Düşünce devinimindeki Mutluluklar 15

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Düşünce devinimindeki Mutluluklar 15

Örneğin, yapı içinde, daha önceden, geliştirilen, uç veren ve Kurtuluş Savaşı sonrasının yapılaşmasına ilham olacak bir tutumda, Latin alfabesinin kullanımını yaygınlaştırmak isteyen Abdülmecit’tir.

Görüldüğü gibi çağdaşlaşma, batılılaşma yapının içinde, Osmanlının ağır yenilgili savaşları sonrası süreç içinde, adım adım oluşmuştur. Yapıdan çıkıp yapıdan şekillenmiştir. Birden travma yaratacak, soğuk bardağa kaynar su koyuşun etkisi ile şok bir hareket değildir. Bu, söylemden de halkın bütünü buna mütemayildir anlamı çıkarılmamalıdır. Ama halk da bunları hiç bilinmiyordu, yapı hazır değildi, birden ortaya çıktı demek, hiç tarih bilmemek, gelişi güzel konuşmaktır. Eğer böyle bir tarihi süreç olmasa, halkın yatkınlığı, halkın bilir ve duyar oluşu olmasa idi, bu girişim teşebbüsleri ile ikame edici; tamamen başarısız olurdu. Hâlbuki durum tersine olmuştur.

Atatürk devrimleri olarak bildiğimiz, bir yığın yenileşme, modernizasyon hareketleri olanlar:
1- hukuk; Tanzimat döneminin, en önemli güncel icabı hal meselesidir.

2-Yine hakeza tevhidi tedrisat kanunu 2. Mahmut'un bilinen ıslahat hareketlerindendir.

3-18 yüzyılın merkantilist tutumunun bir yansıması olan yerli malı kullanımı, 3. Selim'den Cumhuriyet yasalarına, mazide kalan bir anının göndermesidir.

4-Atatürk'ün kılık kıyafet devrimi, 3. Selim ve 2. Mahmut'un daha imzasını soldurmamıştır.

5-Alfabe değişikliği Abdülmecid'in tasarılarındandır. Kurtuluş savaşı muzafferine, suçmuş gibi travma yapma isnadı edenlere göre, acaba bir “”travma”” daha o zaman Abdülmecit tarafından da mı başlatılmak istenmişti? Daha niceleri;

6- ölçü ve zaman birimlerinde yenileşmeler de hep Osmanlıdan beri bir türlü oturtulamayan hareketlerdi.

7- Cumhuriyet rejimi ise, Osmanlı'nın1876 ve 1908 hareketleri ile meşrutiyetle yeni REJİM ARAMA ve oturma isteyiş çabalarıdır. 23 Nisan 1920 de kurulacak bağımsız meclisin Pek çok bakımdan benzeri olan bir meclis, 1876 ve 1908 meşrutiyet ilanları ile zaten halkın bilip aşına olduğu bir sistemdi. Yani Atatürk'ün yaptığı devrimler gökte zembille inen bir durumun ikamesi değildir. Bazı zındık ve yobaz tefehhürlerin, Atatürk devrimlerini birden bire, bir günde ansızın ortaya çıkmış, halkımızın geçmişle bağını koparan travma olmuştur demesi tarihin bir tokadıdır. Acınası bir akıl tutulmasıdır. Bunlar Atatürk'ün somutlandığı hallerdir.

Travma öncesinde; Halkın ne kadarımı Osmanlıca biliyordu? Ne kadarı okuryazardı? Hele hele kadınlarımızın okuryazarlığı neydi! De Arapça ile vedalaşınca travma oldu? Asıl travmayı, kadınların okuryazar olup da, toplumda yükümlülük üslenip, erkeğe bağımlılığının azalması yaşatmıştır. Mecelle yerine, uygarca olan kadın erkek ilişkisinin, oturmasını kabul edemeyen, birçok kof anlayışın kendi travmasını ve siyasi erk hırsını başka noktaya transfer edişiyle, dikkati men yaratması söz konusudur. Kadın nüfusun binde dördü okuryazardır. 17Milyon nüfusun yaklaşık 8 500 00 in kadın olduğu var sayılırsa. Bunun 34 000 i okuryazardır. Yani 8 466 000 kişi okuryazar olmayarak alfabe değişti diye travma geçirmişti! Bu akıl alır bir zındıklık değildi.

Hiç bir şey olmadı mı? Olur, mu öyle şey. Baştan beri söylediğimiz bir ilke var. İnsanların kendilerine ait alışmalardan kopmaya direnmesi ilkesi, burada da kendini elbet ele verecek. Biz bile bugün Avrupa standartlarına uymak için, eski alışma tutumlarımızdan kopmaktayız. Bu şimdi bizde ne kadar “”Travma “” yaptı ise, Atatürk devrimleri de o kadar Travma yaptı! Üstelik bugün cadde sokak ve yer adlarını yabancı isim yapmak ile bizler kendi dilimizi de unuttuk! Ne hikmetse, İstiklal Savaşını “”travma yaptı”” basitçiliği gören kafa (anlayış): eğer öyle oluyorsa! En çokta bu günkü Avrupa Travmasını! Yaratan anlayıştır (kafadır) !

Toplumsal olgu travma taşımaz. Toplumsal olgu emsalleri ile rekabetçi donanım zorunlulukludur. Toplumsal ilişkisi olmayan halk üyelerinin bu bilmezliği, beceriksiz atıl siyasetçilerce kullanılıp, bu tür hareketleri yaracı ve fırsatçı reorganize edilişleridir.

