan para, birkaç serserinin postacıları yolda kıstırıp parayı almasından sonra, polisler eşliğinde konvoyla olmasa da, evine özenli bir zarfta getiriliyormuş.
Muhayyer Teyze, üç çocuğunu depremden kaybetmiş, eşi ise yakın tarihte hayatını kaybetmiş, evinden ayrılırken bir sürahi su boşaltıyor arkamızdan, şansımız bol olsun diye.Ama ben, dayanamayıp ağlıyorum evin son çatlağını bitirmeden.
Y.Yaver
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman