Dün gece,
İnlerin ve cinlerin
Koridorlarda kol gezdiği saatlerde
Ben ışıktan yoksun odamda
Seni düşlüyor
Seni yaşıyordum
Gök gürültüsü edasıyla kapı çalındı
Vuslatınla yanan ruhumdan ayrılarak
Buyurun dedim,
İçeri giren kara şemsiyeli yalnızlıktı
O an pencerenin soluk benzine aralık düştü
Ve vedasızca giden birileri vardı
İrkildim, kafamı aldım kardelen kokulu yastıktan
Etrafa bakındım,
Etraf zifiri karanlık,
Karanlığa hançer vuran bir ses
Radyo, ayrılık ayrılık diye çınlarken
Yüreğime çöken kara bulutların ağırlığı
Tutsak etmişti zamanı
Ve sonu gelmeyen beste ayrılık
Hüzünlendim, gözlerim görmüyordu kirpiklerimi
Bu gidişe ağlamak istedi gözlerim
Fakat ağlayamazdı ki onlar
Sen gözlerimdeydin
Bırakabilir miydi seni toprağa
Ve adına yakabilir miydi öksüz türküler
Gök susmuştu, mekan duygusuz
Neşter vurulmuştu yüreğime
O an çaresizdim
Gönlüme otağ kuran sen geldin aklıma
Seni tekrar
Düşlemeyi, yaşamayı istedim
Bu defa otağımda sen değil
Acı, ızdırap, hüzün ve karanlıklar vardı
Yüzüme bir tokat gibi inmişti ayrılık
Anladım ki aralan penceren giden
Benim sevdamdı.
Erkan ÇilKayıt Tarihi : 26.4.2009 16:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!