Düşünce Devinimindeki Mutluluklar 09

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Düşünce Devinimindeki Mutluluklar 09

Burada, Firavunlar dönemine değin gelen, eski toplumların, toplumsal ittifaklar nedeni ile ikizleşen yönetim ve kültür anlayışlarının belirmesi vardır. Bu belirişlerini de, çift başlı kartalla, çift ağızlı baltayla, ikiyüzlü İsummud'lar gibi, sembollerle, figürsel ve törensel ritüellerle, yansıtıyordular. Bu motifler, çoklu kültürlerin bir arada olmaları ve bu kültürlerin sıra ile yada bazen birlikte yönetim erkini ellerinde bulundurur olmalarının sembolizmidirler.

Yani bu ittifaki dönemler ittifak gruplarının bir birbirine alışılmaları, bir geçiş, bir kaynaşılma, bir özümlenme süreçlerinin sosyal toplumsal yaşayışlarıdır. Bu tutumlaşmalarla, gelenek göreneklerde ki birleşen, birleştirici olan ve giderekten de, tek kişilik atıfıyet simgeleşmelerini ortaya koyacaktı. Sonradan,tek kişinin sıfatları olaraktan belirtilecek olan bu tür karmaşık girişmelerle doğacak olan yansımaların, tarihi süreci ve uygarlık yaratan adımlarının; adım atılışlarını, görüp bilmek lazımdır.

Monoteistlerle politeist anlayışlar arasında çok farklar vardır. Bir kere politeist anlayışlarda, tanrılar görev dağılımlıdırlar. Böyle olunca da politeizm, olup biteni düzenleyen ilahların bir dengeleşmeci güçler birliğidir. Politeizmde ilahlar yaratıcı değildirler. İlahlar, ittifaktaki her bir topluluğun ayrı ayrı totemleridirler. Totemler, temsilcilik oldukları toplumlar içinde, eski çağdaki toplulukların, sosyal birlikler dönemlerindeki, yamyamlık dönemleri ve insan kurban dönemleri temsilcisidirler.

Bu sembolik adımların ve ritüellerinin yaygınlığının kargaşası bir rezonans oluşturulmasını zorunlu kılıyordu. Çokluktan doğan karmaşanın aşılabilmesi için rezonansın kutsal olan tek Tanrı fikrine dönüşmesi kaçınılmazdı. İttifak içindeki, çok tanrıya ait sıfat ve fikirlerinin ve yaptırımlarının tek tanrı fikrine gidişine, birleştirici olması çok önemliydi. Çok tanrının figürleri tek tanrı figürleri olarak belirecekti. Totem güç ayrılıkları, aynı totem gücün tek ilahçı ilkesinde özümsenecekti. Bu sentezci benimsenenler insanları tek tanrıcı anlayışla birleştirecekti.

Tek tanrıcı anlayışlar, totemci etnik ayrılıkların aşılmasında bir birleştiren olaraktan da, bu aşamada çimento işlevi görecekti. İşte böylece de, pulural yapının, mono yapı içine yansımaması olanaksızdı. Bu monocu sentez yansımalarıyladırki etnik tehdidin, toplumsal birliğe engel olma ayrışmalarının, ayrılıkları süreçleyen durumsalları, yavaş yavaş günümüze değin elimine edile gelecekti.

Yeni yeni uygarlık adımı atan atalarımız, insan kurban etme yerine; yerleşik hayata geçmeleri ile ve emek ürünlerinin bilincine varır olmalarıyla, kendi alın teri olan emeklerini tanrıya sunar olmayı akıl ettiler. Aslında her biri yakmalık sunu, kesmelik sunu, suda boğmalı sunu, suda pişirmeli sunu gibi farklı totem kurban töreni olan seramoniler birleştirilmişti.

Gruplar çoban ya da çiftçi toplum oluşlarına göre, emeğin soyutsal yaşantılaşmasıyla, hayvan ya da bitki sunmayı akıl ettiler. Güce tapmak bir genel doğal ilke idi. Burada bireysel güçler toplumsal güçle somutlanmıştı. Her gücün akıl erdirileyeyen bir mistik yansıması vardı. Çevreden yansıyan güçlerde çok farklı idi. En temel güce, kendi toplumsal olan birey emek gücünü, kendisi yerine sunmuştu. İşte bu sunulan emek nesneleri, insan kurbanı yerine geçip, kurban olan nesne; insanların değerce eşiti oldular. İnsan kurbanı adetleride, böylesi bir sembol kılışla süreç içişnde aşılmıştı.

Ve insan; kendi canını kurtaranı, saygılardı. Kutsallaştırdı. Totemin ikinci bir yansıma anlamı budur. İnsan kurbanı yerine geçenin saygılaşmasıdır. Kuzu İsa'nın bütün insanlık yerine, kendisini kurban etmesi gibi. Bu anlamın yerleşmesi çoban Dumuzi (Habil) ve çiftçi Enkidum'un (Kabil'in) tanrıça İnanna'ya hayvan ve bitki ürünlerini hediye etmeleri rekabeti ile ritüelleştirildi.

İnanna'nın evlilik müsabakasına dönüşen bu simgeleştirmeler var oldu. Bu sembolizmin toplumsal edimi ve sosyal edebiyatçı olan inançlaşma anlaşılmaları vardı. Zamanla söylencenin ardındaki yatan etnik sosyal anlayışlar, toplumsal değişmelerin etkisi ile anlamlarını da değiştirdi. Asıl anlam unutulup gitti. Koruyucu, gözetici, haber verici ata totem ruhu anlayışı sosyal ve toplumsal gelişme ve değişmelerin etkisi ile anlamdan anlama gidecekti.

Bu nedenle, her toplumun kendi totemi toplumlar kaynaştıkça, hem çok başlılık, ikizleşme figürünü sembolize etder oldular. Hem de, bu pulural anlamlar toplumsal ittifaklarla, sentezci tekleşen kutsal tek toteme zorunlu olaraktan dönüştüler. Bir kere toplumsal oluşlar, sürekli ittifaklar içinde gel git yapan bir yörüngeleşme manevraları içinde olmalardı. Yine eski sosyal birlikçi dönem totemist anlayışlarının şamanlar, kahin ve büyücüler aracalığı ile olan iletişmeleri bu monocu dönemde de sürüp gitmişti.

Şimdi ortada toplum vardır toplumun okunması akıl erdirilip düzenleşilmesi gereken ahlakı ortaya çıkmıştı. Artık bu ahlakın okunması, yeni bir felsefeyi, yeni bir düşünce akımını, etik akımı ortaya çıkaracaktı. Artik yeni dönemin etikçileri şaman ve büyücler değildi. Belleten, öğretendiler. Tek Tanrı ile insan grupları arasındaki bir aracı rolünü de, zamanla üslendiler. Bunun bilinen ilk örneği Şuruppak'lı Ubar Tutu'nun oğlu UtNapiştim'di.

Aslın da bu çoklu yapı, kültür çokluluğunun ve farklı grup düşüncelerinin bir arada girişmesidir. Kıyaslanıp eleştirilerek, giriştirilerek serbestlikle içinde onlarca yüzlerce gidip gelmeler içinde yeni düşüncelerini oluşturmaktadırlar. Birey tanrısından, aile tanrısına, oradan kabile tanrısına ve şehir tanrısına, devlet tanrısına yol olan bir hiyerarşidir. İmparatorluklarla tek tanrı anlayışı, alemlerin (dünya toplumlarının) Rabbi, Tanrı'ya da yol alışın skala oluşturmasıdır bu girilen yol.

Tek tanrı düşüncesinde, tüm yetkileri ele alan Tanrı artık insanın düşünme devinimini de eline alıp, insanı kıpırdayamaz kılmıştır. İnsan ancak emir olunanı düşünüp, kıyaslar ve yorumlardı. Emirleri de, işi bilirler öğretirdi. Sıradan bir inanırın, haddi ve yetkisinde böylesine bir yorum düşünme ve akıl erdirme yoktu. Akıl erdirme anacak tek tanrıyı anlamak içindi. Akıl etme hiçbir zaman insanın uhdesinde değildi. Bu Tanrı ile yarışmak olurdu. Küçük suyunu dökerken bile hangi eli ile işi kolaylayacağı insana söylenmeli idi. Hangi adımıyla içeri gireceği vs. vs. ona söylenecekti.

Monoteist anlayış kendi içlemi gereği, kendi Tanrı'sı dışındaki tanrılara saygı duymuyordu. Çünkü kendisi tek Tanrı'cı bir ikame anlayıştı. Onlara saygı duyması demek kendisinin yadsınması olurdu! Aksi halde tek Tanrı'cı olamazdılar. Oysa payenler (Hıristiyan olmayanlar) kendi tanrıları dışındaki tanrılara da saygı duyuyorlardı. Bu da, bunların, tanrı anlayışlarının içleminin zorunluluğudur. Yani payenlerle, paganlar, zorunlu olarak hoş görülü idiler. Aksi halde pagan ve çok tanrılı olamazdılar. Bu yüzden çok tanrılı idiler. Hoş görüsüzlük monoteist anlayışla gelmiştir. Çünkü monocu anlayış sadece kendisini hoş görür. Hoş görü söylemler de, bu bağlamda gerçekçi değildir.

Monoteistler, gerçeğe ulaşmanın, bir tek yolu var derlerdi. Bu yol da kendilerinin yollarıydı. Kendi tek Tanrı'larının yolu olduğunu söylerlerdi. Aslında hiçbir monocu dinde, monocu değildirler. Artık yola girilmişti. Yolun çelişkileri, yanlışları, o yolun terleten bir gerçeği olup çıkacaktı. Bu izahi anlayışlara göre, bu yolun dışındaki yollar, insanlığın mahvına sebep olurdu! Gerçi öyle olmuyordu ama olsundu!

Eski toplumların hayvan ya da insanları suya atıp boğarak kurban etme ibadetleri, tek tanrıcılığında sembolizmiydi. Yani suyun arındırıcı olması kültü, “Kurtuluşçu dinlerin de” yüzyıllardır Musa'dan beri bunları vaaz ettikleri külttü. Musa inanırları, müminlerini Ürdün Irmağı'nda, suya daldırma yoluyla, vaftiz etmiyorlar mıydı? Tabi bu tek yol, bir kısır döngü olup çıkıyordu. Bu tek kurtuluşçu yol olma ilkesi fikri düşüncenin çıkmazı idi. Hak dini olma, hoşgörüsüzlüğün ta kendisi olmakta idi.

Oysa pagan payenler, gerçeğe ulaşmanın birçok yolu olduğunu söylüyorlardı. Kudüs’e bir yönden değil de, her yönden, (hatta günümüzde havadan bile) ulaşılıyordu. Ne kendilerinin tek kurtuluş dini olduğunu söyleyip, hücum ediyorlardı, ne de hak din olduklarını mal mülk müsadere ederek, kılıcı ellerine alıp, Yahudiler gibi ilan etmiyorlardı. Aslında inançlar daima birbirine saldırırlar. Ve baskı uygular olmuşlardır. Bu inançlar, ister monocu olsun, ister politeist olsun. Politeistler belli bir anlama kararlılığını çağlar boyunun akışı düzleminde tutturmuşlar, hoşgörü ile süreçleşiyorlardı.

Şu da, bir gerçekti. Tek tanrıcı anlayış da, ister istemez çok tanrıcı bir yapıya kayacaktı. Tıpkı çok tanrıcı yapının tek tanrıcı yapıya kayması gibi. Üstelik tek tanrıcı dinler, tekli yapısını, bu bir birine benzemez çoklu yanlarını, tek tanrıcı yapı gibi, koruyup sürdürmektedirler. Hiçbir yapı bu çelişkiyi yepyeni bir doğumla ortaya koymadan edemezdi. Kendi içindeki mezheplerde bu hal sürmektedir. Farklı tek tanrı anlayışı, yine çoklu tek tanrı anlayışı gibi, aks etmektedir.

Politeist dinler, yukarıda söylendiği gibi, tekilli yaşamın yaşamsallaşmasından özekleşen, aynı konu etrafındaki çok yönlü anlayışların değişik çözümlü motiflerini sunuyordular. Bu da kıyas ve girişen tartışmalar, düşünme, akıl yürütme, kırı tize edip, elenme demektir. Sorunsalları, Tanrı kavramında sorgulama çözme, ya da şimdilik çözer görünmedir. Değişkendir, gerektiğinde sorunlar aynı ulus içinde 1500 tanrıya havale edilen bir düşünme genişliği idi. Ne kadar sorunsal ile ortaya çıkarsanız, o kadar özgür düşünme var ediyordunuz. Yorumluyordunuz, tanrı anlayışında buluşturuyor kayra ediniyordunuz. Tabiî ki bu pratik hayatta zor ve yavaş ilerleyen bir süreçti.

Politeist inanırlar da, teorik olarak, bunlardan istediğine, inanıp, inanmamakta serbesttiler. Hal bu ki Monoteist anlayışlarda herkes aynı şeye, aynı şekilde, bir kalem inanması lazım. Aksinin düşünülür olması dahi, gereken bir günahtı. Bu yüzdende zorunlu olarak pulirizme kaçan mezhepler ve ekollerin türemesi kaçınılmazdı. Monotoizmde içine düştüğü bu büyük çelişkiyle, politeist anlayışı getirmekten kurtulamıyordu. Zaten yapı politeist anlayıştan çıkmıştı ve politeist anlayışı içeriyordu. Ve politeist doğumu yapmak zorunda idi. Tek biçimli tanrı anlayışı görüntüsünde çok yetkili, çok farklı, bir birini dinsizlikle suçlayan, hoş görülü ve hoş görüsüz yapılar ortaya çıkacaktı.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 24.10.2008 12:07:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya