Düşün ki düşünebilenlerin yaptıklarını,yaşanmışlıkların pişmanlıklarını.
Hayat süzgecinden geçerken her birinin kalan parçaları,kusursuz acı çektirenlerin yansıması bir sonra ki sevgiye taşınırsa bu kaybetmekten baska nedir?
Günün bittiği lakin kinlerin tükenmediği yüzyıllarda,saf kalabilmenin sırrı kemale ermiş olanlarda değil; doğmus olan bebeğin saflığında ara.
Ara ki zaman bir gerceklik değil sadece yanılsama.
Velasıl başlangıcı olan herseyin sonu olmalı mı?
Unutulur mu tazecik seviler,tebessüm önce kalbimizden geçer,yüzümüzdeki yansıması mutluluğun parcalarından biri olmasın sakın?
Savaşa müzikle gidenler acınacak durumda değillermiydi?
Doğumun ilk anlarında ilahi dinleyenler onlar değillermiydi?
Kralına piyon olanların kralları yaşıyor mu sence!
Hayatın kahramanları olması ne kadar doğru?
Var edenin nuru değil mi herbir doğanın ölene dek ısığı,doğru olan kaynağı hatırlatmaz mı bize?
Meleklerin bir sözü var mı bize?
Ve neden kimse duymuyor onları.
Özde ki nur neden yalnızca doğumdan kırk günlüğün bebeğin gözlerinde olur.
Sorgularmısın kendini zamanı..
Saf olan özün zaman aşımında biçim değiştirdiği vijdan;
Kimseciklerin olmadığı zamanlarda sorgular bizi.
Biz insanız..
Ve düsünmenin sonu neye vardıracaktır
Düşünebilen hayvanı..?
Kayıt Tarihi : 26.7.2007 04:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)