Burada, Firavunlar dönemine değin gelen, eski toplumların, toplumsal ittifaklar nedeni ile ikizleşen yönetim ve kültür anlayışlarının belirmesi vardır. Bu belirişlerini de, çift başlı kartalla, çift ağızlı baltayla, ikiyüzlü İsummud'lar gibi, sembollerle, figürsel ve törensel ritüellerle, yansıtıyordular. Bu motifler, çoklu kültürlerin bir arada olmaları ve bu kültürlerin sıra ile yada bazen birlikte yönetim erkini ellerinde bulundurur olmalarının sembolizmidirler.
Yani bu ittifaki dönemler ittifak gruplarının bir birbirine alışılmaları, bir geçiş, bir kaynaşılma, bir özümlenme süreçlerinin sosyal toplumsal yaşayışlarıdır. Bu tutumlaşmalarla, gelenek göreneklerde ki birleşen, birleştirici olan ve giderekten de, tek kişilik atıfıyet simgeleşmelerini ortaya koyacaktı. Sonradan,tek kişinin sıfatları olaraktan belirtilecek olan bu tür karmaşık girişmelerle doğacak olan yansımaların, tarihi süreci ve uygarlık yaratan adımlarının; adım atılışlarını, görüp bilmek lazımdır.
Monoteistlerle politeist anlayışlar arasında çok farklar vardır. Bir kere politeist anlayışlarda, tanrılar görev dağılımlıdırlar. Böyle olunca da politeizm, olup biteni düzenleyen ilahların bir dengeleşmeci güçler birliğidir. Politeizmde ilahlar yaratıcı değildirler. İlahlar, ittifaktaki her bir topluluğun ayrı ayrı totemleridirler. Totemler, temsilcilik oldukları toplumlar içinde, eski çağdaki toplulukların, sosyal birlikler dönemlerindeki, yamyamlık dönemleri ve insan kurban dönemleri temsilcisidirler.
Bu sembolik adımların ve ritüellerinin yaygınlığının kargaşası bir rezonans oluşturulmasını zorunlu kılıyordu. Çokluktan doğan karmaşanın aşılabilmesi için rezonansın kutsal olan tek Tanrı fikrine dönüşmesi kaçınılmazdı. İttifak içindeki, çok tanrıya ait sıfat ve fikirlerinin ve yaptırımlarının tek tanrı fikrine gidişine, birleştirici olması çok önemliydi. Çok tanrının figürleri tek tanrı figürleri olarak belirecekti. Totem güç ayrılıkları, aynı totem gücün tek ilahçı ilkesinde özümsenecekti. Bu sentezci benimsenenler insanları tek tanrıcı anlayışla birleştirecekti.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta