Açıkçası etnik yapılardan sıyrılabilmiş yeni insan, ulus ilahlarında kendilerini ve kendi eski benliklerini harbiden buluyorlardı. Ve böylece yeni ilahın, bir yığın sıfatlarıyla (totemci temsilcilik) tekçi ilahlığını çoklukta birliği kabul ediyorlardı. Yani teklikte (tek tanrıda da) çokluk görülmeye başlanmıştı. Başlangıcın ittifak içi çoklu totem olumlaması bir sentez gerektirme ile uzun süreç sonunda tekli oluvermişti.
Söz gelimi, yeni etnik birliklerin aidiyetçi ilahı, eski dönemlerin düzenleyen, düzenleyici olan olan ilahlarıydı. Ayrı ayrı ilahlara ait her birinin artı bir görevleri vardı. Söz gelimi bilgelik ilahı olan Enki’nin bilgeliğini, bilgelik sıfatıyla; eski Nanşe’nin altı ayda bir fena yerlere bakma türü yargılama görevi, ahlak sorgulamasını, ” yargılayan tanrı” olaraktan, “hesap gününün sahibi olaraktan” ve yine Marduk, Kingu’nun kanından ve etinden balçıktan insan yaratmasını,” yaratan sıfatıyla” Marduk (Amar- utu) tekçi tanrı anlayışında birleştirmişlerdi.
Totemci mantığın gelişmiş şekli olan ilahçı inanmaların en önemli özelliği, ilahçı anlayışın ittifakları hoş görmesi ve savunmasıdır. Bu topluma gidiş yolunda dehşet verici bir devrim ve ilerlemenin öznel anlaşılmasıdır. Eş deyişle sosyal yapıların benliğindeki travmadır da. Hal bu ki totemci mantıkta bir sosyal birlik diğer sosyal birlikle ne bir arada olabilir, ne ittifak edebilirdir. Yine totemci anlayışta farklı iki totem aidi ne de yaşamlarını paylaşabilirdiler.
Tüm bunlar tabu olan totemci yasaklardandı. Totemcilik, aidiyetçi oluşunuzun kimlikleşmesiydi. İki ayrı sosyal birlik, birbirini avlayandır. Biri birine yaşamsal olarak benzeşmemesi gereken, biri birinden buyruk almaması, biri birinin eşiğine ayak basmaması, biri biriyle cinsel ilişki kurması yasakçı, tabu olan istemeyen, bunların haram olduğu bir tabucu totem değerler ve müktesebatlar sistemi idi.
Toplumsal yapıya kayış ve ürünlerin takas edilirliği, işbirlikleri ilkesi ve ticaret, zorunlu olarak sosyal birlikleri ittifaka zorluyordu. İlahçı yapılanma, ittifaklarla ortaya konmuştur. İlahlar da, ittifaklara yol vermiştir. Sosyal birlikçi (totemci) yapının aykırılıklar üzerine olan tabuları, ittifak yapmaya hiç uygun değildi.
Sosyal birlikleri gürül gürül devindiren tabu ve totem algısı, ittifakın hiç işine yaramazdı. Ama totem ve tabunun ortaya koyduğu aidiyetleştirme ve meşruiyetlik sağlama kutsallığı da ilahçı dönüşme içinde tekrar kullanılır olacaktı. İnsanlar olay ve olguları, semboller (totem ve tabu) üzerinde anlıyor, yorumluyor, meşrulaştırıyorlardı. Ya da değişecek olgu ve olayları yine bu tabu ve totem sembolleri üzerinden toplum dışına atabiliyorlardı. Bu meşrulaştırma ve gayrı meşrulaştırma sosyal birliğin en temel düzlemi idi.
Sosyal birliklerin tabucu anlayışları olan yaptırım gücü, toplumcu ittifaklar içinde de ilah üzerinden dolanaraktan konverte (dönüştürme) ettirilmiş ve meşrulaşmayı toplum içinde de sağlar olmuştur. İlahlar ittifakların onayını ortaya koydular. Aynı zamanda da, birçok ilahın varlığı yeni düzenleşmeleri ortaya çıkarmalarının olumluluğu yanında, ittifakı çatışmaya götüren, ittifakı dağıtan ve ittifak içinde kendisinin üstünlüğünü ve egemenliğini ortaya koyan paradoksu da oldu.
Sümer ve Babil kültürü, bu ittifakların, ittifak içi çoklu ilahçı (plüralizm totemci) anlayış birliğini ortaya çıkardı. Bu anlayış birliğinin bir uygulaması olan panteonlar (ziguartlar) bu uygarlıkların içinde boy verdi. Sümer ve Babil panteonu (onlarca başka aidiyet tanrılarının hoşgörü içinde barışla bir arada bulunmaları keyfiyeti) bu müsamahanın, bu kültçü zengin devinmenin, bir kültür birikmesidir.
Kişisel ahlak, toplumsal olayların üzerine bindirilmemelidir. Yönetimlerdeki ahlaki yeterlilik koşulu insanlığın yasalarla tam denetilir olamadığı dönemlerin gözetmesi ve yeterli koşullarından biridir. Yasaları olan toplumda ahlakı özelliğinizden çok yasalara uymanız ve yasaları uygular olmanızdaki tavır ve tutumlarınızın meşruiyet içinde ya da hile içinde olmasının sorumluluğunun sorgulanmasıdır.
01.04.2010
Bayram KayaKayıt Tarihi : 10.6.2010 11:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!