Güneş’in hiç açmadığı dar bir sokakta,
Yürüyordum yine tek başıma
Ne yaz vardı bu hiçliğin ortasında
Ne de kış görürdük hilalin beyazlığında.
Bir elimde tabancamı tutarken
Diğer elimle soğuk yastığımı kavrardım, gecenin zifiri karanlığında
Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.
Bu yağmur kanımı boğan bir iplik
Devamını Oku
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.
Bu yağmur kanımı boğan bir iplik




erciyesten elbistanın gökyüzüne,
kavisli bir kuşak atan ebemkuşağının,
mordan başlayıp diğer renklerini
üstten seyrederek sevinmek,
muhabbete vesile sayıla dursun,
dünyanın dışına çıkabilen yegâne renktir aşk;
hastaydım adam akıllı,
ve uykusuz kalmıştım günlerdir,
solgun yüzünüzdense nûr saçılıyordu,
dudak uçlarınızla gülümseyebiliyorken,
hep olduğunuz gibiydiniz siz,
ne bir noksan nem bir fazla,
hüzün çehreliydiniz,
adımlarınızsa sürekli ahesteydi ve,
bu dünyanın ne yanında olduğu belirsiz,
ancak vatanı besbelliydiniz…,
ve gök girsin kızıl çıksın ki,
ay yıldız olur her yön teşrifinizle,
ömür ve nesil israfının harman yerinde,
yanık buğday suretinize düştüm,
dalından kopan bir iri çınar yaprağı gibi kupkuru…,
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta