DüŞÜNCE Şiiri - Mehmet Gözükara

Mehmet Gözükara
269

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

DüŞÜNCE

Sen de benim gibi ayrı düşersen
Menzilin mi kalır yolun mu kalır
Gam kasavet fırınında pişersen
Tebessüm edecek halın mı kalır

Aklın yeter gözün görür anlarsın
Kim ne derse usul usul dinlersin
Gece gündüz hasta gibi inlersin
Muhabbet edecek dilin mi kalır

Kaderden mi talihten mi bilemez
Eller mesut mutlu bir sen gülemez
Akan gözlerinden yaşın silemez
Olursun kalkacak elin mi kalır

Yaz baharı gelmez kara kış isen
Yüreği sızılı dertli baş isen
Kanadı kırılmış garip kuş isen
Yuvası yavrulu elin mi kalır

Aşk gömleği kırk yerinden sökülür
İplik çürük çıkar iğne bükülür
Heveslerin daldan yere dökülür
Çimenin çiçeğin gülün mü kalır

Ayrılığın adı geçse üşütür
Gayıp âleminden sesler işitir
Beni böyle yakan aşk ateşidir
Söyle bu şartlarda külün mü kalır

Duman çöken dağlar geçit verir mi?
Buz tutarsa gönül geri erir mi?
Gözükara gayrı seni görür mü?
Muhabbet kesilse selam mı kalır

Seyr ü Sefer (sh. 44)

Mehmet Gözükara
Kayıt Tarihi : 28.2.2009 22:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


http://www.elbistaninsesi.com Gönül kervanına katılan gönül dostlarım *************************************************** Gönül çorak toprak oldu çatladı Derdi doksandokuz yüze katladı Talih ele güldü beni atladı Kader torbasında falın mı kalır... Ozan Serafettin Hansu ****************************************************************** hasretlikten yüreğimiz üşüyor gözü karam derdiğimizi deşiyor düşüne düşüne dert deyişiyor memlekete giden yolunmu kalır.........Dost Şeref **************************************************************** Karahocagil Hayat ırmağı bu aldı yürüdü Taktı arkasına çekti sürüdü Yolu gitti çöle düştü kurudu Temmuz sıcağında gölünmü kalır....Seyfeddin karahocagil ********************************************************************* Çeke çeke çilelerden usandım Günden güne yok olup bitecek sandım Acıdan inlerken ismini andım Kuş gibi şakıyan dilim mi kalır.......Semahi/Erol Duran **************************************************************** GÖNÜL BİN BİR YERİNDEN YARA ALMIŞSA BAŞIMDA BİR AHUNUN 'AHI' KALMIŞ SA KIRK SENE BU TANDIRDA SEVDA YANMIŞSA SÖNMEYE SÖNDÜRMEYE TAKAT Mİ KALIR? MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ-ELAZIĞ ***************************************************************************************

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Gölge Şairi
    Gölge Şairi

    teşekkürler......harika bir düşünce şiiri olmuş....


    Ayrılığın adı geçse üşürdüm
    Gönül ülkesine hasret düşürdüm
    Yüreğimi içten içe pişirdim
    Söyle bu şartlarda külün mü kalır

    Cevap Yaz
  • Mehmet Baş
    Mehmet Baş


    GÖNÜL BİN BİR YERİNDEN YARA ALMIŞSA
    BAŞIMDA BİR AHUNUN 'AHI' KALMIŞ SA
    KIRK SENE BU TANDIRDA SEVDA YANMIŞSA
    SÖNMEYE SÖNDÜRMEYE TAKAT Mİ KALIR?
    ----
    MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ-ELAZIĞ

    Cevap Yaz
  • Mehmet Baş
    Mehmet Baş


    HASBİHAL MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
    [email protected]

    BOYUN BÜKTÜM GÜLE DOĞRU

    Sevgili okurlarım!
    Yine bir Cumartesi günündeyiz. Bildiğiniz gibi Cumartesi günleri bu sütunum şair ve yazarlarımıza ait. Bu geleneği bozmamaya gayret edeceğim. Allah nasip ederse Cumartesi günleri yazar ve şair kardeşlerimi köşemde ağırlayacak onları saygıyla yad edeceğim.
    Saygı ve özlemle yad edeceğim şairlerimizden biriside Mehmet Gözükara’dır. Mehmet Gözükara 02.02.1962 K..MARAŞ / Elbistan-Eldelek Köyünde doğdu.Bu güne kadar katıldığı pek çok yarışmada birincilik ödülü aldı.. Söz alev aldı, Söz beledim beşiğine ve Boyun büktüm güle isimli üç adet şiir kitabı yayınlanmıştır.
    Ben bu değerli şairimizi Gümüşhane’de bir şiir şöleninde tanıdım. Şiirlerini okudum okudukça gerek şairliğine gerek dostluğuna hayran kaldım. Ve bu değerli üstadın eserlerini sizlere tanıtma fırsatını bulduğum içinde mutlu oldum.
    İşte o değerli şairimiz ve muhteşem eserleri:

    AKLIM ALMIYOR

    Başımıza bağdaş kurdu felaket
    Millete verdiği ezaya bakın
    Şehit yakınına nişan plaket
    Katile verilen cezaya bakın

    Esintiye esir ettik yelkeni
    Asamadık bize tetik çekeni
    Dış mihraklı dal budaklı kökeni
    Ensemizde pişen bozaya bakın

    Pusa pusa pusulayı yitirdik
    Sulhu sukuneti yedik bitirdik
    Yürekte yangını dile getirdik
    Toprağa tohuma kozaya bakın

    Küpü küpeciği kabı kaçağı
    Toplayıp derdeste etik ocağı
    Belli değil kimin ne yapacağı
    Basının beyanı yazıya bakın

    Balıklar boğulur kirli nehirde
    Kârlı hesapları çıkar tehirde
    Bartıl bahşiş rüşvet büyük şehirde
    Köyler kalkındı mı kazaya bakın

    Gelen yürüyorsa aynı çığırdan
    Körün farkı nedir topal sağırdan
    Her kime denilse alır ağırdan
    İtiraz eden yok rızaya bakın

    Sırlı aynalarda kaldı suretim
    Aziz vatanımda başlar gurbetim
    Okuyup çalışmak benim niyetim
    İlimde irfanda hizaya bakın

    Gözükara’m inanarak yazarım
    Güçlü olsam oyunları bozarım
    Beslensem büyüsem yine uzarım
    Gelinen müreffeh düzeye bakın
    AŞKIN ŞEHRİNDE
    Kaybettim benliği aşkın şehrinde
    Kimseye kendimi soramıyorum
    Bir kırık gemiyim sevda nehrinde
    Dalgaya tutuldum varamıyorum

    Akıl ile izah olmaz işlerim
    Dalgın dalgın hayal kurar düşlerim
    Düğümsüz iplikle nakış işlerim
    Motifi modelli kuramıyorum

    Aslı kor eyleyip yaktı Keremi
    Seven sevdiğinden aldı veremi
    Terk eyledim bahçe bağlı yöremi
    Neticeyi hayra yoramıyorum

    Muhabbet sevgiyle gönül açarmış
    Gül alıp satanlar bunu başarmış
    Gönül köşkü yanmayınca, uçarmış
    Yıkılan yerleri öremiyorum

    Ayan beyan hatırladım yolumu
    Dikeni mi yaprağı mı gülü mü?
    Ceset canda yaşıyor mu ölü mü?
    Nasılsa elimi süremiyorum

    Gözükara yeter uzatma sözü
    Seven murat almaz olayın özü
    Ondan açık gider çoğunu gözü
    Buna da bir mana veremiyorum
    GELMEDİN
    Ufuklara bakar dalar gözlerim
    Her gün yollarına baktım gelmedin
    Kan mı yaş mı pınar iken gözlerim
    Karıştım ırmağa aktım gelmedin

    Vuslat harmanında özlem elerim
    Herkes ettiğini biçsin dilerim
    Ömür boşa geçti kime ne derim
    Bayramlarda ağıt yaktım gelmedin

    Köpürüp coştukça yıktım bendimi
    Taştan taşa vurdum kendi kendimi
    Elde mi şaşmamak sevda dendi mi?
    Mektubun ucunu yaktım gelmedin

    Beni anlamazsın bade içmeden
    Gurbet ne hasret ne bilmen göçmeden
    Güzellik sermayen gençlik geçmeden
    Çıkan engelleri yıktım gelmedin

    Neden çaydın neden durman ahtın da
    Yerin başköşeydi gönül tahtında
    Az mı Gözükara yaktın vahtın da
    Baktırdığın falda çıktım gelmedin

    GEL DE GÖR

    Kaygı kasavetsiz aşkın ateşi
    Bir yüreği nasıl yaktı gel de gör
    Ne dengi bulunur ne de bir eşi
    Soğukluğu kar da yoktu gel de gör

    Bedenimde yandı ruhumda yandı
    Sevgilinin hatırına dayandı
    Gönül gözüm bir gerçeğe uyandı
    Zaman zemberekten çıktı gel de gör

    Seni beni yitirince çaprazda
    Birçok şeyi çözer oldum bir az da
    Yanak elma elma dudak kiraz da
    Kömür gözlüm bir hoş baktı gel de gör

    Kâğıt kalem kelâm için vesile
    Sevdanın renkleri uymaz usule
    Kâh Mevlana ile kâh Yunus ile
    Ummandan ummana aktı gel de gör

    Sevildim sevdim o halde varım
    Bu âlemde uçtu sınır duvarım
    Bütüne işaret etse de yarım
    Aklımı başımdan söktü gel de gör

    Engin geldi tırmandığım tepeler
    Anlamın yitirdi bir bir cepheler
    Gördüğüm âlemde neler var neler
    Sensiz beden nasıl yüktü gel de gör

    İplik iplik yama yama söküldüm
    Meyve oldum daldan yere döküldüm
    Gözükara yâr elinde bir güldüm
    Sevenine başka koktu gel de gör

    KARA BAHTIM

    Düz yolumu felek sarpa düşürdü
    Bekler ağzı açık derin yar beni
    Gam kasavet fırınında pişirdi
    Bu genç yaşta hesap eyle var beni

    Gark olunca ahu zara günlerim
    Ağarmaz beklesem kara günlerim
    Nasıl ayan olmaz yara günlerim
    El gözünde görür nazlı yâr beni

    Esen poyraz gül kadrini bilmedi
    Makas biçmedi de bıçak bölmedi
    Çok bekledim Azrail’i gelmedi
    Al silahı çek tetiği vur beni

    Artık karı kalkmaz kara kış idim
    Yüreği sızılı dertli baş idim
    Kanadı kırılmış garip kuş idim
    Yolar teleğimi köze kor beni

    Aşk gömleği kırk yerinden söküldü
    İplik çürük çıktı iğne büküldü
    Heveslerim daldan yere döküldü
    Erken yağdı hazan etti kar beni

    Ayrılığın adı geçse üşürdüm
    Sayende gönlüme hasret düşürdüm
    Sevda yokuşunda yolu şaşırdım
    Kurt kuşun yemesi değil zor beni

    Kara kader karardıkça karardı
    Ondan al yeşilim erken sarardı
    Gözükara’m gelip geçse sorardı
    Akan göz yaşlarım etti kör beni

    YALNIZIM
    Dalından düşerken bir sarı yaprak
    Yakından bakarım yalnızlığıma
    Yağmuru beklerken çatlamış toprak
    Gözyaşı dökerim yalnızlığıma

    Umudum yaralı düşlerim kanar
    Yürekten tutuşur bedenim yanar
    Bilenler bilirde bilmeyen kınar
    Bir perde çekerim yalnızlığıma

    Yüzümü yıkarken nasır ellerim
    Avucum dolusu suda eririm
    Güneş yükselirken içimi yerim
    Dişimi sıkarım yalnızlığıma

    Boy-pos atıp aklım yettiği anda
    Neler vardı neler gönül soframda
    Hayaller bir yanda gerçek bir yanda
    Sessizce akarım yalnızlığıma

    Gelir Gözükara’m bekle dedi mi?
    Aklıma düşürür giden kedimi
    Türkiye veririm kendi kendimi
    Ağıtlar yakarım yalnızlığıma
    VERGİ DESTANI

    Saç, sakal, kaş, kirpiklerden
    Kıl vergisi alınmalı
    Halka değen tepiklerden
    Nal vergisi alınmalı

    Kuru boş öten kavaldan
    Tahta kapaklı bavuldan
    Dolu boş heybe çuvaldan
    Çul vergisi alınmalı

    Vatandaşsa geldi yeri
    Almak için kâfi diri
    Ölmüş ise eşten biri
    Dul vergisi alınmalı

    Her nevi tüm kimliklerden
    Sade renkli gömleklerden
    El yapımı çömleklerden
    Kil vergisi alınmalı

    Kız kurusu sıska kızdan
    Saçı kumral rengi bozdan
    Tambura her cura sazdan
    Tel vergisi alınmalı

    Taviz olmaz şeref şandan
    Asaletli asil kandan
    Sesli kızgın konuşandan
    Dil vergisi alınmalı

    Hülyalara dalıyorsa
    Farklı telden çalıyorsa
    Radyo vürüs yayıyorsa
    Pil vergisi alınmalı

    Kim ölmüş yüklenen yükten
    Çok çektik sivrisinekten
    Hatta aksak Timurlenk den
    Fil vergisi alınmalı

    Nedir deme maliyeti
    Herkes bilir yenmez eti
    Besliyorsa çoban iti
    Yal vergisi alınmalı

    Elmalardan eriklerden
    Palazlanan feriklerden
    Ocaklarda körüklerden
    Yel vergisi alınmalı

    Haksız kazanç sağlayandan
    İşi baştan bağlayandan
    Yerli yersiz ağlayandan
    Sel vergisi alınmalı

    Bağban bağı yoklamazsa
    Açan gülü koklamazsa
    Çiçek meyve saklamazsa
    Dal vergisi alınmalı

    Cimizde biten çimlerden
    Ölçüsü kaçan demlerden
    Takoz yaprak takvimlerden
    Yıl vergisi alınmalı

    Armut, kiraz, nar kayısı
    Garibin olmaz dayısı
    Kısacası en iyisi
    Kel vergisi alınmalı

    Elli puan düzgün duruş
    Gel seçilme ele karış
    Bağışlasın birkaç kuruş
    Pul vergisi alınmalı

    Kalem kâğıt alıp yazsa
    Kaynak bitmez bunlar azsa
    Doğan bebek konuşmazsa
    Lal vergisi alınmalı

    Soyu kesik ineklerden
    Yağ çıkıyor sineklerden
    Tabut denen bineklerden
    Yol vergisi alınmalı

    Yüzde elli zam ver hapa
    Sahip çıksın balta sapa
    Seğirtirse duran topa
    Gol vergisi alınmalı

    Bedende can taşıyorsa
    Nefes alıp yaşıyorsa
    Övünerek şişiyorsa
    Kul vergisi alınmalı

    Bal parmağa bulaşırsa
    Yalar öyle dolaşırsa
    Amacına ulaşırsa
    Gül vergisi alınmalı

    Gözükara’m kaynak hazır
    Yeni bakan eski nazır
    Varsın yansın cazır cazır
    Kül vergisi alınmalı

    ***///***
    Mehmet Şükrü Baş 07 Mart 2009 Elazığ Nurhak Gazetesi




















    ......................................................


    Cevap Yaz
  • Sabriye Babaoğlu
    Sabriye Babaoğlu

    haklısınız hocam...yerden göğe kadar haklısınız!

    Cevap Yaz
  • Nurhayat Nalçacı
    Nurhayat Nalçacı

    Aşk gömleği kırk yerinden sökülür
    İplik çürük çıkar iğne bükülür
    Heveslerin daldan yere dökülür
    Çimenin çiçeğin gülün mü kalır .
    Yüreklere işleyen dizeler. Kutluyorum harika bir eser.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (32)

Mehmet Gözükara