Düşün-1 Şiiri - Yorumlar

Gökmen Yılmaz Erdem
951

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Yaratan bir şeye ol dediğinde
O şey yerine gelir tek vücutta,
Manayla barışık her canda
Büyüklüğü görülür duruşunda.

Âdem’den geldiği söylenegelen
İnsanın nesli, neden tek anadan?

Tamamını Oku
  • Şehri Karakaya
    Şehri Karakaya 16.07.2008 - 23:16

    Hikmetinden sual olunmaz ....O daha iyi bilir DOST...Hata etmeyelim...

    Cevap Yaz
  • Çiğdem Çakır
    Çiğdem Çakır 16.07.2008 - 17:42

    Etkileyici bir soru ile finale dek anlatım yine özenle seçilmiş kelimelerde harika...Esere eşlik eden müzik ve resim seçimi tam yerinde...Benden TAM PUAN.KUTLUYORUM ŞİİR KALEMİNİ GÖKMEN AĞBİ.

    Cevap Yaz
  • Rahime Kaya
    Rahime Kaya 13.07.2008 - 13:43

    Çiçeklerinizi memnuniyetle aldım ve gönül bağıma koydum.
    Emeğinize sağlık. Sevgi ve saygımla

    Cevap Yaz
  • Yakup İcik
    Yakup İcik 13.07.2008 - 13:03

    siir okurlarinizi kreaktiv düsüncelere sevkediyor...
    tebrikler ve sevgilerimle Gökmen Yılmaz Erdem kardesim.

    Cevap Yaz
  • Hasan Ulusoy
    Hasan Ulusoy 13.07.2008 - 13:00

    eyvallah... şiirleri sığlıktan kurtaran sözler... selamımla

    Cevap Yaz
  • Aydan Küllüce
    Aydan Küllüce 13.07.2008 - 10:00

    değişik ve derin bir konu ele aldığınız arkadaşım.
    düşündürürcesine...

    saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Yaşar Aydın
    Yaşar Aydın 13.07.2008 - 02:25

    yorum yapmak istemiyorum,,saygilar

    Cevap Yaz
  • Ahmet Yazıcı
    Ahmet Yazıcı 13.07.2008 - 00:57

    Yaratan bir şeye ol dediğinde
    O şey yerine gelir tek vücutta,
    Manayla barışık her canda
    Büyüklüğü görülür duruşunda.



    Değerli Kardeşim;Manası derin konularda vehim sebebi olmaktan, En büyük olan Allah'a (cc) sığınmalıyız.

    Düşülmeden tezata , ulaşmalı azata ..

    İnsanlar Hz. Âdem’le Hz. Havva’dan doğarak çoğalmışlardır. Havva anamız hep ikiz doğum yapıyordu. Bunlardan birisi erkek, diğeri de kızdı. Hz. Âdem, aynı anda doğan ikizleri, bir önce veya bir sonra doğan ikizlerle evlendiriyordu. Habil’le beraber doğan kız çırkın, Kabil’le birlikte doğan kız ise güzeldi. Bu durumda Hz. Âdem, Habil’in, Kabil’le beraber doğan kızla, Kabil’in de Habil’le beraber doğan kızla evlenmesini istedi. Fakat Kabil buna razı olmadı, kendisiyle doğan güzel kızı Habil’e vermek istemeyerek kendisi almak istedi.

    Hz. Âdem buna müsaade etmedi ve meseleyi Allah’a havale etti. Cenab-ı Haktan gelen emir üzerine her ikisinin de Allah’a birer kurban takdim etmelerini, hangisinin kurbanı kabul edilirse Kabil’in bacısının ona ait olacağını söyledi. Bunun üzerine Kabil bir demet buğday, Habil de bir koyunu kurban olarak takdim etti. Gökten inen bir ateş Habil’in kurbanını aldı, Kabil’inki olduğu yerde kaldı. Bu durumda Habil haklı çıkmış ve kızı almaya hak kazanmıştı Fakat Kabil iyice çileden çıkmıştı. Bu hâdise Kur’ân’da şöyle anlatılır:

    “Onlara Âdem’in iki oğluna dair haberi hak ile oku. Onlar birer kurban takdim ettiklerinde, birisinin kurbanı kabul olunmuş, diğeri kabul olunmamıştı. Kurbanı kabul olunmayan diğerine, ‘Ben seni öldüreceğim’ dedi. O da, ‘Allah ancak takva sahiplerinin kurbanını kabul eder’ diye cevap verdi.

    “Habil şöyle devam etti: ‘Eğer sen öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi kaldıracak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım. Dilerim ki, sen benim günahımı yüklenesin de, Cehennem ateşinin ehlinden olasın. Bu da zalimlerin cezasıdır.

    “Sonra nefsi, kardeşini öldürmeyi ona kolay ve hoş gösterdi; o da kardeşini öldürüp hüsrana uğrayanlardan oldu. Sonra Allah, kardeşinin cesedini nasıl örteceğini göstermek için, ona, yeri eşeleyen bir kargayı gönderdi. Kabil, ‘Yazıklar olsun bana!’ dedi. ‘Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtemedim!’ Artık o yaptığına pişmanlık duyanlardan olmuştu.”1

    Hz. Âdem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmelerinin dindeki yerine gelince; Hz. Âdem’den Peygamber Efendimize gelinceye kadar bütün peygamberler hak dini tebliğ etmişlerdir. Dinin temeli olan îman esasları hep aynı kalmıştır. Fakat şeriat dediğimiz, ibadet ve dünyaya ait işlerde Hz. Âdem’den Peygamberimize kadar her devrin icaplarına, insanların ihtiyaçlarına göre bazı hükümler değişerek gelmiştir. Cenab-ı Hak her devrin insanının yaşayışını ve menfaatini gözeterek her ümmete ayrı bir şeriat göndermiştir. Mâide Sûresinin 48. âyetinde bu hususta, “Sizin her biriniz için Biz bir şeriat ve açık bir yol tayin ettik” buyurulur.

    Bediüzzaman da bu meseleyi şöyle izah eder: “Asırlara göre şeriatlar değişir. Belki bir asırda kavimlere göre ayrı ayrı şeriatlar, peygamberler gelebilir ve gelmiştir. Hâtemü’l-Enbiya’dan (a.s.m.) sonra şeriat-ı kübrası (büyük şeriatı) her asırda, her kavme kâfi geldiğinden muhtelif şeriatlara ihtiyaç kalmamıştır.”2

    Meselâ, Yahudiler ancak havralarda, sinagoglarda, Hıristiyanlar sadece kiliselerde ibadet edebilirlerken, biz Müslümanlar her yerde namaz kılabiliyoruz. Yine sığır ve koyun gibi hayvanların iç yağları Hz. Musa’nın şeriatında haramken, bizim dinimizde helâldir.
    Hz. Âdem ise ilk insan ve ilk peygamberdir. Allah ona da bir din ve bir şeriat göndermiş ve öğretmişti. O da Allah’ın kendisine gösterdiği şekilde hareket ediyordu. Cenab-ı Hak, Hz. Âdem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmesini de bir zaruretten dolayı helâl kılmıştı. Çünkü insan neslinin artması gerekiyordu. Başka insan da olmadığına göre, bir zaruret olarak kardeşlerin birbirleriyle evlenmesi gerekiyordu. Bu âdet bir süre devam etti, fakat insanlar çoğalınca böyle bir evliliğe ihtiyaç ve zaruret kalmadı ve bu tatbikat da kalkmış oldu.

    1. Mâide Sûresi, 27-31
    2. Sözler, s. 454

    Mehmed Paksu
    Meseleler ve Çözümleri-2

    ...Yukarıdaki yazı bir alıntıdır ,konunun hassasiyeyine binaen ..

    Selam ve dua ile...

    Cevap Yaz
  • Mahir Başpınar
    Mahir Başpınar 13.07.2008 - 00:21

    Yaratan bir şeye ol dediğinde
    O şey yerine gelir tek vücutta,

    çok güzel bir çalışma kutluyorum.
    kalemniz hep yazsın.
    sebgiyle kalın.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta