Buralarda asıl olan ve temel olan, zorunlulukların sağlanışlarıdır. Ve bu sağlanışların esnasında da adalet ya da paylaşım duygularınızı geliştirmek, yepyeni bir kazancınız olacaktır. Bu kazanççı sağlayışların toplumsal ittifakları ve toplumsal deneyimleri, biriktirile biriktirile sosyal toplumsal çevreniz oluşturulacaktır. Ve siz; bu düzenli çevrelerin içine doğduğunuzda var bulunan bir düzen girişmeleri yumağı olaraktan bunları karşınızda bulacaksınız. Bu içine doğulan düzen algısı sizdeki saltıkçı olma düşünmesinin kaynağıdır. Ve ortam ilişkilenmesi bu yüzden size çok karmaşık gibi gelir.
Bu karmaşıklıktan ötürü, sizin de adalet anlayışınızı karmaşıklaştıkça, adalet, mülk temeli üzerinde ki devinişleriyle, bambaşka hukuk gibi kulvarlarında adaletçi olmasına süreçleşecektir. İnsanoğlunun zorunluluklarına olan sahibiyetçi yaklaşımları, mülkiyetçi ilişkilerini doğurmuştur.
Yine zorunlulukların sağlanışındaki toplumsal ve sosyal girişmelerinden ötürü, keyfice bir kişiselci ya da kişisel yetkili, egemenlikçi özgürlük olmayacağını, belirtelim. Zorunluluklarımızı (temel ihtiyaçlarımızı) sağlayışlarımız, zorunlu bir ilişkileşmedir. Her ilişkileşmenin girişmesi de, kişisel serbestliklerdeki gibi olmayan davranışların, bir kırpılması ile girişim yaparlar. İşte girişenli kırpılmış, birbirine göre uygunlaştırılmış veya senkronize edilmiş, sağlayışçı davranışlar toplumsal girişmeli davranışlarımızdır.
Sizlerin, seçme ile yetkilenme davranışları verdiğiniz insanlar; “ biz seçilmişiz, halk (seçmen) en büyük iradedir! O ne derse, o olur! ” gibisinden yuvarlamalarla, kendi yaptıkları, egemenlikçi keyfi tutumlarını, seçmen iradesi ile özdeş kılarlar. Bu hal demagojik siyasetler için, boş söz devinmeli, içi boş söylemli siyasetler için doğru olabilir. Ama gerçekçi nesnel politikalar için lafı güzaftır.
Çünkü seçmenin iradesi de toplumsal sağlayışlardan ötürü kırpılır olmak zorundadır. Seçilme ile de, seçilenler belli hukuk sınırları içinde kalarak, yetkili yapabilirlik görevlendirilmesini sağlarlar. Değilse sınırsız keyfilikler, toplumsal örgütlenmelerin kendi nesnelliğinden ötürü, gide gide toplumsal sağlanışlar yerine, toplumsal sağlanmaz oluşlara dönüşecektir.
Çünkü toplum karşılıklı yükümleşmeyle olan sağlayışlar cümlesidir. Karşılıklı yükümleşmenin bir tarafı keyfileşirse diğer taraf da, bu keyfiliğe karşı bir direnç gösterir olacağından keyfilik yok olur. Girişen ilişkilerin hiç biri, diğer girişen ilişkilerin üzerine egemenlikçi olmamalıdır. Aksi durumda, üretiminiz de, adaletiniz de, yöneticileriniz de, size tam bir zulümle hükmederler.
Eğer toplumsal sağlayışlarınızdaki onlarca ilişkilerden kimisi egemenlikçi girişirse, karşılıklı sağlayışların her biri, kendi bağımsızlığını ilanla davranır olacağından, toplusal birlik çözülüp, her biri aşama bir önceki aşamasına doğru tersinebilir. Her aşamada oluşan bir yetkinlik ortadan kalkar ve o yetkinliğin süreçleri dağılır. Önce ittifaklar geriler, sonra da toplum. Yapılar en az toplumsal düzeyini sürdüren sefihlik düzeyine düşer. Zaten toplum ilişkilerinin her biri birbiri ile bağımlı ve bağıntılı yükümlülüklerden oluşmuştur. Bu zorunluluk yapıyı korur ve ileri sürdürür olmalıdır.
