Hayatını Türk irfanına adamış, küçüklüğünden beri çileli hayatında yalnız, dertli, sevgiye muhtaç… Tek sığınağı kitaplarla dost, öğrenmeye aç… Hakikati arayan, sorgulayan, düşünen bir mizaç… Karanlık dünyasında ışık saçan, uyanık bir bilinç… Düşüncenin kırkambarı kim olabilir, düşündünüz mü hiç? Tabi ki, kendi deyimiyle bir fikir işçisi Cemil Meriç…
Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir. Sağ-sol, gerici-ilerici ifritlerinin sloganlaşıp insanları yönettiği, aklın sustuğu fakat namluların konuştuğu kırık yıllarda ortaya çıkıyordu. Türk insanının uyuşan şuurunu tarihin, ilmin, hakikatin mızrağıyla uyandırmak istiyordu.“Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın daha doğrusu bir ülkenin; idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim.”
Yangından kaçar gibi memleketinden uzaklaşan aydınları eleştiriyordu. Aydınlar arasında düşünce birliği yoktu. Tanzimattan beri Türk aydınının alınyazısının, aldanmak ve aldatmak kelimelerinde düğümlendiğini söylüyordu. Edebiyatımız gölge bir edebiyat, düşüncelerimiz gölge düşünce. Toprak kaybedilen en değersiz şeydi belki de. Türkiye ruhunu kaybetmişti. Bu cinayet biz aydınlar dâhil hepimizin eseri diyordu. Çareyi yine kendisi söylüyordu: “Zindanımızı yıkmak, mimarı ve işçisi cehaletimiz olan zindanı. Önce kendimizi tanımalıyız. Nasıl bir tarihin çocuklarıyız? Ne soran var, ne bilen. Birleşmek ve düşünmek zorundayız…”
Cemil Meriç, sessiz yığınların sesiydi artık. Geri kalmış yaftasını Türk insanını göğsüne yapıştıran Avrupa’ya karşı bir isyandı. O, daha küçük yaşlarda Fransızca eğitim almış, batının doğru ve yanlış yönlerini onlardan daha iyi tahlil etmişti. Çağdaş uygarlık ninnileriyle kendi öz değerlerinden koparılan ülke gençliğini uyandırmaya çalışıyordu. “Ne batıyı tanıyoruz ne doğuyu…En az tanıdığımızsa kendimiziz. Biz Müslümanlığından, doğululuğundan, Türklüğünden utanan, tarihinden utanan, dilinden utanan şuursuz bir yığın haline geldik.” Bir başka şözünde: “Ne yazık ki Batı’dan pozitivizmin döküntüsünü almışız. Batı sırtını maveraya çevirmiş, ruhunu şeytana satmış ama madde dünyasında zaferler kazanmış, kıtalara ferman dinletmiştir. Avrupa yarım. Biz yarım bile değiliz.” diyordu.
Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bir ülkede düşünce adamı olmak zor olsa gerek. Tabuları yıkmak zordu, her adımda şuura dur emrini veren, düşünene nefes aldırmayan tabuları… Meriç’in deyimiyle çağdaş Türk aydını mağaradadır. Bu taassubun yıkılıp, hakikatin mağaranın dışında aranması gerekir. Işık Doğu’dan gelir. Bu ülke maddeci kültürden mana dolu irfana dönmelidir. “Murdar bir halden, muhteşem bir maziye kanatlanıp uçmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.”
Meriç, hayatını iki kelimeyle özetler: “Öğrenmek ve öğretmek.” Fransız düşüncesinden Hint Felsefesine, Rus romanından İran şiirine kadar her konuda çalışmış, çeviriler yapmıştı. 1954 yılında ileri derecede rahatsızlık çektiği gözlerini kaybediyordu. Görmeyi çok istediği Paris’e tedavi için gitmişti. Ama ne Paris’i görebildi ne de tedavi olabildi. Bu yüzden daha otuz sekiz yaşında karanlığa gömülürken; “Yaşamak, yaralanmaktır. Yaralanmak da güzel…” sözü hayatın gerçek manasını hafızalara kazıyordu.
Tıpkı Reyhanlı’da geçen çocukluğunda olduğu kadar yalnızdı. Bir Rumeli göçmen ailenin çocuğu olarak dışlanmış ve içine kapanmıştı o zamanlar. Yine dost olarak kitaplara sarılacaktı. Azim, sabır ve çalışma…Necip Fazıl Meriç için: “Allah’ın, iç gözü iyi görsün diye dış gözünü kapadığı sahici münevver.” diyordu. Karanlıkta parlayan bir yıldız gibiydi. Düşünce dünyasını ışıklandıran yeni bir dönem başlamıştı. Ömrünün geriye kalan kısmında eserleri duru bir kaynaktan akarcasına yayınlanıyordu. Yaptığı eşsiz çeviriler takdir topladıkça, hayata tutunma sevinci artıyordu.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
severek okuduğum bu güzel yazı için kutlarım sizi....tebrikler dost
severek okuduğum bu güzel deneme için kutlarım sizi....tebrikler dost
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta