Düşünmeden yaşamak hayatı... planlar, projeler olmadan, sabah uyanıp gülümsemek kendine, akşam odana girerken yorgun da olsan huzur içinde... Hayat bu kadar karmaşık olamaz. Bu kadar acımasız da...
Piştim mi acaba diye sorarken kendime, piştiğimi düşünmek bile pişmediğimi göstermez mi? .. Pişmedim. belki erimeye adım attım. Yunusu gördüm rüyamda..bebek yüzüyle...Evet, bebek demişken mezarı da bebek mezarı kadar küçüktü... Yunus Emre ve pişmek... vücudumda yüzlerce toplu iğne var.. Pişmek...Toplu iğneleri çıkarıp çıkarıp atıyorum kendimden... sonra olur ki başkasına zarar verir diye topluyorum bir bir... Pişmek bu mudur? Bu olmasa gerek... Ey Yunus, sen gibi olamadım ben... hazanda solamadım. açmadım sinemi derya deniz çağlayanlar gibi insanlığa. sakladım benliğimi, kaçtım köşe bucak insandan. denge insanı olamadım Yunus.. Dünya ve ahireti yanlış tarttım. Ey Yunus ir el versen, bir selam bir himmet...Ey Yunus çamurlar içinde kaldı bu naren. renkleri bulanık, hisleri düşman kendine.. Ve Yunus, gel, gir gönlüme, bak dağınık halime..Söyle hangi mukaddes AŞK barınır bu virane gönülde... Kendimi sana şikayet ediyorum.
Bugün girdin rüyama. O masum yüzün, asır geçse de solmamış, çürümemiş vücudun... O sendin Yunus... Bana bir şey mi demek istedin? Ölüm var bilirim, gafillikte üstüme yok Yunus. Ya vücudumda ki o iğneler... zaman içinde dostlarım ihanetlerini saplamadılar mı sineme? Sen bilirsin ya ağlayışlı geçen gecelerimi...Ve sen bilirsin ya AŞKın insanı ne hale bürüdüğünü? Sen yüce olanı sevdin...sevdiğin kadar da yüceldin. Bense aşağı olanı sevdim..Sevdikçe alçaldı yüreğim. Elimde kalan ızdırap.. Lakin suçlama beni Yunus.. bilmez misin, Mecnun LEylayı bir basamak gibi sinesinden basıp geçmedi mi? Rabbına onun AŞKıyla ulaşmadı mı? ...Ey Yunus, anladım fani olanın hüsranı büyük olurmuş. Anladım en vefalı dost Allahmış. Anladım Yunus, AŞK koyduğum o şey meğerse zehirli bir okmuş. Pişmedim ama eriyorum an ve an... bir gün bitince ben, karanlıkta kalınca bu can, işte pişeceğim Yunus. bilirsin her madde farklı ısılarda pişer. Bizim özümüz biraz sert imiş. Zaman alsa da pişeceğiz. İnsan, insanı kamil mertebesine gelince ölürmüş. Tabi her insanın ulaşacağı en yetkin halleri farklıymış. Yunus, bir el ver bana, gir gönlüme... AŞK neymiş öğret, AŞK nasıl yaşanırmış göster. Dilime nağmeler sür, sür ki AŞK AŞK diye inlesin, şiirler düzsün. O gerçek AŞKın dersinde hocam ol...yoruldum.. vurdumduymazlaştım. sustum, susturuldum. Bana güzeli öğret, fıtratımın gereğini yapayım. Şimdi sen kal orda... Ve bekle de beni... Geleceğim Yunus.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla