Örneğin bir mıknatıs ile bir toplu iğneyi ele alalım. Masa üzerinde sabit duran bir mıknatısa doğru toplu iğneyi düz bir yüzey üzerinde, yavaş iterek yaklaştıralım. Bu yaklaştırmamız esnasında toplu iğne, öyle bir noktaya gelir ki, artık bizim yaklaştırmamıza gerek kalmadan çekilircesine (ki çekilir) kendilik hızlı bir devinim kazanarak, sizin itmenize gerek kalmadan, mıknatısa yapışır.
İşte toplu iğnenin cazibeye kapıldığı nokta ile mıknatıs arası, toplu iğnenin mıknatısla giriştiği bir ilişkindik alandır. Cazibeye kap ılınan en uzak yer, iliş kinlik alanının zorunlu bir son sınırıdır. Bu son sınır İliş kinlik alanının şeklini de belirler. Tabii ki mıknatıs ilişkilerinin giriştirildiği alan, düz bir çizgi gibi düşünülmelidir de. Girişme alanı mıknatısın tüm çevresinde, mıknatıstan her bir yöne doğrudur. Girişme alanının, lineerlikler de dâhil olmak üzere, nonlineer de olabilen, çok değişik formları söz konusudur.
Mıknatısa ilişkin uzayının şeklini de görebilirsiniz. Altına ufak bir mıknatıs yerleştirilecek, oldukça geniş yüzeyli bir kâğıt üzerine demir tozu serpiştirin. Alttan mıknatısı bir düzenekle ya da elle yavaş yavaş yanaştırınız. Mıknatısın ilişki alanı, kâğıt üzerinde ki demir tozlarını bir şekil içinde kümeleyecektir. Bu şekildeki bir girişme ile ilişkindik alanını ve ilişkindik uzayının, bitim sınırlarını görmeniz olası olacaktır.
Toplum da bir iliş kinlik uzayı gibi düşünülebilir. Toplumun ittifak ettiği insan yerleşimli coğrafya alanları toplumun ilişkinlik girişme uzay alanıdır. Toplumlar organik ilişkileşme gibi olduğu için, içte kapalı, dışa kısmen açık bir sistem girişmesi uzay ilişkindik alanını da uygular. Toplumlar insan temel gereksinimlerini sağlayışların bir girişme ilişkileşmesidirler. Her ilişkileşme bir karşılıklı sınırlanma ve bir karşılıklı sağlayışlar yerine getirme yükümleşmesidirler. Bu sınırlanma insanın hem zorunlu hem de bilinçli bir idrakle kendisinin de sınırlanmaya katılmasıdır.
Sınırlama da, sınırlanma da, üretim ve üretimin kullanılış tüketimiyle doğan yaşantılaşmalarla, kimi zorunlu bağlardan böylece kurtulmanın özgürleş ilmesidir. Bir alanda sınırlanma var edilirken, çok büyük bir alanda da sınırlanmanın baskısında kurtulma elde edersiniz. Yani toplumsal özgürlük, yalın sınırlanmaların girişen dokular üretir olma yeteneğidir. Bir keyfiliğin, girişmelerle kırpılır olması başka bir baskıcı zorunluluğun çözülmesindeki çok büyük bir kazanç kullanımınız olacaktır.
Sağlanan yeni kullanımlar, halkçı yaşam içinde tüketilirken kişisel keyfi özgürleşmeniz içindir. Sonuçta bu sınırlanmış kırpılmış ilişkiler toplumsal gücü ortaya koyarlar. Toplumsal güç de, bireylere aklının almayacağı denli zenginlikte ve çeşitlilikte bir kullanım değerlerinin tüketilmesi özgürlüğünü de sağlar. Toplumsal özgürlükler, keyfilikler içinde sınırlanır olmanızı, yok edişçi değildirler. Keyfilikler bireyselliğin tutum girişmesi iken, özgürlük sosyal ve toplumsal girişmelerin kullanım meşruiyetidir.
Toplum, bu anlamda, özgür olmak için sınırlandırmaları ortaya çıkarmış bir işleyiştir. Sınırlanmaları ortaya koyamadığınız zaman, ne ilişkileşebilirsiniz, ne de özgürleşebilirsiniz. Sınırlanmalar toplumsal gücünüzü sağlar. Toplumsal gücünüz de sürekli üretimle yeni yeni üretimle bitimsiz bir özgürleşmeyi sizlere sağlar.
Özel mülkiyetçi anlayışlar, gerek dış tehditlere karşın, gerek içteki tehditlerine karşın, kendi gücünü ortaya çıkarmıştır.
Özel mülkiyetçi gücün ortaya çıkması, eski sosyal birlikçi yapıdaki, kutsal ata totemler bağlayıcılığı ve sınırlayıcılığıyla tomurcuklandırılmıştır. Bu yapı giderekten toplumsal yapının içinde totemler birliğinin, plüralizmci somutluğu, yani çoklu olanın birliği ilkesi ve politeistik yapıların zorunlu bir birlenilirliği olaraktan ortaya çıkmıştır. Her yararcı yapının, içlerindeki kullanımlarının birikmesi sonunda, eski yapı birikimli olan yapıyla, çatışan yapıya, mutlaka dönüşürler. Politeistik yapı, toplumsal yapının başlangıcında, düzenleyen ilahçı anlayışlara dönüşerek halkı ve toplum ittifakını, oraya koyabilmiştir.
Bu görevleşme önce ikiz yapıları ve daha sonra çok başlı yönetim yapısını ortaya çıkardı. Ve çok başlı yönetimin de çarkıfelek usulü, deveranlı, sıra vari düzenli işleyişlerle aşıldı. İttifak içindeki etnik totemsi güçlerin her biri, gerekli birçok düzenlemelerin sağlanmasından sorumlu idiler. Her bir ilahın, ayrı bir görevinin olması, yapı içindeki etnik gruplar arası müritlerince, her bir grubun kendi ilahlarının üstün olduğu kanı tartışmasını ve üstünlük sıralamasını başlattı. Düzenleyici ilahlar üstünlüğü kavgaları ittifakın kargaşa yapısını ortaya çıkardı.
Birlik ve ittifakların süreçlerini düzenleyen her bir totemin görev alanı, birlikteki totemlerin (ilahların) tek tek olan düzenler olma sıfatları birliğin yeni anlayışlı ilahının (toteminin) uhdesinde yavaş yavaş toparlanan görüntüler ortaya çıkarmaya başladı. Bu pek çok ilaha ait her bir sıfatların tek bir ittifak ilahının şahsında birleştirilmesinin flu görüntüsü, giderek net ve tek tanrı anlayışına dönüşüyordu.Bu anlama somuttaki yürür olan halin durumundan çıkarılan bir okuma olup, halkın inanççı mantıklı sembol diline çevrilmesidir.
Artık ittifaklı yapı içindeki her bir etnik yapı, etnik totemlerin birliği olan bir ilahın kulu idiler. İlah birliği bir devletsi yapıyı süreçle biriktiriyordu. İttifaklar giderekten, bir yandan küçük devletlerin birliği gibi olan uluslaşmayı ortaya çıkardılar. Hem de ulusların tanrılarını ortaya çıkardılar.
Bu ulusçu tanrı anlayışı; eski aidiyetçi ilah ilişkilerini kapsıyordu. Yani; Anu, Tiamat, Dumuzi, İnanna, Gılgamış, Enki, Enlil, İştar, Şamaş, Geştinna, Nemrut gibi bir yığın aidiyetçi etnik anlamaların çelişkili birliğini taşıyordu. Bu yüzdendir ki, yeni devlet birliği içindeki her bir etnikçi oluşmalardaki, her bir kişi, yeni devletin birlik ilahına baktıklarında, kendi renk tonlarını ve renk tayflarını buluyorlardı.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 9.6.2010 09:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!