Düşümüz Bozuldu Yemin Ederim

Zikrettin Karaca
603

ŞİİR


55

TAKİPÇİ

Düşümüz Bozuldu Yemin Ederim

Burjuva düzenin ahvaldır sonu,
Kura dayandı lıra borsadır yönü,
At yarışları oldu gencimin şanı,
Şansımız bozuldu yemin ederim.

Şans oyunu çıktı lotosu başta,
Sermaye buldular bezik ve taşta,
Totoya güvenir yazık bu yaşta,
İşimiz bozuldu yemin ederim.

Fincanın falından tavla zarına,
Umut oldu küpürler kalmaz yarına,
Ezberledik Burcu düştük toruna,
Düşümüz bozuldu yemin ederim.

Kaderi unuttuk yazı ne imiş,
Papaz kayyum olmuş nasıl şey imiş,
Ebceti terk ettik hesap zor imiş,
Başımız bozuldu yemin ederim.

Konken partileri gece hayatı,
Bir içi öğrendik kağıt sanatı,
Cevabı bilmezken gördük yanıtı,
Kışımız bozuldu yemin ederim.

Babayı unuttuk muhterem peder,
Halayı birakmış diskoya gider,
Unutmuş mantıyı pizzamı ne yer,
Aşimiz bozuldu yemin ederim.

Zikrettin Karaca
Kayıt Tarihi : 27.8.2008 15:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


ŞAİRLERİN MİLLİ RUHA KATKILARI Yer yüzünde insan topluluklarının millet halinde, yaşamalarını sürdürmekte olduğu tarihi bir gerçektir. Her insan kendi varlığını sürdürmek için devamlı çalışmak,üretmek,insanlarını mutlu kılmak için yaşar.bu çalışma azmi eğer kutlu bir kaynaktan beslen messe,o milletin insanlarında daha sonra yılgınlık belirir.bu yılgınlıkta geri kalmayı,kendi kendine yeterli olmamayı beraberinde getirir.Dahada kotüsü kendi milletini başkalarının kölesi durumuna sokar ki,bu insanlık için utanç verici bir hadisedir. Bizde,insanlık tarihine ve şanlı türk tarihine bakarak yüce milletimizin her alanda daha ileriye götürülmesini sağlayacak yetişmiş insan kadrosunu oluşturmak durumundayız.yetİştirilen kalifiye insan kadrosunun yanında,milli ruhu,milli kaynaklardan besleyecek kültür-sanat adamlarınada ihtiyaç vardır. Milletler kendi aydınlarını yetiştirir,milli iradeyle beslenmelerini sağlarsa,o millet başkalarının kölesi olmaktan kurtulur.kendi iradeleri döğrultusunda hayatını idame ettirir. Bizde Türk mileti olarak emperyaliz,m,den kendimizi korumak için önce kendi milli değerlerimize,ahlak nizamımıza sahip cıkarak,milletimizi yabancı kültür saldırılarından korumak zorundayız..Bunun içinde kendi milli kültür kaynaklariyla beslenen,kültür-sanat kadromuza,da sahip çıkmalıyız. Medeniyet ve kahramanlık ruhunun temsilcileri olan Türk gençliği her alanda yüce milletimizin yükselişinde fatihler, mete hanlar,Bilge kağanlar gibi çalışmak,azmini ruhlarda taşımak zorundayır Gençliğimizin şunu iyi bilmelidir,ki,düşünmeyen,üretmeyen medeniyetler gerilemeye,yıkılmaya mahkümdur.tarih bunların enkazlarıyla doludur. Milli ruhu besleyen bir önemli kaynakta,şairlerin şiirleridir.Tarihte milletimize kahramanlık şiirleri söyleyerek savaş meydanlarında milli hislerin tazelenmesini sağlayan ozan şairlerle doludur. Günümüzde şiir yazan az,okuyan az olduğundan şair az yetişiyor,yetişenede sahip çikılmiyor.bundan böyle eminimki,ana dolunun yaşattığı,efendilik ve baş eğmezlik ruhuyla yoğrulan gençliğimiz şairlerimize sahip çıkacaktır ve onların yanındadırlar. 09052008.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Melahat Demir
    Melahat Demir

    USTAD SİZİN BU TAŞLAMALARINIZI ÇOK SEVİYORUM.
    ALLAH SONUMUZU HAYIR ETSİN DİYORUM.
    TEBRİK EDERİM.

    Cevap Yaz
  • Meltem Ege
    Meltem Ege

    zaman ilerledi,mertlik bozuldu can...
    güzel ve anlamlı bir şiirdi...

    Cevap Yaz
  • Mehmed İhsan Uslu
    Mehmed İhsan Uslu

    TEBRİKLER ÜSTADIM!
    HER MISRAI BİR ŞAHESER OLAN MANZUMENİZ BİZİ MEST'ETTİ. ALLAH TAÂLA SİZE VE KALEMİNİZE ZEVAL VERMESİN. DAHA NİCE MUHTEŞEM ESERLERE İMZA ATASINIZ İNŞAALLAH.
    EN SAMİMİ VE GÖNÜLDEN MUHABBET VE SELAMLARIMLA 100 PUAN GÖNDERİYOR, NADİDE BİR ARMAĞAN OLARAK ÖZEL LİSTEME ALIYORUM.
    SELAM VE DUALAR...

    Cevap Yaz
  • Mahmut Nazik
    Mahmut Nazik

    Nasıl yazgı nasıl kader
    Bendin yıkan sele döndük
    Gelen budar giden budar
    Hazan vurmuş güle döndük

    Emeği çar çur etmişiz
    Yoksulluğu yar etmişiz
    El âlemden ar etmişiz
    Evimizde ele döndük

    Küstü Hoca’nın gülüşü
    Mevlana’nın gel deyişi
    Şeyh Bedreddin’in ölüşü
    Ot bitmeyen çöle döndük

    Çiçeklerken yüreğimi
    Sevdanın yedi rengi
    Kinden kandan
    Kanayan yürekten
    Katledilen kentlerden
    Çalınan emekten
    Faili meçhul cinayetlerden
    Karanlıklardan beslenip
    İçimize sağılan
    Param parça kırılıp dağılan
    Geceye ve gündüze
    Sâri gibi yayılan
    Adı konulmamış korkulara
    Yüreğe yuva kurmuş korkuluklara
    Teslim olmuş sokaklar

    Sırtımızda taşıdık
    Deve hörgücünce
    Habis bir ur gibi
    Bin ton acıyı ömrümüzce

    Dört yanımızı kuşatmış yasaklar
    Ve her yasak
    Bir zalimin günahını
    Mazlumun bir ahını saklar

    Saray avazıyla havlayarak
    Karanlıkta sırtlan dişi gibi
    Gülümserken ihanet
    Güle diken olmuş
    Pusu atar yollarına
    Kin ve gıybet
    Gözaltında ana kucağı
    Baba ocağı
    Ayıp görülür yasaklanır
    Bir öpücüğün sıcağı

    Yarıda kalmış
    Kitaplar satılır sahaflarda
    Kimi yanık
    Belli ki yangınlardan kurtulmuş kimi
    Solmuş sararmış
    Kıran artığı belli ki
    Yarısı yırtık
    Müebbede mahkûm kitaplardan
    Her sayfasında kan
    Zalimin mührünü
    İşkencenin ve zulmün izini
    Mazlumun gözyaşını taşıyan
    Saçma sapan tutanaklardan öğrendik
    Faili meçhul cinayetlerin katilini

    İstemedik
    Kan değsin ellerine sevdanın
    İster miydik
    Göğsünde yanardönerken
    Yedi rengiyle evrenin
    Kırılsın kanadı güvercinin
    İster miydik
    Dağlara düşsün sevdamız
    Karabulutlar çöksün üstüne
    Bahara durmuş
    Güneşe uyanırken dünyamız
    İster miydik
    Adımız eşkıyaya
    Adımız asiye
    Adımız sakıncalıya çıksın
    İster miydik
    Sevdamız yüreğimizden alınsın
    İster miydik
    Düşlerimiz elimizden
    Yavrumuz yuvamızdan çalınsın
    İster miydik?
    Hasada durmuşken tarlamız
    Yansın da harmanımız
    Eli koynunda kalınsın
    İster miydik
    Sevda türküleri yerine
    Adımıza ağıtlar
    Yâdımıza yakımlar yakılsın
    İster miydik
    Kanayan yüreğimizden
    Parmak izimiz alınsın
    Söyle bacım
    Anam babam söyle
    Buz gibi namluyu kucağında
    Yavuklu yerine
    Hangi yiğit yeğler
    Söyle hele söyle
    Bu ne iştir böyle

    Kanar gülüşü dudaklarından
    Bulanır gök mavisi gözleri
    Çiğdemler öper yanaklarından
    Bir kuş dolanır semah semah
    İsyan eder de genç ölümlere
    Yaşanmamış sevdalara
    Bir çığlık olur umutlar
    Eyvah
    Eyvah düşer göklere
    Söyle
    Anam bacım söyle
    O yiğidin yârini kim eğler
    Söyle hele söyle
    Bu ne yazgıdır böyle

    Gözyaşıyla sular
    Çiğnenen çiçekleri bulutlar
    Nakışlamak varken
    Sevdanın yedi rengiyle

    Gözyaşı ıslatsın istemedik
    Güllere dönüşmüş yüzüyle güzel
    Işığa düşmüş gözüyle aydın
    Kundaktaki bebeği

    Gülüşü güle
    Bakışı ateşe
    Gönlü güneşe benzerken
    Ülkemin oğulları kızları
    Biz mi çürüttük kozasında kelebeği

    Dedik ki
    Sevgililer
    Basılmış fıstık içi
    Harşlanmış
    Fasulye tanesi gibi ayrılmasın

    Avcılar vurmasın yuvada kekliği
    Ana vurulup da yazıda
    Yetim kalmasın yavru yuvada

    Kalmasın sevdaları
    Siyah beyaz resimlerde
    Kazılmış ağaç gövdelerinde
    Çürümesin çiçekler dallarında
    Bahara karışsın
    Gençlik gülüşleri fidanların

    Dedik ki
    Takılmasın umutları
    Zümrüdü Anka’nın kanadına
    Soğumasın öpücükler
    Yârin yanağında
    Hep sıcak kalsın
    Kapanmasın Kapılar
    Köprüler yıkılmasın
    Hep açılı bir kucak kalsın

    Dedik ki
    Can vermesin canlar darağacında
    Gülücükler solmasın dudağında

    Yani sevgilim yani
    Dedik ki
    Ar etmesin fukaralıktan
    Düşman karşısında
    Şeytandan gayrı
    Tüm yaratılmışların
    Secde ettiği insan

    Ülkem ki
    Üşüse sonbahar
    Sevinse bahar olur gözünde
    Yeter ki bir tohum düşsün bağrına
    Sevda semah durur gökyüzünde
    Kızları
    Salım salım salınan çınar
    Oğulları bir deli rüzgâr olur
    Bir adım at yeter ki
    De ki bir ‘Merhaba! ’
    Gözlerine sevdan düşer nehar olur

    Her biri can verir yoluna
    Kara sevdaya tutulur
    Ya can
    Ya da yar olur

    Çaresizliğin
    Naçarlığın
    Yüreklerine lök gibi çöktüğü
    Zulmün
    Fukaralığın
    Güz yaprakları gibi döktüğü
    Oğulları ve kızlarıyla
    Neden ve niçin kahrolur
    Söyle anam babam söyle
    Bu nasıl olur

    Onlar ki
    Duruşuyla destan yazar
    Gözleri ak deniz mavisi
    Gülüşleri Isparta’da gül tarlası
    Saçları çukur ovada
    Başağa durmuş buğday tarlası
    Savrulur rüzgâr olur
    Sevdası firari kalır yarınlara
    Sevdası düşmüş dağlara
    Adları yadigâr olur

    Bir güzel ülke koymuşken
    Hayallerinin orta yerine
    Zehirli oklar saplanır
    Düşlerinin can evine
    Sevdaları bergüzar olur

    Onlar ki
    Dolaşık yolların uslusu
    Sevdanın namuslusu
    Onlar ki mazlumun,
    Ezilmişin, yarım kalmışın
    Çığlığı, sesiydiler

    Onlar ki
    Aç kalmışların nefsi
    Esaretin kırılan kafesi
    Düşenlerin son nefesiydiler

    Onlar
    Barışın
    Kardeşliğin
    Yarının
    Yaşanılası düşüydüler

    Onlar ki
    Dünyanın gidişi
    Baharın gelişi
    Umudun gülüşüydüler

    Yani bir tanem
    Onlar kavuşum
    Onlar devinim
    Onlar eytişim
    Onlar değişim
    Onlar
    Devrimin ateşiydiler

    Her biri İsa
    Her biri bir Musa kadar usta
    Yarınlar güzel olsun diye
    Sevdalar özgür olsun diye
    Her biri bir havari olup
    Işık taşıyıp karanlıklara
    Yıldızladılar geceyi

    Peki
    Kırıp da kanadını
    Kim attı kapımıza bu serçeyi
    Kim boynunu bükük koydu
    Kim soldurdu yüreklerde biten menekşeyi
    Kim kararttı yüzümüzde
    Papatya gibi açan neşeyi
    Hangi kahpe geçirdi
    Bileklerimize bu kelepçeyi

    Oysa
    Kesildikçe fışkıran köklerimizle
    Kırıldıkça çoğalan üretkenliğimizle
    Ay doğmuş gibi gülüşlerimizle
    Ne kadar da sevdalıyız hayata
    Dört güvercin yuvalanmış
    Dört gözüne kalbimizin
    Sevişiriz odamıza giren ışıkla

    Şeytanın aklına gelmezken
    Ayetlerle çerçeveleyip
    Yalan ve ihanet tohumlarını
    Satır aralarına serptiler
    Bir ders gibi okutuldu
    Okulda mabette ve sokakta
    Burç verdi kin ve nefret
    Diyorlar ki eğil
    Dinden
    İmandan çıkmamak elde değil

    Alkışlayıp soysuzluğu
    Mayınlandı yollarımız
    Sağ göz düşman edildi sol göze
    Onun için böyle şaşı ve
    Hasım bakar gözlerimiz

    Fesat fidanına
    Can suyu oldu akan kanımız
    Siğil gibi
    Ur gibi uç verdi sevgisizlik
    Onun için kan damlar kalemimiz
    Kin eker dillerimiz

    Hoyratlığın önünde
    Diz çöktürüldü
    Töre terbiye
    Ar namus
    Ve tarihimiz,
    Sevgimiz
    Ve milletimiz

    Pazara çıkarılıp
    Haraç mezat satıldı
    Harami ellere düştü sevgi ve aşk
    İpinden kemendinden kurtulup
    Özgürlüğünü ilan etti gecenin hırsızları

    Adı konulmamış korkulara teslim yüreğimiz
    Onun için böyle düşmandır
    Onun için böyle huysuzdur ellerimiz
    Dost sesine hasretken
    Neden ürperir yüreğimiz

    Ama tadı kaçsa da hayatın
    Gülleri solsa da sevdanın
    Bir şiir asılı kalmış gibi
    Gökkuşağının orta yerinde

    Yalanlar çerçevelense de
    Kutsal sözler içinde
    Bir umut uç verir
    Açacak elbet günün birinde

    Düşün ki
    Bu topraklarda sevmiş
    Mevlana Hacı Bektaşi Veli
    Ferhat ile Şirin Şeyh Bedrettin

    Bu toprağın sevdasına yanıp
    Hapislerinde yatmış Nazım
    Şu yaylagüzellerine sevdalanmış
    Türkü yakıp söylemiş Karacaoğlan
    Bu topraklarda gülmüş Hoca Nasreddin

    Bu toprağın oğlu Sinoplu Diyojen
    Bu toprağın kızı Nene Hatun
    Troya’lı Helen
    Bu topraklarda ölmüş Pir Sultan

    Taa Orta Asyalardayken biz
    Adını güzelliğini duymuşuz
    Vurulmuşuz gönül koymuşuz
    Iraklardan gelip
    Yapışıp emmişiz memesinden kana kana

    Sevdasıyla mührünü vurmuşuz Alparslan
    Mührünü vurmuş
    Çıngı saçan atlarının nalıyla
    Fatih, Yavuz, Kanuni bir nice sultan
    Ve Anadolu demişiz adına

    Daha dün
    Dumanı üstünde henüz
    Kuvvayi Milliye Çanakkale Sakarya
    Devrimleriyle şaha kaldırmış
    Gazi Mustafa Kemal Başkomutan
    Bu topraklarda yazılmış bir nice destan

    Hanıyla hamamıyla
    Göğe uzanan minareleriyle
    Mührünü vurmuş Koca Sinan

    Masalı ve ninnisiyle
    Eğin Türküsü
    Ney üfleyen nefesiyle
    Halay dönen
    Horon tepen
    Dadaşı efesiyle
    Mührünü vurmuş bir nice insan



    Oğlum kızım eşim yoldaşım
    Bir tanem güzel kardeşim
    Sevdalara kapama yüreğini
    Öldürme içindeki keşişi
    Yollara
    Dağlara düşür yüreğindeki dervişi

    Usul usul anlat
    İnsan olmanın emek
    İnsan olmanın nefsini erteleyebilmek
    İnsan olmanın dünü bugünü yarını
    Gideni geleni gelmekte olanı
    Görmek olduğunu

    Usul usul anlat
    İnsan olmanın vermek
    İnsanın olmanın alıç gibi dökülmek
    İnsan olmanın
    Hesapsız kitapsız sevmek olduğunu

    Satılmışım
    Sırtlanların önüne atılmışım
    Utanırım ar ederim fukaralığıma
    Vurgun yemişim öz dölümden
    Yüreğimde koskoca bir yara

    Bakma öyle sessiz
    Bakma öyle susta kaldığıma
    Bakma öyle ele elemete karşı
    Kan kusup kızılcık şerbeti dediğime
    Bakma öyle kuytularda
    Bakma öyle geceleri
    Bakma öyle gizli gizli ağladığıma
    Yüreğimde bir kara sevda
    Yüreğim yanan bir çıra


    Susta değil pustayım
    Kara karanlıkta kara sacın üzerinde
    Kara karıncayı görürken ben
    Söz geçiremem
    Cehalete
    Kör yalana

    İmrenirim ellere
    Su geçmez boğazımdan
    Tuz basma yüreğime
    Yüreğim paramparça
    Yüreğim kapkara

    Ellere gönül verme
    Gözlerim üstünde Ankara

    Mahmut NAZİK 2006 MERSİN

    Cevap Yaz
  • Halim Yüce
    Halim Yüce

    Babayı unuttuk muhterem peder,
    Halayı birakmış diskoya gider,
    Unutmuş mantıyı pizzamı ne yer,
    Aşimiz bozuldu yemin ederim.

    Kaleminize yüreğinize sağlık Saygılar...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (22)

Zikrettin Karaca