Yoksul bir matematikçi bir babanın çocuğu olan Galileo Galilei’yi, fakirlik illeti korkusu ile babası oğlundan; Dünya'da matematiğin varlığını, Galile'den gizlemeyi başarmıştı.
Ne var ki 19 yaşında iken bir rastlantı sonucu geometri dersi dinler. Hayran olur. Hanya'yı Konya'yı anlar. Cenneti yasağa tercihen, yasak meyvenin çekiciliğine kapılır.
Eylemsizlik ve ivme kuramının peşine, havsız bir ortamda ağır ve hafif cisimlerin aynı hızla düşeceğini söylemişti. Ama bunlar başını derde sokacak türden değildi. Daha doğrusu dinin de bilmeyip, hiç söz söyleyemediği alandı bunlar.
Başını derde sokan asıl konu, geliştirdiği teleskoptu. Ayın yüzeyi dağlıktır dedi. Hoppala sırası mıydı şimdi! Venüs'te ayın safhaları gibi biçim değiştirir diyordu. Bak hele zındığa! Dehşet saçmıştı. Daha da korkuncu kusursuz yaratılmışlığın abidesi Güneş'te lekeler var diyordu. Bu açıkça Tanrı'nın yarattıklarının lekesiz ve pürüzsüz olmadığını söylemekti. Vay zındık vay!
Olan şuydu; kilise din diye Batlamyuscu ilk çağ anlayışını yaygın ortalama kanaatini sırtlayıp, ilahi patentle mühürleyip, halkla şekillenip bilinçlendirmişti! Kolay değildi 1650 yılın hıncı vardı. Deşifre olan salt yanılmazlık hırçınlaşıyordu.
Bu söylem Üniversitelerce kesinlikle yasaklandı. Geometri şeytan işi sayıldı. Geometri yapan da, öldürülmesi gereken şeytandı.
Kilisede iç şüphelerine düşmüş kendi kendine sorular soruyor karşılık cevapları üretmeyi de gözden ırak etmiyordu. Başka gezegenler varsa, orada oturanlar da Nuh'un soyundan mıydı acaba? İsa'nın bağışlamasına nail olacaklar mıydı? Kilise için çetin sorulardı bunlar.
Pabuç pahalıydı. Kendide teleskopta kusursuz olmayan nurlara, nurların yüzeyine bakmışta tövbe estağfurullah çekmişti.
Artık bol keseden atıp tutamıyorlardı. Daha sözlerinin sonuna noktayı koyamadan, bir başka gelişme onların söyleminin tam tersini belirterek, yalancı çıkarıyordu. Halkın kiliseye karşı inancı zayıflar olmuştu. Bir şeyler yapılmalı, imanı kurtarmalıydılar! Maazallah iman bir giderse...
Galileo engizisyona teslim edilmeli idi. 26 Şubat 1616 günü yargıçların önüne çıkarıldı.1600 yılında kitapları ile yakılan Giardano Bruno'nun diri diri yakılması üzerinde 16 yıl geçmişti. Kopernikus'cu görüşü benimsemeyip yaymayacağına ilişkin söz verip salındı. Dünya dönüyor diyen kitaplar yasaklandı ve yakıldı.
Galileo Floransa'ya çekildi. Arkadaşı 8. Urbino; 1623 yılında papa olunca bir cesaret geldi. İki büyük yer sistemini yazmaya başladı. Bilim dünyası sevinirken kilise çılgına döndü. Tekrar Roma engizisyonuna çıkarılır. Yine sözlerini geri alır
Ama kilise bu kez tedbirli davranır. 3 yıl boyunca her hafta halk önünde bir kere pişmanlık (nedamet) Mezmurlarını okuması koşulu ile ve ilk uygulamasını halk önünde okuyarak yaptıktan sonra kısıtlı salıverildi. “”Dünya dönüyor demek sapıklıktır”” dedirtilip kilise övdürülecekti. Artık gözaltında bir ömür. Arkadaşları ve akrabaları ile görüşemiyordu. 1642 yılında 5 yıldır kör olduğu bir sırada, yaşamı noktalanacaktı.
