Güneşli ve güler yüzlü bir Haziran ikindisi Haliç kıyılarında “ama” sözüyle çürütülen bir sevdanın inkarına şahit tutuyorum bir Ocak sabahını..
Kahvaltı öncesi kurulan,lüzumsuz olduğu kadar tanıdıktı yan yana dizilmiş cümleler.Kesin bir üslupla yazıldığı belliydi belli olmasına lakin alnına silah dayanmış yetim bir kız çocuğunun uydurma öfkesi gibi tozpembeydi..
Zaten anlam veremedim hiçbir vakit “yokum” derken varlık göstermeyi şehrin vefasız sokaklarında! Hem yok hem var nasıl olunurdu ki? Malumu kendinde saklı,meçhulü göğsüme saplıdır o kesif mektubun..
Her hikayenin başlangıcı vardır, bir de sonu; belki de başlangıcı belirsiz olduğu içindir bu sevdanın sonsuzluğu..
Sınır kapılarında unutulmuş verilen sözler,gavur kanı bulaşmış ellerine vefanın..Pazar yerlerinde yitmiş pahası elmas bakışların; banka hesapları,hesap cüzdanlarıyla devşirilmiş otuz üç yaşın cennet kokusu..
Yün yastıklarda kalmış düşlere ışık tutamaz artık o “en parlak yıldız”; şerh edilmemiş bir ayrılığın şerefine not düşülür tarihsizliğin gölgesinde..
Şimdi kapıları söküyorum pervazlarından; yerlerine tuğlalar diziyorum.Köprünün diğer yanına bakan pencerelerine siyah tüller asıyorum evin; Kız Kulesi açıklarından denize atıyorum tüm şehri yakabilecekken bir çakmak bir yüzük ve beş kardeşten ilkini..
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta