Sen de benim gibi ayrı düşersen
Menzilin mi kalır yolun mu kalır
Gam kasavet fırınında pişersen
Tebessüm edecek halın mı kalır
Aklın yeter gözün görür anlarsın
Kim ne derse usul usul dinlersin
Gece gündüz hasta gibi inlersin
Muhabbet edecek dilin mi kalır
Kaderden mi talihten mi bilemez
Eller mesut mutlu bir sen gülemez
Akan gözlerinden yaşın silemez
Olursun kalkacak elin mi kalır
Yaz baharı gelmez kara kış isen
Yüreği sızılı dertli baş isen
Kanadı kırılmış garip kuş isen
Yuvası yavrulu elin mi kalır
Aşk gömleği kırk yerinden sökülür
İplik çürük çıkar iğne bükülür
Heveslerin daldan yere dökülür
Çimenin çiçeğin gülün mü kalır
Ayrılığın adı geçse üşütür
Gayıp âleminden sesler işitir
Beni böyle yakan aşk ateşidir
Söyle bu şartlarda külün mü kalır
Duman çöken dağlar geçit verir mi?
Buz tutarsa gönül geri erir mi?
Gözükara gayrı seni görür mü?
Muhabbet kesilse selam mı kalır
Seyr ü Sefer (sh. 44)
Mehmet GözükaraKayıt Tarihi : 28.2.2009 22:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
http://www.elbistaninsesi.com Gönül kervanına katılan gönül dostlarım *************************************************** Gönül çorak toprak oldu çatladı Derdi doksandokuz yüze katladı Talih ele güldü beni atladı Kader torbasında falın mı kalır... Ozan Serafettin Hansu ****************************************************************** hasretlikten yüreğimiz üşüyor gözü karam derdiğimizi deşiyor düşüne düşüne dert deyişiyor memlekete giden yolunmu kalır.........Dost Şeref **************************************************************** Karahocagil Hayat ırmağı bu aldı yürüdü Taktı arkasına çekti sürüdü Yolu gitti çöle düştü kurudu Temmuz sıcağında gölünmü kalır....Seyfeddin karahocagil ********************************************************************* Çeke çeke çilelerden usandım Günden güne yok olup bitecek sandım Acıdan inlerken ismini andım Kuş gibi şakıyan dilim mi kalır.......Semahi/Erol Duran **************************************************************** GÖNÜL BİN BİR YERİNDEN YARA ALMIŞSA BAŞIMDA BİR AHUNUN 'AHI' KALMIŞ SA KIRK SENE BU TANDIRDA SEVDA YANMIŞSA SÖNMEYE SÖNDÜRMEYE TAKAT Mİ KALIR? MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ-ELAZIĞ ***************************************************************************************
Ayrılığın adı geçse üşürdüm
Gönül ülkesine hasret düşürdüm
Yüreğimi içten içe pişirdim
Söyle bu şartlarda külün mü kalır
GÖNÜL BİN BİR YERİNDEN YARA ALMIŞSA
BAŞIMDA BİR AHUNUN 'AHI' KALMIŞ SA
KIRK SENE BU TANDIRDA SEVDA YANMIŞSA
SÖNMEYE SÖNDÜRMEYE TAKAT Mİ KALIR?
----
MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ-ELAZIĞ
HASBİHAL MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
[email protected]
BOYUN BÜKTÜM GÜLE DOĞRU
Sevgili okurlarım!
Yine bir Cumartesi günündeyiz. Bildiğiniz gibi Cumartesi günleri bu sütunum şair ve yazarlarımıza ait. Bu geleneği bozmamaya gayret edeceğim. Allah nasip ederse Cumartesi günleri yazar ve şair kardeşlerimi köşemde ağırlayacak onları saygıyla yad edeceğim.
Saygı ve özlemle yad edeceğim şairlerimizden biriside Mehmet Gözükara’dır. Mehmet Gözükara 02.02.1962 K..MARAŞ / Elbistan-Eldelek Köyünde doğdu.Bu güne kadar katıldığı pek çok yarışmada birincilik ödülü aldı.. Söz alev aldı, Söz beledim beşiğine ve Boyun büktüm güle isimli üç adet şiir kitabı yayınlanmıştır.
Ben bu değerli şairimizi Gümüşhane’de bir şiir şöleninde tanıdım. Şiirlerini okudum okudukça gerek şairliğine gerek dostluğuna hayran kaldım. Ve bu değerli üstadın eserlerini sizlere tanıtma fırsatını bulduğum içinde mutlu oldum.
İşte o değerli şairimiz ve muhteşem eserleri:
AKLIM ALMIYOR
Başımıza bağdaş kurdu felaket
Millete verdiği ezaya bakın
Şehit yakınına nişan plaket
Katile verilen cezaya bakın
Esintiye esir ettik yelkeni
Asamadık bize tetik çekeni
Dış mihraklı dal budaklı kökeni
Ensemizde pişen bozaya bakın
Pusa pusa pusulayı yitirdik
Sulhu sukuneti yedik bitirdik
Yürekte yangını dile getirdik
Toprağa tohuma kozaya bakın
Küpü küpeciği kabı kaçağı
Toplayıp derdeste etik ocağı
Belli değil kimin ne yapacağı
Basının beyanı yazıya bakın
Balıklar boğulur kirli nehirde
Kârlı hesapları çıkar tehirde
Bartıl bahşiş rüşvet büyük şehirde
Köyler kalkındı mı kazaya bakın
Gelen yürüyorsa aynı çığırdan
Körün farkı nedir topal sağırdan
Her kime denilse alır ağırdan
İtiraz eden yok rızaya bakın
Sırlı aynalarda kaldı suretim
Aziz vatanımda başlar gurbetim
Okuyup çalışmak benim niyetim
İlimde irfanda hizaya bakın
Gözükara’m inanarak yazarım
Güçlü olsam oyunları bozarım
Beslensem büyüsem yine uzarım
Gelinen müreffeh düzeye bakın
AŞKIN ŞEHRİNDE
Kaybettim benliği aşkın şehrinde
Kimseye kendimi soramıyorum
Bir kırık gemiyim sevda nehrinde
Dalgaya tutuldum varamıyorum
Akıl ile izah olmaz işlerim
Dalgın dalgın hayal kurar düşlerim
Düğümsüz iplikle nakış işlerim
Motifi modelli kuramıyorum
Aslı kor eyleyip yaktı Keremi
Seven sevdiğinden aldı veremi
Terk eyledim bahçe bağlı yöremi
Neticeyi hayra yoramıyorum
Muhabbet sevgiyle gönül açarmış
Gül alıp satanlar bunu başarmış
Gönül köşkü yanmayınca, uçarmış
Yıkılan yerleri öremiyorum
Ayan beyan hatırladım yolumu
Dikeni mi yaprağı mı gülü mü?
Ceset canda yaşıyor mu ölü mü?
Nasılsa elimi süremiyorum
Gözükara yeter uzatma sözü
Seven murat almaz olayın özü
Ondan açık gider çoğunu gözü
Buna da bir mana veremiyorum
GELMEDİN
Ufuklara bakar dalar gözlerim
Her gün yollarına baktım gelmedin
Kan mı yaş mı pınar iken gözlerim
Karıştım ırmağa aktım gelmedin
Vuslat harmanında özlem elerim
Herkes ettiğini biçsin dilerim
Ömür boşa geçti kime ne derim
Bayramlarda ağıt yaktım gelmedin
Köpürüp coştukça yıktım bendimi
Taştan taşa vurdum kendi kendimi
Elde mi şaşmamak sevda dendi mi?
Mektubun ucunu yaktım gelmedin
Beni anlamazsın bade içmeden
Gurbet ne hasret ne bilmen göçmeden
Güzellik sermayen gençlik geçmeden
Çıkan engelleri yıktım gelmedin
Neden çaydın neden durman ahtın da
Yerin başköşeydi gönül tahtında
Az mı Gözükara yaktın vahtın da
Baktırdığın falda çıktım gelmedin
GEL DE GÖR
Kaygı kasavetsiz aşkın ateşi
Bir yüreği nasıl yaktı gel de gör
Ne dengi bulunur ne de bir eşi
Soğukluğu kar da yoktu gel de gör
Bedenimde yandı ruhumda yandı
Sevgilinin hatırına dayandı
Gönül gözüm bir gerçeğe uyandı
Zaman zemberekten çıktı gel de gör
Seni beni yitirince çaprazda
Birçok şeyi çözer oldum bir az da
Yanak elma elma dudak kiraz da
Kömür gözlüm bir hoş baktı gel de gör
Kâğıt kalem kelâm için vesile
Sevdanın renkleri uymaz usule
Kâh Mevlana ile kâh Yunus ile
Ummandan ummana aktı gel de gör
Sevildim sevdim o halde varım
Bu âlemde uçtu sınır duvarım
Bütüne işaret etse de yarım
Aklımı başımdan söktü gel de gör
Engin geldi tırmandığım tepeler
Anlamın yitirdi bir bir cepheler
Gördüğüm âlemde neler var neler
Sensiz beden nasıl yüktü gel de gör
İplik iplik yama yama söküldüm
Meyve oldum daldan yere döküldüm
Gözükara yâr elinde bir güldüm
Sevenine başka koktu gel de gör
KARA BAHTIM
Düz yolumu felek sarpa düşürdü
Bekler ağzı açık derin yar beni
Gam kasavet fırınında pişirdi
Bu genç yaşta hesap eyle var beni
Gark olunca ahu zara günlerim
Ağarmaz beklesem kara günlerim
Nasıl ayan olmaz yara günlerim
El gözünde görür nazlı yâr beni
Esen poyraz gül kadrini bilmedi
Makas biçmedi de bıçak bölmedi
Çok bekledim Azrail’i gelmedi
Al silahı çek tetiği vur beni
Artık karı kalkmaz kara kış idim
Yüreği sızılı dertli baş idim
Kanadı kırılmış garip kuş idim
Yolar teleğimi köze kor beni
Aşk gömleği kırk yerinden söküldü
İplik çürük çıktı iğne büküldü
Heveslerim daldan yere döküldü
Erken yağdı hazan etti kar beni
Ayrılığın adı geçse üşürdüm
Sayende gönlüme hasret düşürdüm
Sevda yokuşunda yolu şaşırdım
Kurt kuşun yemesi değil zor beni
Kara kader karardıkça karardı
Ondan al yeşilim erken sarardı
Gözükara’m gelip geçse sorardı
Akan göz yaşlarım etti kör beni
YALNIZIM
Dalından düşerken bir sarı yaprak
Yakından bakarım yalnızlığıma
Yağmuru beklerken çatlamış toprak
Gözyaşı dökerim yalnızlığıma
Umudum yaralı düşlerim kanar
Yürekten tutuşur bedenim yanar
Bilenler bilirde bilmeyen kınar
Bir perde çekerim yalnızlığıma
Yüzümü yıkarken nasır ellerim
Avucum dolusu suda eririm
Güneş yükselirken içimi yerim
Dişimi sıkarım yalnızlığıma
Boy-pos atıp aklım yettiği anda
Neler vardı neler gönül soframda
Hayaller bir yanda gerçek bir yanda
Sessizce akarım yalnızlığıma
Gelir Gözükara’m bekle dedi mi?
Aklıma düşürür giden kedimi
Türkiye veririm kendi kendimi
Ağıtlar yakarım yalnızlığıma
VERGİ DESTANI
Saç, sakal, kaş, kirpiklerden
Kıl vergisi alınmalı
Halka değen tepiklerden
Nal vergisi alınmalı
Kuru boş öten kavaldan
Tahta kapaklı bavuldan
Dolu boş heybe çuvaldan
Çul vergisi alınmalı
Vatandaşsa geldi yeri
Almak için kâfi diri
Ölmüş ise eşten biri
Dul vergisi alınmalı
Her nevi tüm kimliklerden
Sade renkli gömleklerden
El yapımı çömleklerden
Kil vergisi alınmalı
Kız kurusu sıska kızdan
Saçı kumral rengi bozdan
Tambura her cura sazdan
Tel vergisi alınmalı
Taviz olmaz şeref şandan
Asaletli asil kandan
Sesli kızgın konuşandan
Dil vergisi alınmalı
Hülyalara dalıyorsa
Farklı telden çalıyorsa
Radyo vürüs yayıyorsa
Pil vergisi alınmalı
Kim ölmüş yüklenen yükten
Çok çektik sivrisinekten
Hatta aksak Timurlenk den
Fil vergisi alınmalı
Nedir deme maliyeti
Herkes bilir yenmez eti
Besliyorsa çoban iti
Yal vergisi alınmalı
Elmalardan eriklerden
Palazlanan feriklerden
Ocaklarda körüklerden
Yel vergisi alınmalı
Haksız kazanç sağlayandan
İşi baştan bağlayandan
Yerli yersiz ağlayandan
Sel vergisi alınmalı
Bağban bağı yoklamazsa
Açan gülü koklamazsa
Çiçek meyve saklamazsa
Dal vergisi alınmalı
Cimizde biten çimlerden
Ölçüsü kaçan demlerden
Takoz yaprak takvimlerden
Yıl vergisi alınmalı
Armut, kiraz, nar kayısı
Garibin olmaz dayısı
Kısacası en iyisi
Kel vergisi alınmalı
Elli puan düzgün duruş
Gel seçilme ele karış
Bağışlasın birkaç kuruş
Pul vergisi alınmalı
Kalem kâğıt alıp yazsa
Kaynak bitmez bunlar azsa
Doğan bebek konuşmazsa
Lal vergisi alınmalı
Soyu kesik ineklerden
Yağ çıkıyor sineklerden
Tabut denen bineklerden
Yol vergisi alınmalı
Yüzde elli zam ver hapa
Sahip çıksın balta sapa
Seğirtirse duran topa
Gol vergisi alınmalı
Bedende can taşıyorsa
Nefes alıp yaşıyorsa
Övünerek şişiyorsa
Kul vergisi alınmalı
Bal parmağa bulaşırsa
Yalar öyle dolaşırsa
Amacına ulaşırsa
Gül vergisi alınmalı
Gözükara’m kaynak hazır
Yeni bakan eski nazır
Varsın yansın cazır cazır
Kül vergisi alınmalı
***///***
Mehmet Şükrü Baş 07 Mart 2009 Elazığ Nurhak Gazetesi
......................................................
İplik çürük çıkar iğne bükülür
Heveslerin daldan yere dökülür
Çimenin çiçeğin gülün mü kalır .
Yüreklere işleyen dizeler. Kutluyorum harika bir eser.
TÜM YORUMLAR (32)