Bir büyük günahın mahcubiyetiyle,
Adem nasıl inmişse cennetten;
O razılıkla düştün fikrime.
Düştün.
Neleri düşürdün gözümden.
Galebe çalarak aşkı,
Gönül mizanında her hisse;
Sadece aşkı değil her gaybı,
Gâfil kalbe inandıran delil gibi düştün.
Günahkârın son nefesinde tövbeye,
Af müjdesi taşıyan icabet gibi,
Fanilik yaralarıma süreyim diye; avuçlarıma,
Sonsuzluk kokan nurlar gibi düştün.
Fetrette geçen gönül saltanatını,
Hükm-ü aşk ila lağvedip,
Huzursuz sokaklarıma ihtilâl gibi,
Yüreğime yüreğinle el koyar gibi düştün.
Bilgisine ermemişken henüz istikametin,
Uğrayıp geçtiğin, kalıp göçtüğün,
Bıraktığın her yeri, her hayatı yarım,
Geldiğin her yeri de öyle tam ederken,
Tamlarken yalın yalnız bir aşk kelimesini,
Son satırda, devrik bir ömür cümlesinde,
"Ben" mukaddimesine nokta,
"Biz" hikaye-i aslına besmele gibi düştün.
Bir tesadüfe yorma kendini!
Bakma düştün dediğime.
Nasiptin gül bahçeme,
Ateşe atılan İbrahim kadar nasip.
Ne ben sana cezaydım,
Ne sen bana ödül.
Cemre kadar nasiptin toprağıma.
Havama ve suyuma sonra.
Sen bahara vesileydin,
Bahar sana vesile.
Isındım.
Üşümüşken dünyalık hislerin kışlarında.
Çözüldü buzlarım.
Ezilirken binler sıkıntı mengenesinde.
Çiğ damlası oldu
Omzumda en ağır yüklerim.
Nasiptik işte hasılı.
Sen bana, ben sana.
Cennetlik istihkaktık.
Müstehaktık birbirimize.
Kazaydık, kaderdik.
Öyle emirle yazıldık.
Takdir-i ilahiydik,
En nihayetinde.
Elest bezminde şahittik, yan yanaydık.
Vadinde en sadık olandan,
Vadedilendik birbirimize.
Sen eğe kemiğimden yaratılandın.
Kalbime yaklaştırılan.
Sen ebed kavlimde imza.
Akt-i kalbime vurulan,
Hû mühründe renktin.
Ve dahi;
O renkle düştün,
Ömrümün ebru teknesine.
Bir garip renge boyandı;
Fikrim, zikrim.
Bir alaca kargaşaya döndü parşomen.
O renkte döküldü kelimeler dilimden.
Ademe özünü vermiş,
Cennet toprağının renginde.
Ezelde dikilmiş aşk fidanının,
Cennet solumuş meyvesinin renginde.
Sen ve sen varsan herşey.
Bir olmak halinden ibaretti zaten.
Sen öyle renk oluyordun.
Bende görülen herşey tuval.
Hayatımı rengine boyuyordun.
Öyle renk oluyordun işte.
Ve koku oluyordun sonra.
Gül, lavanta, hanımeli,
Seni kokluyorlardı.
Ondan ya öyle güzel kokuyorlardı.
Daha neler neler oluyordun.
Ben caiz olmayan tabirlerle,
Güzelliğine işaret binlerce kelimeyle,
O'nun sende tecellisini,
Bir cahil cüretiyle tasfire uğraşıyorum.
İşte gör nasılda aciz kalıyorum.
Sen ise yine;
Bir olmak haliyle terennüm ediyorsun.
Ben sisinde kaybolurken manaların,
Sen vücut verip ardından yürüttürüyorsun.
Öyle ya
Ateş olsan
Cümrü kadar yer yakarsın.
Aşk oluyorsun,
Bu fakirin,
Ömrü kadar yer yakıyorsun.
Gün ikindiden akşama devriliyor.
Vaktimiz giriyor.
Turuncu ışıklar oynaşıyor,
Denizinin üstünde.
Ve aşk doluyor güvertesi delik kalemime.
Artık herşey bir olmakla ölmek hali arasında.
Sen oluyorum, ben oluyorsun.
Biz oluyoruz.
Yada
Batıyorum yavaş yavaş.
Boğuluyorum, ölüyorum.
İkisi de kabulum.
Razılık;
Sende ki tıpkı, Adem'de ki.
İki cihetten farklıyım.
Madalyonun iki yüzüyüm.
Buzdağıyım denizinde zahir.
Sende olduğumun ne kadarı görünen?
Ne mümkün?
Senden bakmadan beni görmek.
Hele ki,
Seni anlamadan beni anlamak;
Ne mümkün?
Her zaman yarım.
Yarım olmaya mahkum.
Akıl kısır.
Bütün bakış açıları kör.
Herşey bilmek haliyle ilgili aslında.
Haddini bilmekle.
Her şeyden vazgeçebilmekle.
Kalp o zaman özgür.
Belki o zaman mümkün ancak,
Nihai olmak hali.
Kabul olmak dergah-ı izzette.
Bilmek, olmak ve ölmek...
Nokta, tam olanın sonu,
Küsuratın başı.
Sen mükemmeliyetinden sonra,
Ben, kusurlular şahı.
Kayıt Tarihi : 17.6.2014 10:37:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Halil İbrahim Demirel](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/06/17/dusmek-ile-olmak.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!