Bilimle kilisenin (dinlerin) çatışma tarihi, bu öğretilerin (kilisenin) yanlışlığını, bir zamanların var olan ilişkilerinin, şimdilerde, yanlışlara düşürdüğünü açık açık göstermektedir. Giardano Bruno ve Galileo, Flade gibi onbinlerce cesur yürek, erdemli insanlara, işkence ve öldürme işlemi uygulamasıyla daha baştan bize; kilisenin (dinlerin) doğru olan her şeyi bilmediklerini anlatmış oluyordu.
Tarih göstermemiştir ki hiçbir bilim adamı Hiçbir din adamına, bırakın işkence edilip öldürülmelerini, en ufak bir üzünçlerine bile sebep olmamışlardır. Böyle Bir şey olsa idi bu açıkça bilim adamının düşüncelerinin doğma olduğunu gösterir idi. Doğma, yakar yıkar öldürür. Bu tutumunu haklılığın bir galibiyeti sayan zavallılıktır. Ruhbanların bu şiddet ve dalaletleri kendi cahillik ve asalaklık bilmezliklerinin sömürü ilişkilerinin meydana çıkarılmasıdır.
Günümüzdeki şiddet bilimselliğin değil, ekonomik siyasi ve inançsal yapılar başarısızlıkların cebiridir. Hiçbir bilimsellik suyun H2O olduğuna inanmanızı zorlamaz, ilgilisi bile değildir. Bu tavır bilinçli olanın, ben insanlığımı üreterek oluşturuyorum, insanlık mazinin ürünüyüm, diyebilecek yetkinliğin bir aşaması sorunudur. Değilse tehdit şantaj ve afakî bir ödüle havale ile suyun bu, hidrojen oksijen terkibine inanırsanız, kurtulursunuz cennetliksiniz, değilse hapı yutan bir kâfir cehennemliksiniz demez. Ya da bu bilgiye karşı oluşla, toplumda dışlanırsınız demez. Bunlar haksızlığın ve yanlış olanın metot ve donanımıdır.
Saltın olmadığı gösterilmişti. Yani mutlak doğrular yoktu. Doğrular yer zaman bağıntılı ilişkisel izafi yaklaşıklıktı. Doğru olan yeniler, daima eskiden çıkarı olanları huzursuz etmiştir. Örneğin protestanlar1. Elisabhet döneminde Cuma günü oruç tutmanın gerekli olmadığını söyleyince, çağın balıkçılarını ayaklandırmıştı.
Bu şu demekti salt yoksa izafi olan şimdiki doğrular için tanıdığımız tutumlama yaygınlaşma özgürlüğü, aynı şekilde de, yanlışlara tanıdığımız bir özgürlük olacaktır. Çünkü bilginin izafiliği zamanla ikmal edilen ilişki düzeni, sosyalite de onu akim ve atıl kılacaktır. Evren insanoğlunun düşündüğü tabulara cevaz vermiyordu.
Aydın düşünce özgürlüğüne bugün yapılan tehdit Giardano Bruno (1600) ya yapılan uygulamaların döneminden kat be kat fazladır. Aydınlara baskı en çokta hükümetlerden gelmektedir. Kiliselerin kutsal tabusal dokunulmaz baskı kıyafetine bugün, hükümetler bürünmüştür. Aydınlanmaya Dünya'nın her yerinde, çeşitli çelişkilerle dinden ziyade bugün hükümetler karşı olmaktadır.
Ama toplum daima ve her koşulda, Kopernikus, Galileo, Bruno ve Darvin'ini yetiştirecektir. On bin yıllık dokunulmaz tabulardan, kutsallıklardan geriye bir şey kalmamıştır. Ama evirilen evren, dönmeye devam ediyor.
Avrupa kendisi ile bin bir gözyaşı pahasına hesaplaşmayı başarmış bir kült ve eviriliştir. Hiçbir farklı kült olmasın ki, kendisi ile hesaplaşmadan, aynaya bakıp; görüntüsünü düzeltmeden, gidebileceği bir yer yoktur. Sürünüp sömürülmeden maada... BİTTİ
29.01.2009
Kaynaklar
1- Dine Karşı Düşüncenin Tarihi Albert Bayet
2- Bilim ve Din Bertrand Russell
3- Düşünce Tarihi Orhan Hançerlioğlu
a href='http://www.ozgurlukicin.com' target='_blank'img border='0' alt='Pardus... Özgürlük İçin...' title='Pardus... Özgürlük İçin...' src='http://www.pardus.org.tr/banner/bts01.png'/a
Bayram KayaKayıt Tarihi : 11.2.2009 12:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!