Bayram Kaya - Düşünce Devinimindeki Mutl ...

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Monoteist inanmaların ortak noktası şudur. Yaratan ve yaratılan vardı. Yaratan egemen ve bir olan Tanrı idi. O dilediğine, dilediği gibi, hesapsızca mal mülk ya da gazap, hiddet zaruret verir idi. Elde bir şey gelmezdi. Razı olup katlanan, bu Dünya'dan da, ahrette de kazançlı çıkacaktı. Âlemleri yaratmıştı. Varlıklar; O'nun tarafından, baştan beri nasıl yaratıldılarsa, şimdisi de, ilkinin aynısı olan bir yaratılışla, bir değişmezlikle; yaratılmaları söz konusu idi. Değişme demek, bu dinlerin kökten inkârıdır. Köleler efendi olamazdı. Çünkü Tanrı, kimimizi kimimize hizmet etsin diye yaratmıştı. Zenginlerde merhametle sadaka vereceklerdi. Tamamen köleci düzenin çelişkilerini yorumlayan bir anlayıştılar.

Toplum olarak, nasıl üretip, nasıl paylaşılıyorsa, hukuk da; inançlarda; sistem de; haklar da; özgürlükler de ona uygun olacaktı. Kural bu idi. Bu böyle gelmişti ama monoteist anlayışla böyle gitmeyecekti. Toplumlar hızla ve süratle gelişip değişirken, Hiçbir şekilde değişmeyen, nasılsa öyle olacak, değişmesi bidat sayılıp küfür olan bir direniş ve yakma yıkmalar, asıp kesmeler sürüp gidecekti. Kendi anlayışını hak, karşı tarafı batıl bilen bir hoşgörüsüzlük sindirmesi yaklaşımı, monoteist anlayışların temel şiarıdır. Günümüze değin süren bir sanı taşırlıktır. Değişme demek, köleci düzenin değişmesi, tanrı düzeninin değişmesi anlamına geliyordu.

Tarihte monoteist anlayışlar saman alevi gibi bir parlayışla işe girişip, zamanla tam bir sönmenin skolâstiğini insanlık tarihine armağan edeceklerdir. Parlaması içinde bulunduğu toplumun köleci düzeni ile uyuşur olmasıdır. Sönmesi ise içinde bulunduğu toplumun ilişkilerinin değişmiş olması, kendinin bu yapıya tam cevap veremez olup, kendisinin bir sorun olmasıdır.

Bu skolâstik yaşantılaşma, Hiçbir paganist anlayış bile, insanlığın kaderini böylesine olumsuz etkilememiştir. Böylesine bir bağnazlıkla ölme, öldürme görülmemiştir. Hasan Sabbah bile bu anlayışın gerçeğidir. Ancak Avrupa'da uzun bir 1800 yıllık sürecin ağır aksak nicel biriktirimleri; monoteist anlayışa, kiliseye verilen çetin ve kanlı bir mücadeleden sonradır ki, laikleşme; yani aklı önceleyen, aklı öne alan, aklı kullanan; inancı değil bilimi rehber alan anlayışla bilimsel ilerleme, akıl almaz bir hızla ve toplumsal dönüşümlerin ivmesi ile insanlığın yüz akı olabilmiştir.

Tamamını Oku