Aslında olan, bir gelişmedir. Gelişme insana mal oluşta, artı eksi verir. Daima artı, eksiyi kat kat katlar. Sizin eskiye ve eksiye eğiliminiz sizin kendi sorununuzdur. Koskoca bir ülkenin sorunu olamaz. Bir travma! Öncesi nesile bakın, bir travma sonrası nesile bakın. Kıyas bile kabul etmez değil mi? Ne kadar sığ ve bağnaz söylem, aklın kontrolünden çıkmış bir göz dönmesi söylem adeta. Hafızası oluşla bir toplu iğne dahi yapamayan Osmanlı aliyesi hafızayı kayıp edişle elektronikte, matematikte, tıpta vs rakip tanımaz hale gelen bir bakiye bırakıyor. Böylesi bir travma ve hafıza kaybına eyvallah.

Sizi, anlamaların sapması ile vuracak ve sömürgeleştirecek iç dış işbirlikçilerin, güdük; aciz hiçbir şey üretemeyenlerin, saflıkla ve bilerek söylediklerini, söyleye söyleye önce kendini hipnozla inandırmaları ve sonrada, safların aklını karıştırmalarıdır. Bunlar kendinden önceki dönemin üstünü örterler. Tabii ki özellikle Atatürk döneminin üzerini örterler.

Bu tüm yeteneksiz yönetimler için geçerlidir. Çünkü o dönemi ya okuyamayışı söz konusu, Ya da, okuduğunda, güdüklüğünü seziş ve buna layık olamayış, söz konusu. Ya da o dönemi iyi anlamıştır, çaba koymuştur. Ama onu aşma muktedirliği gösteremez olmuştur. Sonuçta bu üst örtme işi, kendini ikame ediştir. Kendini başkalarını unutturarak ortaya koyup, kendisinin bir hiç oluşunu, sezmesidir. Tartışma kabul edilirliğini, bir kıyasla değil de, bu zeminde kıyassızlıkla, eleştirilmeden kendisini kabul ettiriş, güdü ve isteğidir.

Burada kısa bir değerlendirme yapmalıyım. Görülmekteki saltanat ve hilafetin kaldırılması dışında, tüm devrimler cumhuriyet kurulmadan önce, 150-200 yıllık sürecin içinde belirmiş ihtiyacı duyulmuş, ancak mevcut yapı ve üretim ilişkileri dayanışması ve bunların ideolojisi bunu engellemeyi çok iyi başarmışlardır. Daha önce belirtildiği gibi, Müslüman ahali günah korkusu ile adeta, ticaret yapamaz olmuştu. Yeni açılan Osmanlı Bankası'ndaki hesapların %85 yerli olan Hıristiyan Musevi azınlıklı tebaanın ve yabancı yatırımcı tüccarlarındı. Bu anlayıştaki bir direniş, böylesine küskünlük içinde dünyaya sırtını dönmüş, bir dünya görüşü, elbette köklü bir devrim olmayınca, kırılamazdı. Kalıntısı da, çıkarsal işbirliği nedeni ile ve kendisinin her başarısızlığında, halktan gizlenecek her toplumsal olaylarda, halkı oyalamak ve dikkatini gündemden uzak tutmak için, her dem travma teranesi tutturacaktı.

Şu kesinlikle vurgulanmalı. Osmanlıya hayranlık duyup da, cumhuriyeti ve devrimlerini yadsıma gayreti içinde olan travmalılar! , o koskoca Osmanlı mazisine karşı çıkmaktalar! Ama bilerek değil de tam bir bilmezlik ve cahilliğin körlüğü ile karşı oluştur bu. Az öncede dediğimiz gibi, bu devrimler daha önce uç vermiş. Girişimleri yapılmıştır. Atatürk döneminde gerçekleştirilen bu toplumsal ve sosyal (halka ait) olaylara karşı oluş, önceye de karşı oluşu zımnen de olsa içerir.

Mazi başarı ve başarısızlıkları ile bizimdir. Ancak var oluş gereği yapı, şu sebepten, bu sebepten, değişmesi gerekiyordu. Zaman emperyal yapıyı farklı yapıya zorunlu olarak dönüştürmekteydi. Üretim gücü üretim ilişkilerini ve ideolojiyi dönüşmeye zorlamıştı... Artık eski yapı ve yapılaşma, güzel bir anı ve zengin bir tecrübe olarak kalacaktır. Varlığımızı sürdürür olmanın değişen temeli olacaktı. Bu evrensel yasadan kimse kurtulamazdı.

Osmanlı'nın benimsediği bu yenileşme ve modernleşme içinde, hilafet ve saltanat olamazdı. Çünkü günün yönetimi; bu bizatihiliğin (kendi kendisine) karşı oluşun önündeki tek engeldi. Ve de normaldir. Bu yönetim teokrasiyi içeriyordu. Asıl kızılca kıyamet bu tutuculukta yatıyordu. Bunu açık dillenmeye cesaret gösteremeyenler en pratik olan ve kıt düşünme ile kavranmayacak bir olgu olan, alfabe değişimi ile travma oldu deyişlerini her vakit söze getirip, pelesenk bağnazlığı yapılmaktadır.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 3.11.2008 09:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Osman Öcal
    Osman Öcal

    evet yine bir seri tüm hızıyla devam ediyor.emeğine kalemine sağlık hocam.selam ve dua ile.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Bayram Kaya