Bu nedenle, seçilmiş olanların, her biri kendi yetkilendirilme işleyişi içinde, yetki ve zorunlu sorumlulukların girişmesini taşıyacak yükümlülüklerdir. Halk bile, girişmeli öznellikler sağlar olmanın, girişme zorunluluğu nedeniyle, davranırlar. Ve bu yüzden egemenlikçi olamazlar. Toplumsal işleyiş böylesi bir yükümlüleşmedir. Ve toplum böylesi bir ilişkilerinin, birinin egemenlikleşmesine hiç kural tanımazdır. Kişi ve grup emenlikleşmesi yerini; görevleşme karşılıklı yükümlülük ve sorumlulukla denetilme gibisinden birbiri ile bağıntılaşma girişmesi yer almıştır.
Tüm bunların oluşması ile ortaya yepyeni bir toplumsal güç çıkar. İşte halk ve kişiler bu gücün üretimindeki paylaşımları kullanarak özgürleşirler, egemenlikleşirler. Söz gelimi bu toplumsal gücünüz ortaya bir uçak çıkartır. Siz bu uçağa binerek özgürleşirsiniz. Bunlar zorunluluklarımızı karşılıklı sağlaşır olmanın bağlamlılıklarıdır. Ama dikkatli olunmaz ise umulmayan beklenmeyen bir özgürleşmenin de, egemenlikleşmenin de kendiliğinden olmasının da ortaya konucusu olurlar.
Ki toplum böylelikle hiç tahmini bile yapılamayacak bir uzaya gitmenin egemenlikleşmesini ortaya koyabilmiştir. Bunlar, bireysel egemenci davranışların kırpılarak toplumsal devinime dönüşmesidir. Toplumsal devinim de, bambaşka bir egemenci oluşla ve özgür oluşla yansımıştır. Bu yüzden her bir sağlayışlar girişmesi ile kırpılma zorunluluktur. Kırpılma toplumsal gücü ortaya çıkarır, ama kırpılma öncesi girişmeler bu denli egemenlik ortaya çıkarmazlar. Böyle bir zaaflaşma, çıkacak olan toplumsal gücü geriletir.
Toplumsal güçlerin birikmesiyle de yaratılacak olan toplumsal egemenlik sizlere; bireysel, toplumsal, kullanım özgürlüğünü sağlar. Bir yerdeki kaybediş (bireyci keyfiliklerden) diğer yerden, topluma bir kazanç olarak belirir. Yani sağlayışlardaki kaybediş, sağlanışlardaki kazançla çok büyütülmüş bir getiri transferine dönüşür. Söz geçirme, gibi alt benci düzlemle olan sağlanışlardan kayıp edilecek kırpılmalar, toplumsal gücün kazancı olacağından, toplumsal güç kansere çare bularak egemenleşme kazancını ortaya çıkarır. Ya da paratoneri bulan toplumsal güç, sizleri tepenize düşen yıldırıma karşı koruyarak, özgürleştirecektir.
Bu nedenle seçilmiş olma bir alt benci düzleme uygun egemenlikleşme muafiyeti değil, aksine sorumlulukla bağımlılaşan bir yetkileşmeyi ortaya koyacak ki buradaki kayıplar toplumsal gücün kazancına dönüşsün. Görev yetkileşmesi size özelde o alanla ilgili, sınırlı ve diğerleriyle ilişkili bir yetki özgürlüğüdür. Genel bağlamda ise kendi alanı dışında bir sınırlanma belirleşmesidir. Bunu hıfz edip, başaramayan siyasetler diktalaşır. Diktalaşmak toplumsal gücün sağlanışını eksiye doğru geriletir. Yani toplumsal gücün oluşmasında, kayıplara dönüşecek bir olumsuzluklar olacaktır.
“Demokrasi adaletin temelidir.” Söylemi de, tümden yanlıştır. İşin tuhafı bunları akademik kariyerli doçentler bangır bangır bağırıyorlar. Burada yanlış olan,” temel oluş” kavramıdır. Yoksa demokrasi ve adaletin var bulunuşları yanlış değildir. Temel oluş, ilk oluştur. Temel oluş, önce olanın, sonraki olanı gerektirerek süreçle karşılıklı bağıntılaşma ilişkisidir. “Demokrasi, adaletin temelidir.” Gibisine bu absürtçü mantık, daha insanoğlunun, toprağı ekip dikmek, aklının ucunda bile geçmezken, ekip dikme eylemini biliyordu demektir. İnsanın adalet anlayışı, sosyal birlikler döneminden beri vardır. Oysa insanın demokrasisi, şunun şurasında 2800 yıl önceden beridir bilinirleşerek vardır.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 4.6.2010 05:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!