Canım oğlum, bir taneciğim; seni doğurduğum geceyi düşünüyorum da.. Baban o gece nöbetçiydi her zaman ki gibi. Daha emekliye ayrılmamıştı, çalışıyordu. Uzaklarda bir tütün deposunda gece bekçisiydi. O gece bir ara eve gelip bir şeyler getirmişti. O da meraklanıyordu. Bana baktı, seni sordu. Birlikte yemek yemiştik. Nedense benim canım yemekten istememişti de birlikte yumurta kaynatmıştık. Peynir ekmek, yanında sıcacığı hala dudaklarımda bir çay; güzel bir kahvaltı yapmıştık baban sen ve ben. Sen canımdan can, kanımdan kan olduğun gece, karnımdayken yediğin en son yemekti bunlar. Kolay mı doğdun bilemedim. Hüsniye Ebeyi çağırdık. Gece onunla geçti. Babanı çağırmadık 'Oğlun doğdu, gel! 'diye,işine engel olur diye. Seni sabah gördü. Lacivert bir geceydi. Van gecesi. İçeride sıcak soba, dışarıda soğuk kar, pırıl pırıl yıldızlar... Bir yıldız vardı ki lacivert geceye düşmüş, göz kırpar uzaklardan.. Bu 'Bu Tarık! 'dedim. Canımın içi oğlum.' Senin adını o zamanlar koydum,içimden, canımdan can olduğun gece.
Minicik kundaklara sardım seni, süt kokulu sabahlarda emzirdim, çıngıraklı beşiklerde salladım.
Büyüdün,düşer de dizini kanatır diye gözledim. Okula gittin seni beş ders içinde özledim.
Üzüm gözlü kavruğum; 'Susamlı simit kokulu anılarımın içinde sen vardın Anacığım ' demiştin ya! 'Susamlı simitlerini özledim' diye yazmıştın büyük okullarda okurken... Susamlı simit yiyemedim sen yokken oğul. Boğazıma düğümlendi simitler, susamlar da acılardan acı.. Genzimi yaktı.. yaktı da kavurdu...
Sen Oğul, yeşil umudum, bir taneciğim, yumuk elli topacığım.. İlk yazını yazarken, kalemini tutuşunu görseydin. Şimdi uzaklardan ben dolmakalem tutuşunu görüyorum. Her kağıda imza atışını. O yumuk eller imza atmayı da öğrenmiş diyorum..İmza atmış da kural olmuş imza attığı kağıtlar..Herkes ona uyar olmuş.
Canımın canı acır oğlum sen ağladığın geceler.. Camında damla olurum süzülürüm geceye. Balkonunda mor menekşeye çiğ olurum; sen farkına varmazsın göz yaşlarımın.
Sen güldüğün, mutlu olduğunda, hani o bahar gözlü kızla.. bir güvercin uçar ya söğütlerin arasından, dallarda mutluluk olurum.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Nafia Ana
üstelik van da
istanbul türkçesiyle
mektup yazar dut gözlüsüne
izmirde koşuşturan işçiler gibi
sabah kahvaltısı niyetine ısırır simitini
sormayacağım niye dut gözlü bu oğlan diye
pamuk tenli değil, çekmemiş anasına
sahi ya
nerelerdesin
neredesin
nerde
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta